Bizden habersiz füze kullanımı olmayacak. Türkiye evet demedikçe önemli karar oluşmaz.
Eğer bu füze savunma sistemi uygulamaya konulacaksa komutanın içinde biz de olacağız.
Eksen tartışmalarının değerler noktasında yapılması lazım. Eksen şimdi doğru yerine oturuyor.
Türkiye Kürt meselesinden kurtulacak. Terörle bir şey olmayacağını herkes gördü. Bunlar yük artık.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, NATO Zirvesi’ne katılmak üzere Portekiz’in başkenti Lizbon’a gelirken uçakta füze kalkanı konusunda Türkiye’nin tutumunu açıkladı. Türkiye’nin görüşlerini ABD Başkanı Barack Obama dahil tüm NATO üyesi ülkelerin devlet başkanlarına bir mektupla ilettiğini belirten Cumhurbaşkanı Gül, sorularımızı yanıtlarken şu bilgileri verdi:
“Bizden habersiz olmayacak”
“Bu konuda ön çalışmalar daha önce yapıldı. En son Sayın Başbakan Güney Kore’de ABD Başkanı Obama’ya da görüşlerimizi iletti. Ben de Obama dahil tüm NATO üyesi ülkelerin devlet başkanlarına mektupla ilettim. Başbakanımızın ‘komuta kimde olacak, butona biz basarız’ sözleri NATO içinde Türkiye’nin de bu konuda söz sahibi olmasını ifade ediyor. Bir başka deyişle bizden habersiz kullanım olmayacak. Önemli karar alınması gereken konularda Türkiye evet demedikçe karar oluşmaz. Eğer bu savunma sistemi uygulamaya konulacaksa komutanın içinde biz de olacağız.”
“Türkiye’nin ilkeleri”
Gül, füze kalkanı olarak bilinen hava savunma sistemi konusunda Başbakan, Savunma Bakanı ve ilgili bürokratlarla toplantılar yaptıklarını ve bazı ilkeler belirlediklerini ifade ederek şöyle devam etti:
“Soğuk savaşın sona ermesinden sonra NATO üçüncü kez Stratejik Konsept konusunu ele aldı. Eğer bu konsept kabul edilirse 10-15 yıl böyle devam edecek. Yeni konsept çaışmalarına biz de katıldık. Kendi aramızda daha önce yaptığımız çalışmalarda bazı ilkeler belirledik ve bunları NATO ülkelerine bildirdik. Bizim ilkesel bir duruşumuz var. Bizim belirlediğimiz ilkeler şunlar:
1- NATO bir savunma örgütüdür ve faaliyetleri saldırı değil savunma konseptini esas almalıdır. Tehlikelere karşı tedbir alınması söz konusudur. Balistik füzelere karşı alınacak tedbirlere karşı önemli olan şu ülke bu ülke diye tehdit belirlemek söz konusu değildir. Tedbir balistik füzelere karşı alınacaktır. Hangi ülkede varsa onları kapsar. Ancak, şu ülke veya bu bölge diye isimlendirmek doğru olmaz.
2- Güvenliğin bölünmezliği önemli bir ilkedir. Savunma sistemi her şeyi ve her yeri kapsamalıdır. Türkiye’nin de her yerini kapsamalıdır. Bütün batı ülkelerini kapsamalıdır. Baltık ülkeleri veya Balkan ülkeleri diye ayrım olmaz.
3- Herkes maliyetlere eşit olarak ortak olmalıdır.
4- Bu ilkeler zirvenin sonuç bildirisinde yer almalıdır.”
“Huysuz ülke değiliz”
Gül, Türkiye’nin NATO içinde sorun çıkaran bir ülke olmadığını belirterek, şöyle devam etti: “Türkiye huysuzluk yapan bir ülke değil. Belirlediğiimiz bu ilkelerle ittifaka yakışır şekilde önerilerde bulunduk.” Gül, füze kalkanı tabirinin yanlış kullanıldığını NATO belgelerinde böyle bir ifadenin geçmediğini de kaydetti ve şöyle devam etti:
“Alınacak tedbirin adı hava savunma sistemidir. Füze kalkanı ibaresi yok. Türkiye’ye de füze yerleştirilmesi söz konusu değil. NATO’nun yeni savunma konseptinde eskiden NATO’nun askeri tesisleri savunma kapsamına giriyordu. Şimdi ise halklar ve topraklar da giriyor.
İran veya Ortadoğu ifadesi
Cumhurbaşkanı Gül’ün ve sohbete katılan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün verdiği bilgilerden bu konuda Türkiye ve ABD arasında bir sorun olmadığı da anlaşıldı. Türkiye’nin füze kalkanının İran’a karşı kurulduğu ifadesi veya imasına karşı olduğu biliniyor. Eğer zirvede böyle bir girişimde bulunulursa Türkiye evet demeyecek. Türkiye’nin bu tutumu sadece İran’ın adının geçmesiyle de sınırlı değil. Örneğin Fransa, İran denmese bile “Ortadoğu” ifadesinin tehdit olarak yer almasını istiyor. Türkiye buna da karşı. Eğer Fransa Ortadoğu ifadesinde ısrar ederse Türkiye zirve metnini yine kabul etmeyecek. Türkiye, balistik füzelere karşı bir savunma sistemi olması gerektiğini savunuyor.
Gül’ün ve Davutoğlu’nun aktardığı bilgilerden ABD’nin ve Fransa dışındaki NATO ülkelerinin Türkiye’nin belirlediği ilkeleri olumlu karşıladıkları da anlaşılıyor.
“NATO’nun sahibiyiz”
Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye’nin ilkelerinin sıcak karşılandığını belirtirken, “Doğrusu biz kendimizi NATO’nun sahibi gibi görüyoruz. 1952’den beri üyesiyiz ve çok önemli katkılar veriyoruz. Bazı ülkeler örneğin Fransa askeri kanada giren ve çıkan bir ülke konumunda.”
“Asıl eksen şimdi oturuyor”
Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye’nin ekseninin kaydığı, ABD ve AB’den uzaklaştığı, İran ve HAMAS’a yaklaşıtğı yolundaki eleştirilere ilişkin soruyu yanıtlarken de şöyle konuştu:
“Türkiye’nin üzerinde aslında psikolojik bir baskı yapılıyor. Türkiye sanki suçluymuş gibi, ama bu bizi etkilemiyor. Bu psikolojik baskı AB çevrelerinde de yapılıyor. Türkiye ile ilgili eksen tartışmalarının değerler noktasında yapılması lazım. Türkiye’de hangi değerler yükseliyor onlara bakmaları lazım. Bu değerler, demokrasi, insan hakları, serbest piyasa gibi değerlerdir. Yapılan son kanunlar, anayasa değişikliği de bu yöndedir. Türkiye bu değerleri genişleten ve uygulayan bir ülke olarak çevresine ilham kaynağı olmuştur. Türkiye tarihini, jeopolitik önemini kullanmamış. Eksen o zaman yanlışmış. Şimdi doğru yerine oturuyor. Türkiye şimdi tarihini ve jeopolitik önemini kavradı. Bunlardan yararlanıyor ve çok daha etkili oluyor, tarihini ve coğrafyasını kullanıyor.
“Kürt sorunundan kurtulacağız”
Cumhurbaşkanı Gül, PKK’nın eylemsizlik kararını Kürt sorunuyla ilgili temaslar konusundaki soruyu da şöyle yanıtladı:
“Genel olarak bakarsanız beklentimiz kadar olamasa da ümitliyim. Türkiye bu meselelerden kurtulacak. Terörden de Kürt meselesinden de kurtulacak. Herkes Türkiye’nin ayak bağlarının neler olduğunun farkında. Terörle silahla bir şey olmayacağını herkes gördü. Bunlar yük artık. Türkiye bunlardan kurtulacak.”
Gül, din ve inanç özgürlüğü, patrikhane ile ilgili soruya ise şu karşılığı verdi:
“Demokratik standartları yükselten bir ülkeyiz. Bunların alt başlıklarına bakıldığında din ve inanç özgürlüğü gayrimüslim azınlıkların hakları da aynı başlığa girer. Bizim bu konuda özgüvenimiz var. Hatay ziyaretinde gördüm Hıristiyan bir büyüğün ismi bir camiye verilmiş. Bizim özgüven sorunumuz yok.”
“Güney Kıbrıs sorunu”
Cumhurbaşkanı Gül, NATO-AB ilişkilerinde Güney Kıbrıs yönetiminin sorunun kaynağı olduğunu belirtti, ve şu değerlendirmeyi yaptı:
“NATO-AB işbirliği bizi çok ilgilendiren bir konu. Çok uğraştıran bir konu. 2002’de ilk NATO-AB işbirliği görüşüldüğünde bir mutabakata varılmıştı. O zaman Güney Kıbrıs, AB üyesi değildi 2004’te üye oldular ondan sonra problem çıkmaya başladı. Tabii bizim de sert tepkimizle karşılaştılar. Burası bir savunma örgütü NATO içindeki dayanışmayı geriye alır AB’yi öne çıkarırsanız bu olmaz. Ayrıca bazı taahhütler de yerine getirilmedi. Avrupa Savunma ve Güvenlik Sistemi için bize sözleri vardı. Ama Güney Kıbrıs nedeniyle bu bloke edildi. Bizim bunlara söyleyeceğimiz şu; dön öbür taraftaki Kıbrıs Rum Kesimi’ne ne söyleyeceksen söyle. NATO’nun stratejik konularını Güney Kıbrıs’ın ipoteği altına sokma. Türkiye’nin gücü, oynayacağı rol büyüktür sen bunu düşün. Bizim tutumumuz şu; Kıbrıs Rum Yönetimi, NATO faaliyetlerinin içine giremez.”
Türkiye’nin istediği oldu
Zirvenin ilk gününde Türkiye’nin istekleri kabul gördü. Cumhurbaşkanı Gül’ün mektupla liderlere ilettiği, hiçbir ülkenin tehdit olarak zikredilmemesi, savunma sisteminin tüm NATO ülkelerini kapsaması olarak ifade edilen “güvenliğin bölünmezliği” ilkesi, kurulacak savunma sisteminin mali külfetinin ve risklerinin hakça paylaşılması talepleri kabul edildi.
ABD Başkanı Obama’nın da uzlaşmanın sağlandığını Cumhurbaşkanı Gül’e de ifade ettiği kaydedildi. Böylece zirvenin ilk gününde açıklanan NATO’nun yeni stratejik savunma konsepti, Türkiye’nin savunduğu ilkelere uygun şekillendi.
Bu sonuçtan Cumhurbaşkanı Gül’ün memnun olduğu ifade edildi. Bugün açıklanması beklenen sonuç bildirgesinin aynı yönde kaleme alınacağı öğrenildi.