Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, türban konusundaki hukuki sınırlamaları anımsattı. Bu yönde yapılacak düzenlemenin anayasaya ve yargı kararlarına aykırı olacağını vurguladı. Yalçınkaya, ayrıca bu sorumluluğun siyasi partilere ait olacağı uyarısında da bulundu.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Türbanı biz çözeriz” sözlerinden sonra başlayan tartışmalarda hukuki durum geri planda kaldı. Daha çok liderler ve siyasi partiler arasında siyasi bir tartışma yürüdü.
Hukuki sınırlama
Hukuku belirleyen elbette siyaset kurumudur. Demokratik hukuk devletlerinde siyasetin hukuku yapma yetkisi de elbette sınırsız değildir. Yargısal denetim ve kuvvetler ayrılığı ilkesi de bunu gösterir.
Siyaset, yürürlükteki hukuk değiştirilmedikçe ona uymak zorundadır. Mahkeme kararlarının yasama ve yürütmeyi bağlaması bu mahiyettedir. Yasama organı, evrensel hukuk kuralları ve demokratik hukuk devletiyle uyumlu biçimde hukuku değiştirebilir.
Bu açıdan baktığımızda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın anımsattığı Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararları, bugün de bağlayıcı kararlardır. Bunlar değişmedikçe yapılacak düzenlemenin anayasa ve yüksek yargı kararlarıyla uyumlu olması çok
Türban konusunda dün iki önemli gelişme oldu:
1- AKP Grup Başkanvekilleri, muhalefet partilerini ziyaret ederek, türban sorununun çözümü için ortak komisyon kurulmasını önerdiler.
2- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı bir açıklama yaparak, türbana serbestlik tanımak için yapılacak düzenlemenin laiklik ilkesine, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarına aykırı olacağı uyarısında bulundu. Yargı kararlarının, yasama ve yürütmeyi bağladığına işaret eden Başsavcılık, kamu kurumlarında dini inançla türban takmak suretiyle öğrenim görme ve hizmet vermenin hukuka/anayasaya aykırılık oluşturacağını duyurdu.
Türban konusunun gündemin ilk sırasına oturmasında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “türbanı biz çözeriz” açıklamasının etkisi büyük oldu. İktidar, Kılıçdaroğlu’nun bu sözleri üzerine konuyu yeniden gündeme getirdi.
İyi niyet istismar edilmemeliCHP lideri Kılıçdaroğlu, türban sorununun üniversitelerde çözüme kavuşturulması konusunda samimi, iyi niyetli. Bu iyi niyetinin istismar edilmemesi gerekiyor.
CHP’nin soruna çözüm arayan yaklaşımı, uzlaşma konusunda zemin oluşturulmasına büyük katkı veriyor. Kılıçdaroğlu’nun yaklaşımını fırsat bilerek, türbanı diğer eğitim kurumları
Ünlü Amerikan gazetesi Wall Street Journal, söyleşi yaptığı CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu hakkında, “hükümet karşısında inandırıcı bir alternatif oluşturmak için Atatürk’ün kurduğu partisinin kurallarını yırttığı” yorumunu yaptı.
Gazetenin, bu yorumunu, Kılıçdaroğlu’nun, “üniversitelerde herkes istediği gibi giyinmeli” sözlerine dayanarak yaptığı anlaşılıyor. Kılıçdaroğlu’nun bu yaklaşımının Atatürk ilkelerinin yırtılması olarak değerlendirilmesi sığ bir yorum. CHP liderinin bu sözlerinin gerekçeleri irdelenmeden yapılmış acele bir yorum da diyebiliriz.
İki istismarTürban konusu siyaset kurumu tarafından “mağduriyet” söylemiyle en çok kullanılan alanlardan biri oldu. Türban yasağına uygulamadaki gariplikler de eklenince, iktidar partisi, bu konuyu işleyerek büyük destek topladı.
Siyasi istismar bir yönlü de değildi. Başta iktidar partisi olmak üzere yasağa karşı çıkan kesimler bir yandan yüksek öğrenim özgürlüğünün engellendiğini, bir yandan da CHP’nin dine ve dindar vatandaşlara karşı olduğu tezini birlikte işlediler. CHP’nin, kuruluşundan bugüne kadar belli çevrelerce din düşmanı, koyu devletçi, özgürlük karşıtı olarak gösterilmesi her zaman sağ partilere oy kazandırmış;
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kızılcahamam toplantısında arkadaşlarından yüzde 58’in değil yüzde 42’nin analizini istediğini açıkladı. “Acaba bize neden evet demediler, bunun nedenlerini öğrenmek istedim” dedi.
Başbakan’ın, yüzde 42’nin kaygılarını anlama çabası isabetli. 2007 seçimlerinden sonra yaptığı ve siyasi literatüre “Balkon konuşması” olarak geçen yaklaşımı, takdir toplamıştı. Referandumdan sonra da benzeri bir konuşma yaptı.
Ancak yüzde 42’nin kaygılarının devam ettiği görülüyor. Seçmenin yüzde 42’sinin kaygılı olması, üzerinde durulmaya değer büyüklükte bir sorun olduğunu gösterir. Toplumun kaygılı kesiminin rahatlatılması, kendini güvende hissetmesi de iktidarın sorumluluğundadır.
Nedenler
Başbakan Erdoğan’ın istediği çalışmayı yapan ANAR ve Pollmark araştırma kuruluşlarının ortaya çıkardığı nedenlere yakından bakalım:
Yüzde 82.9 Türkiye’nin Batı güdümüne girmesi, ekseninin doğuya kayması,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Kızılcahamam toplantısında son tartışmalar ışığında konuya değindi. Erdoğan, “Cumhurun, cumhura ait her yere girebileceğini” ifade etti. Bu arada CHP’ye yüklenmeyi de ihmal etmedi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün vereceği 29 Ekim resepsiyonuna CHP’nin grup başkan vekili katılmayacağız derken, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun “daha zaman var” açıklamasına dikkati çekti. Kılıçdaroğlu’nun bu konuda sorularıma verdiği yanıtları dün sunmuştum. CHP lideri, “henüz karar vermediğini” vurgulamıştı. Kılıçdaroğlu, konuyu sonra değerlendireceklerini ifade etti.
Erdoğan’ın talimatı
Başbakan Erdoğan, Kızılcahamam’da grup başkan vekillerine talimat verdiğini ve CHP Grup Başkan Vekilleri’yle temasa geçip soruna çözüm arayacaklarını da açıkladı.
Hemen belirtmek gerekiyor ki, Kılıçdaroğlu’nun üniversitelerde türban serbestliğinden yana tutumu iktidar partisinin yeniden girişimde bulunmasının temel nedeni. Ancak, CHP liderinin bu konuda bir anayasa ve yasa düzenlemesine ihtiyaç görmediğini unutmamak gerekiyor. CHP lideri, anayasa veya yasayla kıyafet belirlemenin yanlış olduğu görüşünde. Bu tutumu, türbana üniversitelerde fiilen serbestlik
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşli davet yaptığı 29 Ekim’deki birleştirilmiş resepsiyonuna CHP katılacak mı katılmayacak mı?
CHP Grup Başkan Vekili Muharrem İnce, önceki gün yaptığı açıklamada, CHP’nin resepsiyona katılmayacağını söylemişti. Ancak CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, aynı gün İstanbul’da genel yayın yönetmenlerine verdiği yemekte, “29 Ekim’e daha çok var” diyerek, farklı bir tutum sergiledi.
Bu farklılık, dün çeşitli kulis haberlerine ve yorumlara neden oldu.
Kulise yansıyanlar
Geçtiğimiz salı günü, TBMM’deki grup toplantısından sonra Kılıçdaroğlu’nun, grup başkan vekilleriyle bir araya geldiği ve bu konuda onların görüşünü aldığı yansıdı. Bir gün sonra ise MYK toplantısının ardından Kılıçdaroğlu’nun, Grup Başkan Vekilleri Kemal Anadol ve Muharrem İnce ile Genel Sekreter Önder Sav, Genel Başkan Yardımcıları Hakkı Suha Okay ve Haluk Koç’u makam odasına davet ettiği, orada yapılan kısa bir değerlendirmede, resepsiyona katılmama eğiliminin öne çıktığı haberleri kulislere yayıldı. Ancak bunun kamuoyuna açıklanması konusunda bir karar oluşmadığı belirtildi.
10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, kamusal alanda türban olmaz diyerek, Köşk’te verdiği 29 Ekim resepsiyonları için eşi örtülü olanlara eşsiz davetiye gönderiyordu. Bu uygulama, eşinin başı örtülü olanlar tarafından eleştiriliyordu. Bu gerekçeyle resepsiyonlara katılmayanlar oluyordu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ise Sezer’den sonra Köşk’te nasıl bir uygulama yapacağı merak konusuydu. Uzun ve gergin bir süreç sonrasında Cumhurbaşkanı seçilen Gül, yeni gerginlikler yaratmamak amacıyla kendine özgü bir yöntem geliştirdi. 29 Ekim’lerde iki resepsiyon vermeye başladı. Öğle saatlerinde verdiği resepsiyonu eşsiz, akşam saatlerinde verilen ikinci resepsiyona ise eşli davet yapıyordu. Birinci resepsiyona ağırlıklı olarak devlet protokolü, bürokratlar davetli oluyordu. Akşam resepsiyonuna ise sivil toplum kuruluşlar medya, sanatçılar gibi sivil ağırlıklı toplum kesimleri çağrılıyordu.
Tek resepsiyonCumhurbaşkanı Gül, bu yıl bu uygulamayı kaldırmaya karar verdi. 29 Ekim’de tek resepsiyon verilmesi ve davetlerin eşli yapılması talimatı verdi.
Gül’ün bu kararı, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun üniversitelerde türbanın serbest kalmasından yana tutum açıklamasından sonra başlayan
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, kıyafet nedeniyle dersten atılan öğrenci bize başvursun diyerek, türban yasağının fiilen kaldırıldığını ilan etmiş oldu.
Yıllardır Türkiye’nin gündeminden düşmeyen, birçok kez Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve AİHM kararlarına konu olan üniversitelerdeki türban sorunu, YÖK Başkanı tarafından sorun olmaktan çıkarıldı.
Durum tersine döndü
Bundan sonra ben Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarını uygularım diyen rektör, dekan veya dersteki öğretim üyesinin türbanlı öğrencileri okula veya dersliğe almamak gibi bir tasarrufta bulunmaları çok zor.
1998’de İzzet Baysal Üniversitesi’ndeki bir öğretim üyesi türbanlı öğrenciyi çıkardığı için cezalandırılmış, ancak Danıştay bu cezayı durdurduğu gibi Yargıtay da öğretim üyesinin tazminat talebini onaylamıştı. Şimdi durum tersine döndü.
YÖK Başkanı, türbanlı öğrenciler için fiili serbestlik tanırken, başı açık öğrencilere de güvence verdi. Başı açık öğrencilerin baskıyla karşılaşmaları durumunda onlar için güvence olacaklarını ifade etti. Türbanla üniversiteye gitmek esas, başı açık gitmek istisna olacakmış gibi bir hava...
Yükseköğrenim hakkı