Yılmaz Özdil yazınca, aynı konu tekrar gündeme geldi:
“Özetle, bence...
Binali Yıldırım Büyükşehir Belediye Başkan adayı yapılacak. İzmir’de olan bu...”
* * *
Yılmaz kardeşimle aynı fikirde olmadığımı çok önceden yazmıştım:
“Kocaoğlu’nun rakibi, yani Ak Parti’nin adayı kim olacak?
Hemen herkesin aklına, önce Binali Yıldırım adı gelse de, kendisi bugünden ‘malumu ilan’ etti:
Yana yakıla hep şikâyet ediyoruz ya... Yollar, kaldırımlar işgal altında ya... Kimi otoparklar boş durduğu halde, otomobilleri koyacak yer bulamıyoruz ya...
Ya da...
Hani mümkün olsa da, araçları poşete koyup; üçüncü, beşinci, on birinci veya yirmi yedinci kattaki dairemizin önüne park edebilsek ya...
Hayal işte.
Hiç olacak şey mi bu?
Eğer böyle düşünüyorsanız, yanılırsınız.
Bedelli askerlik hakkında vatandaşın nabzı tutulduğunda, aynen şöyle atıyor:
* * *
“Vatan sana param feda...”
* * *
- Askerliğini nerede yaptın?
- X Bankası’nda!
* * *
Otuz yıldan fazladır İzmir Gazeteciler Cemiyeti üyesiyim.
Daha doğrusu öyle biliyordum.
Meğer değilmişim.
Eğer İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel imzalı “Cemiyet Şeref Divanı’mız 25 Kasım 2011, Cuma günü saat 11.00’de İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Birliği Konferans Salonu’nda toplanacak. Meslekte 25, cemiyet üyeliğinde 15 yılı dolduran üyelerimize Şeref Divanı Üyelik Beratı verilecektir. Katılımınızı bekler, bilgilerinize saygılarımla sunarım” mesaj ve ekindeki liste gelmeseydi; sittin sene bu “acı gerçeği” öğrenemeyecekmişim.
Listeye baktım hemen.
“Cemiyet üyeliğinde 15 yılı dolduran” 38 kişi arasında adım var gerçekten.
Neden?
Güya İzmir Körfezi’nde tsunami olmaz.
Yalan.
Oldu işte.
Hem de geçen Mart ayında Japonya’da yaşanandan beteri oldu.
Bir farkla ki. . .
Orada olanlar bir doğa olayıydı.
İzmir’dekinin kaynağı ise tartışmalı!
Kaymakamı İnci Sezer Becel’e, Yeni Asır muhabiri Şafak İnce sormuş:
“Çeşme’de gözünüze ilk ne battı?”
İşte cevap:
“Örneğin kamu binalarının hepsinin sahilde olması bana çok tuhaf geliyor. Jandarma, askerlik şubesi, kaymakamlık, özel idare, DPT... Bu kadar dar alanda bu kadar kamu binası olması bence yanlış. Bunları daha arkaya kaydırıp oraları daha ziyade hizmet verebilecek restoran, kafe gibi insanların oturabileceği alanlara çevirmek lazım.”
Lazım da, nasıl olacak o iş?
İnsanları deniz manzaralı binalardan, ofislerden çıkarmak kolay mı?
Varsayalım Kaymakam Hanım, erkeklerden daha dirayetli ve yürekli davranarak; Çeşme’nin gözüne batırılmış bu çapakları çekip, çıkardı.
Napolyon emri vermiş, Paris Valisi Georges EugËne Haussmann işe girişmiş ve sonuçta bugünkü adıyla Charles de Gaulle Meydanı çıkmış ortaya.
Tam ortasına da ünlü Zafer Anıtı yapılmış.
Şanzelize Bulvarı başta olmak üzere Grande-ArmÈe Caddesi, Wagram Caddesi, Victor Hugo Caddesi gibi tam 12 cadde bağlanmış meydana.
İster uzaydan bakın, ister Zafer Anıtı’nın üzerinden; karşınıza çıkan görüntünün adına “şehircilik harikası” denebilir ancak.
Nitekim bu manzara örnek olmuş dünyaya.
ABD’den Meksika’ya ve hatta Türkiye’ye kadar çok yerde benzer düzenlemeler uygulanmış.
* * *
Kimine göre “kara kutu”, kimi için “hayalet”, kimine göre de “Çok şey bilen” bir adamdı.
“Eğer” yaşasaydı...
“Mahkemede her şeyi anlatacaktı.”
Kâşif Kozinoğlu sekiz aylık tutukluğunun ardından tam da mahkemeye çıkacağı günlerin öncesine ölüverince, kuşkular da ayyuka çıktı.
Açıkçası:
Kalp krizi görünümü verilen ölümler, filmlerde de sıkça gördüğümüz gibi; örneğin yüksek dozda “potasyum” kullanılarak gerçekleştirilebiliyor.
Çünkü meret kokusuz.