Beşar Esad yönetimi Suriye üzerindeki kontrolünü giderek kaybediyor. Muhalifler birçok kentte yönetimi ele geçirmeye başladılar. Şam yönetimi Kuzey Suriye’den çekilmiş durumda. Türkiye ve Irak sınırını kontrol edemiyor.
Kuzey Suriye
Türkiye açısından olan bitene bakıldığında Şam’dan bağımsız bir “Kuzey Suriye” coğrafyasının ortaya çıktığı görülüyor.
TEPAV’dan Dr. Nihat Ali Özcan, “Kuzey Suriye” olgusunu şöyle değerlendiriyor:
“1980’den 2012’ye kadar Irak’ta yaşanan süreç önümüzdeki dönemde Suriye’de yaşanacak gibi görünüyor. İran-Irak Savaşı’nın başlamasıyla nasıl Kuzey Irak, Bağdat yönetiminin kontrolünden uzaklaşmaya başlayıp, 1991 Birinci Körfez Savaşı ve 2003 Irak‘ın işgalinden sonra bağımsızlığa yakın bir konuma geldiyse, benzer bir süreç Kuzey Suriye için de beklenebilir. Bu yönde güçlü işaretler de gelmeye başladı.”
İkinci Kuzey Irak
Dr. Özcan, Şam yönetiminin Kuzey Suriye’den çekilmesinden sonra PKK’nın uzantısı olarak görülen PYD’nin bu bölgede otorite kurmaya yöneldiğine dikkat çekerek şu yorumu yapıyor: “PKK nasıl Kuzey Irak’ın Bağdat’tan kopması sonrasında bu coğrafyaya yerleşip rahatlıkla faaliyetlerini sürdüreceği, lojistik desteği alabildiği bir alan yarattıysa, bir benzerini de Kuzey Suriye’de yapmaya çalışacaktır. Bunun anlamı Türkiye açısından Kuzey Irak’taki PKK sorununun Kuzey Suriye’ye de taşınacağıdır. Bu tablo Türkiye’nin 300 kilometrelik Irak sınırını kontrol etmeye çalışırken, bundan sonra 900 kilometrelik Suriye sınırını da kontrol etmeye çalışacağını gösteriyor. Bu da Türkiye açısından güvenlik sorununun büyüyeceğini gösterir.”
Barzani’nin işlevi
Ankara son dönemde Kandil sorununu Barzani üzerinden çözmeye önceleyen bir politikaya yöneldi. Barzani, PKK’ya baskıyı artırdığı mesajları verdi. Silahlı mücadele döneminin geride kaldığını vurgulamaya başladı.
Suriye olayları sonrasında ise bu ülkede Kürt partilerinin liderlerini topladı ve aralarında bir uzlaşma sağladı. Barzani’nin önerisi doğrultusunda bir araya gelen 16 Kürt partisi ise Kuzey Suriye’de PKK’yı meşru güvenlik gücü olarak ilân etti. Bu da söz konusu partiler arasında PKK’nın kolu olarak görülen PYD’nin etkin olduğunu ortaya çıkardı.
Barzani bir taraftan Türkiye ile ilişkileri geliştirerek PKK’yı dağdan indirme amacıyla Ankara’yla benzer mesajlar verirken, bir yandan PKK’yı meşru güvenlik gücü ilân eden Suriye’li Kürt liderler ile işbirliğine yöneldi. Barzani’nin bu tutumu Ankara ilişkileri açısından ciddi bir çelişki oluşturuyor. Öcalan ve PKK’nın dört ülkedeki (Türkiye, İran, Irak, Suriye) dört parçadan “Büyük Kürdistan”ı oluşturma projesinin, Kuzey Irak’tan sonra, ikinci parçası olarak Kuzey Suriye’de vücut buluyor. Bu gelişme kuşku yok ki Türkiye üzerindeki baskıyı artıracak, PKK’nın Türkiye’ye sızma ve eylem yapma, Güneydoğu’da halkı baskı altına alma kapasitesini besleyecektir.
Ankara, ABD’nin 2003’te Irak’ı işgalinden sonra en çok “Irak’ın toprak bütünlüğü”ne vurgu yapıyordu. Irak’ın parçalanmasının ileride Türkiye’nin bütünlüğü açısından da tehdit oluşturacağını hesaplıyordu. Hatta bir ara Irak’ın Kuzeyi’nde bağımsız bir Kürt devleti kurulmasını “kırmızı çizgi” olarak da ilân etmişti. Ancak sonuca etkili olamadı. Aksine Kuzey Irak’taki siyasal oluşumu destekleyen politikalara geçti.
Erdoğan’ın iftar yemeği
Başbakan Tayyip Erdoğan, dün Ankara’daki yabancı misyon şeflerine, gazete ve televizyonların Ankara temsilcilerine, partisinin genel merkezinde verdiği iftar yemeğinde de Suriye konusunu vurgulayan bir konuşma yaptı. Esad yönetimini “kanlı rejim” olarak niteleyen Erdoğan, “Bu rejim er ya da geç gidecektir. Suriye halkının zaferi yakındır” diye konuştu. Erdoğan, Türkiye’nin hiçbir komşusunun içişlerine karışmadığını, dostlarının Türkiye’den emin olması gerektiğini belirtti. Başbakan Erdoğan, Türk uçağının Suriye tarafından düşmanca duygularla düşürüldüğünü, Şam’ın bu hasmane tutumunu sürdürmesi halinde Türkiye’nin de misliyle karşılık vereceğini duyurdu.