İki harfle çıktım yola.
“Y” ve “A” ile.
YA...
Bazen “doğrulamak” için bir şeyi, bazen “hayret” ifadesi olarak çıkar ağızdan.
Ama asıl serüven üçüncü harfle başlar.
Örnekse...
YA’nın yanına “d” gelince “yad” olur.
Olunca da Neşet Ertaş’ın sesi ve sazı çalınır kulaklara:
“Çobanın kavalı sinemi deldi
Ağlar iki gözüm ne zaman güldü
Gül yüzlü yarimi yad eller aldı”
Yad “gurbet” demektir ve aynı zamanda...
Anmadır, zihindir, yabancıdır; yad.
Ardından “yağ” gelir.
Güçlü karşısında eğilip, bükülen ve “yağ” çekmeyi marifet sayanlar da, elbet beraberinde!
“K” gelince, “Yak” olur.
Ocağı yak.
Sobayı yak.
Lambayı yak.
Kitapları yak!
Sonra...
Yal.
Çok kişi bilmez ama “köpek ve sığırlara yedirilmek için un ve kepekle hazırlanan yiyeceğe” verilen isimdir, yal.
Ya yan?
TDK Sözlüğü’ne baktım.
Tam 13 anlamı var.
Seç, beğen, kullan.
Geldik “yap” demeye.
Hadi bakalım.
Kolaysa yap.
Türkiye’yi huzurlu ve mutlu insanların yaşadığı, bolluk ve bereket içine bir ülke yap!
Ve yar.
Farkında değil misiniz hâlâ, kenarında duruyoruz!
“Uçurum” bir yana, üzerine şapkayı koyduğunuzda; dosttur, sevgilidir, yardımcıdır; yâr.
Eyvah.
Çünkü “yas” var sırada.
Olmaz olaydı ama nerdeyse her gün yas tutar olduk ulusça!
Yaş.
Of.
Anlamlarının hangi birini yazsak ki?
Şu Silivri davaları var ya, işte orada yargılanan çoğu “kurunun yanında yaş da yanar” sözündeki, birer “yaş” sanki!
Yat.
Misal:
“Yan gel de yat.”
Hele ki, Başbakan’ın ağzından çıktığında!
Yay.
Lafım yok. Kafanıza göre takılın.
Zira en mühimi sona kaldı:
Yaz.
Çok kişiye göre, mevsimlerin şahanesi. Bir de “Akdeniz Akşamları” çalıyorsa, değme gitsin.
Yaz.
Yaz dostum.
“Yaz dostum güzel sevmeyene adam denir mi
Yaz dostum selam almayana yiğit denir mi
Yaz dostum altı üstü beş metrelik bez için
Yaz dostum boşa geçmiş ömre yaşam denir mi?”
Ya...
İşte böyle.
Kolaysa, güven...
Metropoll’ün Cuma günü sözünü ettiğim araştırmasında, başka “kritik” soru ve cevaplar da vardı.
Sormuşlar:
“Geçen yıla göre kendinizi daha güvende hissediyor musunuz?”
Halkın yüzde 54,9’u “Hayır” cevabını vermiş.
Kendini güvende hissedenlerin oranı yüzde 28,1; “değişiklik yok” diyenler ise yüzde 16 olmuş.
Yine “Geçen yıla göre kendinizi daha özgür hissediyor musunuz?” diye sorulmuş.
Ve yine yüzde 45,5 “Hayır” demiş.
“Evet” diyenlerin oranı yüzde 34,6 ki, ne mutlu onlara!
Ankette “Uludere olayı, Suriye’de düşen uçak ve Afyon’da cephane patlaması gibi olayların ordu içerisinde gerektiği gibi soruşturulduğu kanaatinde misiniz?” diye, bir soru da var.
Soruya verilen “Hayır” cevabı yüzde 59 olurken, “Evet” diyenler, yüzde 25’te kalmış.
Bütün bunlar bir şeyi gösteriyor:
- Askeri ile sivili Türkiye’ye yönetenlere karşı duyulan “güven” azalıyor.
Onun içindir ki Başbakan, bugün partisinin kongresinde “güven” konusunun üzerinde duracak özellikle.