Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Mersin
Milliyet ailesi olarak bir süredir yürüttüğümüz, “Anadolu Buluşmaları”nın en güzel örneklerinden birini dün Mersin’de gerçekleştirdik. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Mersin Valisi Hasan Basri Güzeloğlu ve Mersinlilerin katıldığı toplantıya Meltem Demirören Oktay evsahipliği yaptı.
Mersin’in geçmişinin ve geleceğinin konuşulduğu buluşmaya ilgi çok yüksekti.
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın ifadesiyle Türkiye’nin toplam yaş sebze ve meyve ihracatının dörtte birini tek başına gerçekleştiren Mersin’in, enerji yollarının çıkış kapısı olarak önümüzdeki dönemde kazanacağı önem sadece Türkiye’nin değil, hem dünya çapında aktörlerin hem de bölge ülkelerinin ilgi odağı olacağını gösteriyor.

Tarihin kesilmediği il
Mersin, yerleşik insan tarihinin kesilmeden yaşandığı nadir bölgelerden biri.
Yumuktepe ve Gözlükule kazılarında 36 kat medeniyetin bulunduğu Mersin’in şimdilik bilinen tarihi milattan önce 6500 yılına kadar gidiyor. Neolitik dönemden günümüze kadar eski dünyada ne kadar medeniyet varsa buraya mutlaka uğramış. Taş Devri, Tunç Devri’nden başlayarak hangi medeniyet güç toplamışsa Mersin’in bereketli topraklarını mutlaka ele geçirmeye çalışmış.
Hititler, Frigler, Asurlular, Persler, Makedonyalılar, Romalılar ve Bizanslılar bu bereketli toprakları hâkimiyetleri altına almışlar, zaman zaman da Arapların istila girişimlerine uğramışlar.
1473’te Tarsus’un, 1516’da Mersin’in Osmanlı yönetimine geçmesiyle birlikte istila girişimleri de sona ermiş. Ta ki, 17 Aralık 1918’de İngilizlerin Mersin’i, bir gün sonra da Fransızların Tarsus’u işgal etmelerine kadar. Bu işgal, Büyük Önder Atatürk’ün yürüttüğü Kurtuluş Savaşı’yla sonlandırılmış.
1920’de Fransızlara karşı yapılan Bağlar Savaşı sonrasında 1921’de Ankara Anlaşması’yla da işgalciler, bölgeyi terk etmek zorunda kalmışlar.

Bereketli Hilal ve altın kapı
Mersin ve Tarsus havzasının, insanlık tarihi boyunca sürekli ele geçirilmeye çalışılan bir yer olması bereketleri topraklarından kaynaklanıyor.
Tarihçilerin, “Bereketli Hilal” diye tanımladıkları ve arkeologların insanoğlunun yerleşik düzene ve tarımsal üretime geçtikleri bölge olarak tarif ettikleri geniş yayın en uç noktasındaki altın kapısını oluşturuyor.
Mısır’dan başlayıp Ortadoğu’yu yukarı Mezopotamya’dan geçip Konya Ovası’na ve Antalya’ya kadar uzanan bu geniş yay içinde Mersin her zaman dünyaya açılan kapıyı oluşturuyor. Bu yay içinde insanoğlunun ilk yerleşim yeri oldukları tahmin edilen Konya’nın Çatalhöyüğü, Urfa’nın Göbeklitepesi de var.
Yumuktepe ve Gözlükule’de rastlanan izler de o tarihlere doğru ilerliyor.
Tarih boyunca kavimlerin, devletlerin, imparatorlukların ellerinde tutmaya çalıştıkları Mersin Havzası, sadece narenciye deposu olarak değil, artık enerji havzalarının da dünyaya çıkış kapısı olma yolunda hızla ilerliyor.

En büyük liman
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, bütün bu özellikleri dikkate alarak, Mersin’e Türkiye’nin en büyük konteyner limanı yapılacağını Milliyet buluşmasında detaylarıyla açıkladı.
Ayrıca Bakan Çağlayan’ın verdiği bilgiye göre, Türkiye’nin en büyük ikinci yat limanı da Mersin’de kuruluyor. Enerji yollarının çıkışını sağlayacak Mersin’in deniz ticaretinin de en önemli uğrak yeri olacağı şimdiden belli.

Nükleer enerji
Bakan Çağlayan, Milliyet buluşmasında Akkuyu’ya yapılacak nükleer santralin de bölgeyi enerji merkezi haline getireceğini vurguladı. Türkiye’nin nükleer enerjiye geçmekte çok geç kaldığını vurgulayan Çağlayan, Türkiye’de yapılacak iki nükleer santralin 85 milyar kilovatsaat elektrik üreteceğini belirtti. Maliyet açısından bu enerjinin doğalgaz karşılığının 4,5 milyar dolar olduğunu, nükleer enerjinin maliyetinin ise 320 milyon dolar civarında olacağını kaydetti. Aradaki farkın Türkiye’nin 54,1 milyar dolara varan enerji ithalatını hızla düşüreceği üzerinde durdu.
Ekonomi Bakanı Çağlayan, Türk ekonomisinin, enerji ihtiyacını karşılamak için makas değiştirmesi gerektiğini, bunu da Mersin’de başlatacağını duyurdu.