Her ne kadar “Hak verilmez, alınır” dense de, şahsen beceremedim bunu.
Daima hakkımın verilmesini bekledim.
Çoğu kez verdiler ama hakkımı değil, başka şeyi!
Çare yok.
Genetik bir kusur.
Onca yıldan sonra, kendiliğinden değişme şansım olmadığına göre; genetik mühendislerinin benzer kusurları düzeltmenin yolunu bulmalarını beklemek zorundayım ömrüm yettiğince!
Ve bir hakkın verilmesi ya da alınmasının ötesinde, bir de “aranması” durumu var.
Kader, bazen insanın yüzüne güler; para, pul, şan, şöhret kazandırır.
Bazen de kaderin kederli yüzü çıkar ortaya, adamı eşek tepmişten beter eder.
Son yıllarda “kaderin bahtına taht kurduğu” insanlardan biri de, Acun Ilıcalı kuşkusuz.
Zaten kendisi de benzer şeyler söylüyor:
“Küçüklüğümden beri her gün bir oyun icat ederdim. Şu anda da ben insanlara oyun oynatıyorum ve izletiyorum. Bu kadar mı denk gelir?”
Gelir.
Kaderde varsa, gelir.
Başbakan, Ak Parti Kongresi’nde 2,5 saat konuştu. Şiirler, anılar, hayaller falan hepsi iyi de; asıl kongreden önce yaptığı bir konuşmada söylediği bazı şeyler vardı ki...
O dediği meselenin hakkından gelmeden, bırakın 2023’ü veya 2071’i; insan burnun ucunu görüp, sağlam bir adım atamaz ileri!
Başbakan demişti ki:
“Türkiye’de en çok parayı finans sektörü kazanıyor. Hiçbir sektörde bu kadar kâr yok. Yatırım filan hak getire... Geçen gün birisine ‘Hiç yatırımda yoksun, parayı alıp mezara götüremeyeceksin. Yatırım yap hayır duası al. Finans dünyasına yatırım yaparsan, dua değil beddua gelir’ dedim.”
Bitmedi.
İki harfle çıktım yola.
“Y” ve “A” ile.
YA...
Bazen “doğrulamak” için bir şeyi, bazen “hayret” ifadesi olarak çıkar ağızdan.
Ama asıl serüven üçüncü harfle başlar.
Zeytinyağının “sızması” iyidir de, anketlerin “sızdırması” hiç iyi değildir.
O zaman, adına “manipülasyon” denen ve son derece tehlikeli bir eylem yapılmış olur ki; amaçlanan şey, en basitinden kafaları karıştırmaktır.
Neyse.
Konumuz bu değil zaten.
Resmen yapılan ve alenen duyurulan bir anket var gündemde.
Metropoll Şirketi “Eylül-2012 Türkiye Siyasal Durum Araştırması” adıyla, bazı önemli konuları yoklamış vatandaş nezdinde.
En İyi Drama Dizisi, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Drama),
En İyi Sanat Yönetimi, En İyi Oyuncu Kadrosu, En İyi Kostüm,
En İyi Saç Tasarımı, En İyi Protezsiz Makyaj, En İyi Protezli Makyaj, En İyi Ses Düzenlemesi, En İyi Ses Karıştırması,
En İyi Görsel Efekt, İnteraktif Medyada En İyi Yaratıcı Başarı...
Nedir bunlar?
“Kızıyorum kendime.
Hem de çok.
Nasıl olur da, bugüne kadar Neşet Ertaş’ı yeterince tanımam? Doyasıya izlemiş, dinlemiş olmam?
Kızıyorum kendime.
Hem de çok.
Bre gafil...
Numan Kurtulmuş iyidir, hoştur da; o da “2. Süleyman” Soylu gibi, yanlış yaptı.
Çünkü ülkeyi yönetmeye talip olan insanlar, önce kendi önlerindeki yola bakmalı.
Yolda çukur mu var, tümsek mi var; yol virajlı mı, yokuş mu, ne?
Allah muhafaza düşe kalka yürümekten tıknefes olur insan!
Hadi bakalım.
Ne olacak şimdi?