Güya İzmir Körfezi’nde tsunami olmaz.
Yalan.
Oldu işte.
Hem de geçen Mart ayında Japonya’da yaşanandan beteri oldu.
Bir farkla ki. . .
Orada olanlar bir doğa olayıydı.
İzmir’dekinin kaynağı ise tartışmalı!
Kesin olan tek şey ise dev dalgaların “hak, hukuk, adalet, insaf, izan, akıl, mantık” ve en önemlisi “güven“ adına ne varsa; hepsi altına alıp, yerden yere vurmasıydı.
Yazılarımı bir gün önceden yazıp, gönderdiğim için arkadaşlarım söylenmesi gerekenlerin hepsini çoktan yazmış zaten.
İşte Dilek Gappi:
“Başkan Kocaoğlu yeter artık, ‘Ya arkadaşlarımı bırakın ya da beni de alın’ demişti geçtiğimiz günlerde. Yoksa başkanı da ikinci EXPO sunumunda mı gözaltına alacaklar?
Gözaltına alınanların arasında özel kalem müdürü, halkla ilişkiler müdürü gibi imza yetkisi olmayanlar da var, çoğu yetkilinin yurtdışına kaçma ihtimali yok.
Tek amaç güdülmüş görünüyor; belediyeyi derinden sarsmak.”
* * *
İşte Hamdi Türkmen:
“Savcılık emriyle polis, Büyükşehir ve bağlı şirketlerde herkesi gözaltına alıyorsa, niye Kocaoğlu dışarıda?
Polis ve savcılığın bunca iddia arasında, Büyükşehir’in başı olan Aziz Bey’in ifadesine dahi başvurma gereği duymaması sizce de ilginç değil mi?”
* * *
İşte Erol Yaraş:
“Yüzündeki her ifadeden yaşadığı dehşet belli olan Kocaoğlu, ‘Paris’te kalmamın da bir anlamı yok’ sözleriyle İzmir’de yaşanan olayın vahametini özetliyordu bir anlamda...
Kafilede çok kişi Kocaoğlu’na destek amacıyla İzmir’e dönmeyi önerdi. Ancak Aziz Başkan, ısrarla kalınmasını istedi ve havaalanının yolunu tuttu.”
İşte Ümit Yaldız:
“Gözaltına alınanlar listesine baktığımızda bir kaçı dışında Kocaoğlu ile oldukça yoğun/yakın mesai yapanların ağırlıkta olduğunu görüyoruz.
Bu durum belki de son günlerde denetimlere, müfettiş soruşturmalarına başkaldıran Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu’na açık bir mesaj niteliği taşıyor.”
* * *
Ve hepsinin yanında Aziz Kocaoğlu’nun Paris’ten dönerken söylediği çok önemli bir cümle var ve onu da Deniz Sipahi yazmış:
“Dere geçerken yılan bile sokmaz.”
Meclis’te o an!
Vardır ya “o” anlar.
İşte Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde öyle bir an:
“Haydar Akar (Kocaeli) - Hadi oradan!
Başkan - Hep sen mi konuşacaksın yani!
Ali Sarıbaş (Çanakkale) - Sayın Başkan, ilkokul mu yönetiyorsun!
Haydar Akar (Kocaeli) - Meclis Başkanlığı yap!
Veli Ağbaba (Malatya) - Niye oraya müdahale etmiyorsun! Niye AKP’ye müdahale etmiyorsun!
Başkan- Bırak ya, otur!
Haydar Akar (Kocaeli) - Bağımsız Meclis Başkanlığı yap! Avukatlık yapma!
Başkan - Daha söze başlamadı ya! H..s....!”
* * *
Fiyakalı bir edayla, şık şıkıdım giyinip kürsüye çıkmak, “Sayın Başkan” hitabına muhatap olmak iyidir ama “başkanlık” aynı zamanda zor iştir.
Çünkü sabırlı olmak gerekir, dikkatli olmak gerekir, dirayetli olmak gerekir, özenli olmak gerekir.
Gerekir de gerekir.
Onun için “başkanlık” herkesin işi de değildir, haddi de.
Nitekim “o an” yaşandığı gibi!
Tek karelik dalgakıran!