Suriye’de uzun zaman alacağı anlaşılan iç savaş giderek şiddetleniyor. Esad elindeki tüm askeri güçle muhalifleri bastırmaya çalışıyor. Başkent Şam’da muhalifleri püskürttükten sonra dün de Halep’e yönelik büyük bir askeri operasyona girişti. Esad’ın Halep operasyonunda ilk kez hava kuvvetlerini kullandığına ilişkin haberler yansıdı.
Bu şiddet ortamında Türkiye’yi yakından ilgilendiren en önemli sonuçlardan biri Kuzey Suriye’nin bir Kürt koalisyonuna devredilmesi oldu. Bu koalisyon içinde PKK’nın kolu olan Suriye Demokratik Birliği (PYD) hakim örgüt konumunda. Türkiye’de KCK’nin işlevi ne ise Suriye’de de PYD o işlevi görüyor.
PYD’nin lideri Salih Müsüm, Kuzey Suriye’de “öz savunma birlikleri”ni kurduklarını ve Esad’ın direnmeden bölgeyi kendilerine terk ettiğini açıkladı. Bu açıklama Esad’ın daha önce dillendirdiği “Kürt kozunu” Türkiye’ye oynadığını gösteriyor.
PKK’nın konumu değişti
PYD’nin Kuzey Suriye’de önemli ölçüde yönetimi ele alması, PKK’nın boyut ve konum değiştirmesine yol açtı.
Kandil ve Kuzey Irak’ta yerleşen PKK, önümüzdeki dönemde Türkiye-Suriye sınırı boyunca kullanabileceği derinliği de olan çok büyük bir coğrafya daha kazandı.
Başbakan Tayyip Erdoğan, büyükelçilere verdiği iftar yemeğinde, Suriye’nin düşmanca tavrını sürdürmesi halinde, Türkiye’nin “misliyle” karşılık vermekten çekinmeyeceğini vurguladı.
Erdoğan’ın, “misliyle karşılık” vurgusu, Suriye’de giderek yaygınlaşan kaos ortamında, Şam’ın Ankara’ya karşı bir çılgınlık yapması ihtimaline karşı ciddi bir uyarı niteliğindeydi.
Ankara, Şam yönetiminin çekilmesinden sonra ülkenin kuzeyindeki gelişmeleri çok yakından izliyor. PKK’nın kolu olarak bilinen PYD’nin bu bölgede fiilen yönetimi ele almaya yönelik girişimleri, bölgeye Kuzey Irak’tan, Suriyeli olduğu belirtilen silahlı grupların girmesi, Barzani’nin temas ve açıklamaları yakın takip altında.
Kaos ortamından faydalanarak PKK ve PYD’nin silahlı güçlerini Kuzey Suriye’ye yığmaları ve Türkiye’ye yönelik eylemlerde bulunmaları olasılığına karşı Ankara askeri önlemlerini almış durumda.
Suriye’de devlet çökmesin
Ankara’nın bu süreçteki endişesi Irak’taki hatanın Suriye’de tekrarlanması. Irak’ın fiilen üçe bölünmesi ve kaosa sürüklenmesinin önemli nedenlerinden biri olarak Saddam’ın devrilmesiyle birlikte Irak devletinin çökertilmesini gören Ankara, Suriye’de aynı hatanın yapılmasını
Beşar Esad yönetimi Suriye üzerindeki kontrolünü giderek kaybediyor. Muhalifler birçok kentte yönetimi ele geçirmeye başladılar. Şam yönetimi Kuzey Suriye’den çekilmiş durumda. Türkiye ve Irak sınırını kontrol edemiyor.
Kuzey Suriye
Türkiye açısından olan bitene bakıldığında Şam’dan bağımsız bir “Kuzey Suriye” coğrafyasının ortaya çıktığı görülüyor.
TEPAV’dan Dr. Nihat Ali Özcan, “Kuzey Suriye” olgusunu şöyle değerlendiriyor:
“1980’den 2012’ye kadar Irak’ta yaşanan süreç önümüzdeki dönemde Suriye’de yaşanacak gibi görünüyor. İran-Irak Savaşı’nın başlamasıyla nasıl Kuzey Irak, Bağdat yönetiminin kontrolünden uzaklaşmaya başlayıp, 1991 Birinci Körfez Savaşı ve 2003 Irak‘ın işgalinden sonra bağımsızlığa yakın bir konuma geldiyse, benzer bir süreç Kuzey Suriye için de beklenebilir. Bu yönde güçlü işaretler de gelmeye başladı.”
Suriye’nin başkenti Şam’da patlayan son bomba Devlet Başkanı Beşar Esad’ın yolun sonuna yaklaştığını gösteren önemli bir işaretti.
Esad yönetimini simgeleyen Savunma Bakanı, Savunma Bakan Yardımcısı ve Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı’nın yaşamını yitirmesi, İçişleri Bakanı’nın yaralanmasının iki önemli sonucu oldu:
1- Kamuoyunda, Esad ve yakın adamlarının duruma hakim oldukları algısını yıktı. Kendi güvenliklerini bile sağlayamayacak halde olduklarını gösterdi.
2- Bomba aynı zamanda Beşar Esad’a “yolun sonuna geldin, istesek seni de yok edebiliriz” mesajıydı.
Bu, Suriye’deki süreci ilk yönden etkileyecektir:
1- Esad’ın halk desteğini zayıflatacak, orta sınıfı, can ve mal güvenliği ile gelecek derdine düşürecektir.
2- Suriye ordusundaki dağılmayı hızlandıracaktır.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, “atom karınca” gibi... Tükenmek bilmeyen bir enerjisi var, “molasız” çalışıyor. Yerinde duramayan yapısıyla birçok işi aynı anda kovalıyor.
Bakanlıkta birinci yılını doldurması vesilesiyle düzenlediği yemekte de ikide bir “yapacak çok iş var” deyip konudan konuya geçiyordu.
“Kadınlar çoklu düşünebilir”
Meslektaşlarımız dayanamayıp birçok konuya aynı anda nasıl yoğunlaşabildiğini sorduklarında şu yanıtı verdi:
- Sanıyorum kadınların bir özelliği bu. Uzmanlar, kadınların çoklu düşünebildiklerini söylüyorlar. Aynı anda birçok konuyu düşünebiliyorlarmış. Erkekler ise, ancak bir konuya yoğunlaşabiliyorlar. Gerçekten de kadın belki toplumda üstlendiği sorumluluklar nedeniyle birçok işi aynı anda yapabiliyor. Yani bir taraftan yemek yaparken aynı anda telefonda başka bir konuyu takip edebiliyor, televizyon izleyebiliyor, bir gözüyle de çocukları gözleyebiliyor. Bu da ailede yüklendiği işlevler nedeniyle kazandığı bir özellik herhalde.
Kurultay sonrasında makamında ziyaret ettiğimiz CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu rahatlamış görünüyordu.
CHP’nin bugüne kadar en demokratik kurultayını yaptığı kanaatinde. CHP delegelerinin, anahtar listelerin hiçbirini blok liste olarak algılamadığını, çarşaf liste üzerinden seçim yaptığını ve bundan çok memnun olduğunu vurguladı Kılıçdaroğlu...
Hızlı Türkiye
Kılıçdaroğlu, yeni yapısı ve hazırlanmakta olan yeni programıyla partisinin, “nasıl bir Türkiye?” hedeflediğini, “bir örnekle anlatayım” diyerek, şöyle tarif etti:
“Mesela Sovyetler Birliği vardı. Büyüktü ama hantaldı. O Sovyetler Birliği’nden bugünün dinamik Rusya’sı çıktı. Mesela İsrail, küçük bir devlettir. Ama bilgi toplumuna ulaşmıştır. Küçüktür ama hızlıdır. Artık büyük olmak değil hızlı olmak önemli.“
Kılıçdaroğlu, bu yaklaşımını kurultaydaki konuşmasına yansıtmıştı. “Büyük balık küçük balığı yutar derlerdi, bu değişti artık hızlı balık büyük balığı yiyor” demişti.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, damgasını vurduğu 34. Kurultay’da parti içinde hizipleri ortadan kaldırmayı hedefliyordu.
Kılıçdaroğlu’nun hareket noktası, iç çekişmelerin sonlandırılması ve bütün enerjinin dış mücadeleye harcanmasıydı.
Yaklaşık iki yıl önce görevi devralan Kılıçdaroğlu, bu kurultayda da tümüyle kendi belirlediği bir parti yönetimi oluşturdu.
CHP liderinin, muhalefeti giderek devre dışı bıraktığının göstergelerinden biri artık parti içi çekişmenin kendi etrafındaki isimler arasında yaşanmasıydı. Örneğin, 34. Kurultay’da Gürsel Tekin-Erdoğan Toprak yarışının öne çıkmasıydı.
Centilmenlik anlaşması
Kılıçdaroğlu, bu tür bir çekişmeyi de istemiyordu.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, miting konuşmalarında meydanı coşturmak için sık sık soru-cevap yöntemini kullanır. Meydanlarda coşkuyu böyle artırır.
Kılıçdaroğlu, dünkü kurultay konuşmasında bu kez değişik bir yöntem kullandı. Soru-cevap yerine, delegelere ve partililere bir çeşit ant içirdi. Önce kendi söyledi:
- Yurtta barış! Salon tekrarladı: - Yurtta barış!
- Dünyada barış!” Salon tekrarladı: - Dünyada barış!
- Savaşa hayır! Salon tekrarladı: - Savaşa hayır!
Hükümetin Suriye politikasını sık sık eleştiren Kılıçdaroğlu, kurultayda, “Bu savaş, bizim savaşımız değil” mesajı verirken, Suriye ile “savaşa hayır” sloganını ilk kez kullandı ve kurultay salonuna tekrar ettirerek, daha gür biçimde seslendirdi.