Kurultay öncesi tartışmalar, “CHP, ANAP’laşacak mı” sorusu etrafında yoğunlaştı. Bunun nedeni ise CHP’nin yeni programının eski ANAP gibi dört eğilimi toparlayacağı yönündeki haberler ve bunlara dayalı yorumlardı.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, dün Milliyet’te duyurduğumuz gibi bu haberlerin de yorumların da doğru olmadığını açıkladı. Aynı şekilde yeni programın koordinatörü olarak görevlendirilen Prof. Dr. Sencer Ayata da haber ve yorumların gerçeği yansıtmadığını ifade ederek, “CHP’nin ANAP’laşmasının söz konusu olmadığını” söyledi.
Sencer Hoca’yla dün bu konuyu konuştum. CHP’nin önümüzdeki dönemde hangi ilkeleri öne çıkaracağını sordum. Şu yanıtı verdi:
Dört hedef
“Yanlış haberler ve onlara dayalı yorumlar üzerinden bir tartışma yaratıldı ama gerçeği yansıtmadığını birkaç kez ifade ettim. CHP’nin ANAP’laşması, dört eğilimi toplama gayreti içinde olması söz konusu değil. CHP’nin sosyal demokrat bir parti olarak esas aldığı ve birbirine bağlı dört hedefi var:
1- Temel hak ve özgürlükler,
“Gençlik kollarına talimat verdim” diyerek söze girdi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu:
“Gençlik Kolları’ndaki her arkadaş bu kitapları okuyacak, özet çıkaracak ve anlatacak. Onlar anlatırken ben de gidip dinleyeceğim.”
Kılıçdaroğlu, Sencer Ayata Hoca’dan, dünyadaki en iyi 10 yazarın sosyal demokrasiyle ilgili kitaplarını saptamasını istemiş. Sencer Hoca da arkadaşlarıyla 10 sosyal demokrasi kitabı belirlemiş, Türkçe’ye çevirtmiş ve basılmasını sağlamış.
Bu kitapların 7 tanesi Kılıçdaroğlu’nun masasında duruyor, 3’ü de baskıda...
CHP Lideri, bu adımla bir “Sosyal Demokrasi Kütüphanesi” oluşturmaya başladıklarını da ifade etti. Artık CHP’li gençler sosyal demokrasiyi bu kütüphaneden öğrenecekler.
Kılıçdaroğlu’nun CHP’li gençlere “ödev” olarak verdiği kitaplar şunlar:
CHP, 36. kurultayına giderken yeni tezler ve yeni kadrolar oluşturmaya çalışıyor. Bu bağlamda en önemli çalışma, Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Sencer Ayata’nın koordinasyonunda yürütülen yeni program.
Program çalışmaları bağlamında ortaya çıkan ipuçları biraz kafa karışıklığına yol açtı. Yeni program ve yapılanmanın sosyal demokrat, sosyal liberal, sosyalist ve Atatürkçülüğü bir arada barındıracağı söylemi yadırgandı.
“CHP yeni ANAP mı olacak?”, “CHP dört eğilimin partisi mi olacak?” türü sorular gündeme geldi. Keza aynı tartışma içinde CHP’nin omurgasını oluştunan Atatürkçülük, dört eğiliminden birine ingirgenmiş olacak, gibi sorular da soruluyor.
Bu soruların net yanıtları, ancak yeni program ortaya çıktığında görülecek. Ancak şurası kesin ki, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, göreve geldiğinden bu yana 4. kurultaya giderken, yeni tezler ve yeni isimlerle, “yeni CHP” algısını güçlendirmeye çalışıyor.
İki önemli değişiklik
Kılıçdaroğlu döneminde CHP’nin tutumunda iki konuda önemli değişiklik gözlendi.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili olarak umudunu koruyor. Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun, daha önce kamuoyuna ilan edilen takvimi çok az bir gecikmeyle uyguladığını vurgulayan Çiçek, “Yeni anayasa için bütün partilerin, halkımıza kuvvetli taahhüdü var, toplum da bütün kesimleriyle yeni anayasa ihtiyacı konusunda hemfikir, yeni anayasa artık bir mecburiyettir” değerlendirmesini yaptı.
Çiçek, dünkü görüşmemizde, yeni anayasanın temel özelliğinin, “özgürlükçü bir anayasa” olacağını vurgulayarak, temel hak ve özgürlükleri esas alan bir anayasa hazırlamayı hedeflediklerini belirtti.
Geri gitmez
Çiçek’e, iktidar partisinin Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na sunduğu ve basın özgürlüğünün bazı hallerde sınırlanmasını öngören önergesini de sordum. Çiçek, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bulunduğumuz aşamada her parti, kendi görüşünü komisyona iletiyor. Biz de bu görüşü diğer partilere iletiyoruz. Sonra Uzlaşma Komisyonu, bu görüşleri ele alıyor, tartışıyor ve bir sonuca ulaşıyor. Tam uzlaşma sağlandıktan sonra da kaleme alıyor. Bu itibarla partilerin tek tek verdikleri önergeler, aynen madde metni olarak kaleme alınacak diye bir şey yok. Biz, tüm görüşleri ayın
Genelkurmay Başkanlığı’nın deniz yüzeyinden toplanan parçalarda füze ve mermi izi olmadığını açıklaması uçağımızın düşürüldüğü mü yoksa düştüğü mü konusunda tereddüt yarattı.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, füzeyle vurulduğu düşüncesini koruyor, ancak Genelkurmay Başkanlığı, “Suriye tarafından düşürüldüğü iddia edilen” ifadesiyle bu konuda henüz kesin bulguya ulaşamadığını duyurmuş oldu.
Pilotların telsiz konuşmaları var mı?
RF-4 uçağımızın düşmesinden bu yana 20 gün geçti. Günümüz teknolojisiyle uçağın nasıl düştüğü konusunun aydınlatılmamış olması şaşırtıcı doğrusu. Oysa sadece Türkiye’nin elindeki teknolojinin bu olayı aydınlatmaya yetmesi beklenirdi.
Örneğin pilotların telsiz konuşmaları bir fikir vermiyor mu? Genelkurmay Başkanlığı, iki pilotun kendi aralarındaki konuşmalarını kaydeden VTR cihazının uçağımızda olmadığını açıklamıştı.
Pilotların kendi aralarındaki konuşmalar olmasa bile, askeri meydan veya radardaki hava kontrolörüyle konuşmalarının kaydedilmiş olması gerekiyor.
Genelkurmay Başkanlığı’nın yaptığı açıklamalarda kullandığı sözcükleri özenle seçtiğini, ifadelendirmeye çok dikkat ettiğini vurgulamıştım.
Doğu Akdeniz’de düşen RF-4 uçağımızla ilgili olarak yapılan açıklamalarda da aynı özen dikkat çekiyordu. Genelkurmay, elindeki bilgileri doğru biçimde paylaşıyor ve kanıtlanmamış konularda kesin ifadeler kullanmıyordu. Örneğin, diğer yetkililer, uçağımızın füze tarafından düşürüldüğü yönünde açıklamalar yaparken, Genelkurmay, açıklamalarında böyle bir ifade kullanmadı.
Bu kez farklı sözcük
Bu dikkatli açıklamalarını sürdüren Genelkurmay Başkanlığı, dün yaptığı açıklamada bugüne kadar kullandığı bir ifadeyi değiştirdi.
Genelkurmay, uçağımızın düştüğü 22 Haziran 2012 tarihinden 4 Temmuz 2012 tarihine kadar yaptığı bildirimlerin “açıklama” bölümünde şu ifadeyi kullanıyordu:
“22 Haziran 2012 tarihinde, Doğu Akdeniz’de, uluslararası hava sahasında, Suriye tarafından düşürülen Hava Kuvvetleri Komutanlığımıza ait RF-4 uçağımızın...”
Yürürlüğe giren 3. Yargı Paketi’nin temel amacı Türk hukukunu, Avrupa Birliği hukukuna ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadına yakınlaştırmaktı.
Bu amaçla tutuksuz yargılamanın esas alınması hükmünü güçlendiren, tutuklama yerine adli kontrol uygulamalarını çeşitlendiren bir düzenleme yapıldı.
Yargı paketi, özgürlükçü bir yaklaşımı esas alıyor. Savcı ve yargıçların da takdirlerine bırakılan alanlarda özgürlükçü anlayışla yorum yapmalarını öngörüyor.
Bu paketin hazırlanmasının temel gerekçesi, Türkiye’nin AİHM tarafından en sık mahkum edilen ülke olması.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin de değişik vesilelerle düzenlemenin amacını bu şekilde kamuoyuna açıkladı.
Bu paketin yürürlüğe girmesinden sonra Ergenekon, Balyoz gibi sanıkları uzun süredir tutuklu yargılanan davalarda tahliye beklentisi arttı.
Genelkurmay Başkanlığı İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Baki Kavun’un düşürülen uçağımız ve şehit pilotlarımızla ilgili sorularıma verdiği yanıtları dün yansıtmıştık. Kavun’un verdiği yanıtlar, düşürülen RF-4 uçağımız ve pilotlarımızla ilgili bazı soru işaretlerini aydınlattı.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, Akşam’ın Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya’nın sorularını yanıtlarken Suriye ile yaşanan gerginliğe ilişkin önemli mesajlar verdi. Küçükkaya, başarılı bir gazetecilik örneği vererek Özel’e yönelttiği sorularla Genelkurmay’ın olaya bakışını ortaya çıkarmış oldu.
Çelişki yok
Özel’in ve Kavun’un yanıtlarında Türkiye’nin elindeki görüntülerle ilgili olarak ilk bakışta bir çelişki var gibi görünüyordu.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özel’in Akşam’da yer alan, “Uçağımız, uluslararası sularda düşürüldü. Elimizde radar görüntüleri var. Fotoğraflar net olarak doğruluyor” sözleri ile Tuğgeneral Kavun’un Milliyet’teki, “Bir füze görüntüsü yok. Radar izleri, diğer bulgular ve parçalar üzerindeki incelemeler devam ediyor. Uçağımızın ana gövdesi çıkarıldıktan sonra yapılacak inceleme sonucunda uçağımızın nasıl düşürüldüğüne ilişkin kesin bilgilere