Balyoz davasının konusu Mart 2003’te 1. Ordu Komutanlığı’nda yapılan plan semineriydi. Mahkeme, bu plan seminerini bir darbe planı olarak değerlendirdi ve katılanları uzun hapis cezalarına mahkum etti. Dava şimdi Yargıtay aşamasında.
Davanın sonuçlanmasından sonra yapılan eleştirilerin başında; davaya esas alınan en önemli dijital verilerin sahte olduğuna, seminere katılmayan, o tarihte yurtiçinde veya yurtdışında başka görevde olduğunu kanıtlayanların da mahkum edildiğine, o tarihte 1. Ordu Komutanlığı’na bağlı birliklerde görev yapan ve emir-komuta gereğince seminere katılan bütün subayların bir ayırım yapılmaksızın çok uzun hapis cezalarına çarptırıldığına ilişkin hususları geliyordu.
Seminerin yapıldığı tarihte 1. Ordu’ya bağlı Edirne Tümen Komutanlığı görevini yürüten ve Balyoz davasında 18 yıla mahkum edilen emekli Tümgeneral Behzat Balta’dan bir mektup aldım.
Seminerin yapıldığı 2003 yılı Şura’sında birinci sırada olmasına karşın terfi ettirilmediği için kendi isteğiyle istifa ederek emekli olduğunu belirten Balta, semineri ve kendi durumunu şöyle özetliyor:
Gruplara verilen vazife
“Seminerde gruplara verilen vazife; ‘senaryoda yer alan iç ve dış tehditte
PARİS
Cilvegözü Sınır Kapısı’nda meydana gelen patlamanın hemen ardından Libya zirvesi için Paris’e hareket eden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bu saldırıyı, Türkiye’yi Suriye’ye çekmeyi hedefleyenlerin yapmış olabileceğini belirtti.
Patlamanın gerçekleştiği alanda Suriye Ulusal Konseyi (SUK) yetkililerinin de yardımlarla ilgili olarak zaman zaman bulunduklarını belirten Davutoğlu, hedefin, insani yardımları ve Suriyelilerin Türkiye’ye sığınmasını engellemek olabileceğini kaydetti. Davutoğlu, ABD Başkanı Barack Obama’nın ikinci döneminde Milliyet’in Washington Temsilcisi Pınar Ersoy’un sorularını yanıtlamasının da Türkiye’ye verdiği önemi gösterdiğini söyledi. Davutoğlu, Obama’nın küresel aktör olarak önünde bulunan her dosyada Türkiye’nin rolünü gördüğünü, bu gerçeği görerek hareket ettiğini belirtti.
Davutoğlu, Paris yolunda sorularımızı şöyle yanıtladı:
Reyhanlı saldırısı
Türkiye’yi, Suriye’ye çekmeyi hedefleyenler olabilir. Rejimin bir provokasyonu olabilir. Bütün ihtimaller göz önüne alınıyor. Türkiye sınırları içinde olmuş bir olay değil. Orada esas dikkat çekici olan unsur şu; oradan insani yardım da yürütülüyor. Tamamen barışçıl şeyler. Saldırıdan birçok
CHP?lideri Kılıçdaroğlu, anayasa tartışmalarıyla ilgili olarak “Sadece AKP ile BDP’nin ittifakıyla yapılacak bir anayasa Meclis’ten geçmez. Eğer AKP, BDP?ittifakıyla olursa o zaman hem Meclis’te ve hem toplumda kutuplaşma olur” dedi
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, yeni anayasa çalışmalarında en geniş uzlaşmanın sağlanması gerektiğine inanıyor. CHP’nin bu anlayışla çalıştığını belirten Kılıçdaroğlu, Meclis’te sadece iki partinin uzlaşmayla yeni bir anayasa yapılmasının mümkün olmadığını vurguluyor.
Türk-Çin Dostluk Derneği Başkanı Kemal Baytaş’ın, Çin ziyareti nedeniyle Kemal Kılıçdaroğlu ve Çin’in Ankara Büyükelçisi Gong Xiaosheng onuruna verdiği yemekte sohbet ettiğimiz CHP lideri, yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
‘Kamplaşma olmamalı’
“Yeni anayasanın mümkün olan en geniş uzlaşmayla yapılması lazım. Biz, bu anlayışla çalışıyoruz. Sadece AKP ile BDP’nin ittifakıyla yapılacak bir anayasa, Meclis’ten geçmez. Sadece bu iki partiyle anayasa yapılmaz. Anayasanın, toplumun tümünü kucaklaması, toplumun her kesiminin uzlaşmasına dayanması gerekir. Eğer AKP-BDP ittifakıyla olursa o zaman hem Meclis’te hem toplumda kamplaşma olur. Demokrasiye
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Slovakya’dan dönerken sarf ettiği, “BDP’yle 330’u yakalamak için müşterek adım atabiliriz” sözleri ilgi uyandırdı.
İktidar partisi, başkanlık sistemini esas alan anayasa önerisini referanduma götürmek için gerekli olan 330 sandalyeye sahip değil. 5 eksiği var. Başbakan, bu eksiği BDP ile müşterek adım atarak kapatabileceklerini ilk kez telaffuz etti.
Bu sözler, BDP tarafında olumlu karşılandı.
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, anayasa önerileri konusunda, “Birebir örtüşmüyoruz ama en yakın olduğumuz parti AKP’dir” diyerek, Erdoğan’ın düşüncesini yaşama geçirebilecekleri mesajı verdi.
Başbakan Erdoğan, başkanlık sistemine geçmek istiyor. Partisi, bu yöndeki teklifini Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na verdi. Erdoğan’ın yeni anayasa önerisinin esasını, başkanlık sistemi oluşturuyor.
Bu öneriye CHP ve MHP kapalı. Her iki parti de parlamenter sistemin devam ettirilmesinden yana.
Buna karşın BDP’nin esas hedefi ise yeni anayasayla Güneydoğu’ya özerklik verilmesi. Kilitlendiği hedef bu...
Ergin Saygun Paşa, ameliyat masasındayken tahliye oldu! Adli Tıp Kurumu, hastalığı nedeniyle cezaevinde kalamayacağına karar verdiğinde Saygun Paşa, 8,5 saat sürecek, hayati riski bulunan açık kalp ameliyatı için masaya yatmıştı.
Saygun, ameliyathaneye gitmeden bir de not yazdı:
“Bu ameliyat, hastanenin, ‘kapakçık sorunları nedeniyle hastanede kalması uygun değildir, enfeksiyon kapabilir’ raporunun mahkeme tarafından dikkate alınmayarak, tutuksuz yargılanmamı kabul etmemesinden kaynaklanmıştır. Vebali de mahkemeye veya bu kararı verenlere aittir.”
Ergin Saygun, bu notu yazıp, sevenlerine el sallayarak ameliyata gitti.
Gece yarısı “tahliye” kararı geldi ama Saygun Paşa’nın haberi olmadı.
Tedavi gördüğü sivil hastane, “burada kalması sakıncalı, enfeksiyon kapabilir” demesine karşın, tahliye kararı vermeyen mahkeme, ameliyat günü bu kararı verdi.
45 gündür beklenen rapor da Adli Tıp’tan yine ameliyat günü geldi!
Bir önceki Deniz Kuvvetleri Komutanı, emekli Oramiral Eşref Uğur Yiğit, bölgemizde yaşanan olayların Türkiye’nin bekası açısından büyük önem taşıdığını söyledi.
Yiğit, özellikle Suriye’de yaşanan olayların ve İsrail’in bu ülkeye yaptığı hava saldırısının Ortadoğu’da her an sıcak bir savaşa dönüşebilecek gerginliğin önemli işaretleri sayılması gerektiğini vurguladı.
Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı, bu koşullarda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin de savaş olasılığına karşı, en hızlı refleksi verebilecek durumda hazır olması gerektiğine dikkati çekti.
Yiğit, buna karşın Deniz Kuvvetleri amiral ve subaylarını kapsayan yargılamalar nedeniyle, kuvvetin, görevini tam olarak yapabilmesi açısından sıkıntılar olduğunu kaydetti.
Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı, günümüzde deniz gücünün tümüyle elektronik sistemlerle çalışan, yüksek teknoloji kullanmayı bilen subaylar tarafından yönetildiğini, denizde yaşanacak bir savaşın ise 15 dakikayı geçmeyeceğini vurgulayarak personel eksikliğinin böyle bir olasılık karşısında telafi edilemeyecek olumsuz sonuçlara neden olabileceğine de dikkati çekti.
Önceki gün İstanbul’la bir sosyal ortamda sohbet ettiğim eski Deniz Kuvvetleri Komutanı, emekli
ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone sorularımızı yanıtlarken deneyimli bir diplomat olarak çok dikkatli konuştu. Özellikle Türkiye’nin gündemindeki konularla ilgili konuşurken sözcüklerini özenle seçti.
Ricciardone, diplomatik bir dil kullansa da aslında Türkiye’nin gündeminde en üst sıralarda yer alan konularla ilgili olarak ABD’nin tutumunu yansıttı.
ABD Büyükelçiliği’ne yapılan saldırı dışındaki konularda verdiği yanıtlardan edindiğim izlenimi şöyle özetleyebilirim.
Yargı sistemi ve Silivri
ABD Büyükelçisi, Ergenekon, Balyoz gibi davalarda son dönemde basında daha çok yer almaya başlayan eleştirileri ABD’nin de paylaştığı izlenimini verdi.
Sanıkların çok uzun süredir tutuklu olmalarını anlamakta zorluk çektiklerini ifade ederken, sanıklara atılı suçların tam anlaşılamadığını da vurgulayarak, yargıya olan güvenin sarsıldığını dolaylı olarak belirtti. Ricciardone, bu görüşünü “Halkın mahkemelere güveni tam olmalı” sözleriyle ifade etti.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone, gazetelerin Ankara temsilcileriyle konutunda bir araya gelerek, gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Ricciardone, ABD Büyükelçiliği’ne yapılan saldırı nedeniyle Türk halkının gösterdiği içten ilgiye ve Türk polisinin çalışmalarına teşekkür etti. Bu olayın, terörle işbirliği konusunda iki ülkeyi daha da yakınlaştırdığını ve kararlılıklarını artırdığını söyledi.
Ricciardone, DHKP-C’nin aktif hale geldiği konusunda Türk Emniyeti’nin kendilerini genel olarak uyardığını, ancak Ecevit Şanlı’nın yaptığı intihar saldırısıyla ilgili önceden spesifik bir uyarı almadıklarını belirtti.
Ricciardone, yeterli ve ileri demokrasilerde kabul edilebilir kanıtlar bulmaları halinde DHKP-C hakkında ABD’de dava açabileceklerini de söyledi.
ABD Büyükelçisi, Türk adli sisteminin bazı aksaklıklarının olduğuna değinerek, Türk yargılama sistemini ABD yargısının anlamasının zor olduğunu vurguladı. Ricciardone, milletvekillerinin, komutanların, profesörlerin ve öğrencilerin uzun süredir tutuklu olduğunu, ancak neyle suçlandıklarının ise tam olarak belli olmadığı yorumunu yaptı.
Ricciardone, gazetecilerin sorularını yanıtlarken gündemdeki konulara