Şapşalojik bir vak’a!

10 Kasım 2009

BİR büyük tehlikenin saçma sapan bir tartışmaya dönüşme haline, bir isim koymalı önce.
Meselâ...
Şapşaloji.
Olur mu?
Olsa da “koydum” olmasa da “koydum” deyip, sorunun özüne dönelim hemen.
Bildiğim bir şey var.
İzmir’de, 150 personeli olan bir sağlık kurumunda H1N1 aşısı olanların sayısı, sadece 30 kadar.

Yazının Devamı

İğne ile çuvaldız!

9 Kasım 2009

KAMU görevi yapan insanlar... Belediye başkanları, milletvekilleri, bakanlar... Karar veren veya karar verenleri etkileme gücü olan bürokratlar...
Bir şirketin veya ülkenin yaptığı “yemeli içmeli, yatmalı kalkmalı, gezmeli tozmalı” davetlere icabet etmeli mi, etmemeli mi?
Çok anlamlı ve bir o kadar da önemli bu tartışma, yeniden alevlendi.
Örneğin; TBMM Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu üyeleri, geçenlerde ABD’ye gitti. Gezinin kapsamında şu meşhur “genetiği değiştirilmiş organizmaları” kapsayan temas ve incelemeler de vardı ve en önemlisi, yapılan harcamalar ABD Hükümeti tarafından ödenmişti.
Can Dündar, NTV’deki “Canlı Gaste” programında komisyon üyesi milletvekillerine sordu:
“Burada etik bir sorun yok mu? Keşke harcamalarımızı ABD ödemeseydi, diye düşünüyor musunuz?”
Milletvekili arkadaşlar ne desin!

Yazının Devamı

Aç gözlü ama açık sözlü

8 Kasım 2009

HÜRRİYET Gazetesi’nin internet sitesinde, dünyanın “en açgözlü” 11 kişisinin listesini yapmışlar.
İyi haber...
Bizden biri yok!
Kötülerin kötüsünü seçmek ise size kalmış.
Listede, “dünyaya gözünü diken” ve büyük oranda amacına ulaşan Cengiz Han’dan... Yüzlerce vakıf ve yakın arkadaşları dahil, önüne gelene tokat atarak; 50 milyar dolarlık vurgunla tarihin en büyük dolandırıcılığına imza Bernard Madoff’a kadar, her devirden isimler var.
Dikkatimi çeken, adını ilk kez duyduğum biri:
William Wanderhilt.

Yazının Devamı

Mektup yazılır

6 Kasım 2009

MEKTUP yazmak yeniden moda oldu.
Çok sevindim.
Epeydir yapacak ek iş arıyordum ki, şu “mektup modası” bana ilham verdi.
Artık sanal bir ofis açabilir, derdini ifade etmekte zorlananlara yardım edebilirim.
Malum.
Bal tutan parmağını yalar.
Ben de kendi reklâmımı yapayım ve ilânlarımı ofisin camekânına asayım o zaman.

Yazının Devamı

İnadı inat!

5 Kasım 2009

KOCA kamyon gelmiş, tam gaz evin duvarına patlatmış.
Ortalık toz duman.
Cam, çerçeve yerde.
Taşıyıcı kolonlardan biri ağır hasar almış.
Çatı hafiften kaykılmış.
İçerdeki beş kişilik aileden, evin beyi sizlere ömür, büyükanne komada, evin hanımı şanslı (sadece kolu kırık), çocuklardan küçüğü yoğun bakımda, ağabeyinin iki bacağı alçıda...
Şimdi ben, onların karşısına geçeceğim ve gözlerinin içine baka baka şöyle diyeceğim:

Yazının Devamı

Dillinger’den bugüne...

4 Kasım 2009

AMERİKA Birleşik Devletleri’nde ve tabii dünyada “büyük bunalım” dönemi yaşanıyor.
“Public Enemies” filmi, işte böyle bir arka planda, 1930’lu yıllarda geçiyor.
Manşetlerde hep aynı isim var:
“Bir numaralı halk düşmanı, John Dillinger ”
Johnny Deep, olağanüstü bir Dillinger olmuş.
Peşindeki FBI ajanı Melvin Purvis’i canlandıran Christian Bale de ondan aşağı kalmıyor.
Dillinger, adamlarıyla bankaya dalıyor, paraları alıyor, çıktığında polisler etrafını sarıyor, silahlar patlıyor, yaralılar, ölüler... Kavga kıyamet gırla gidiyor.

Yazının Devamı

Yatacak yeri olmayan kim?

3 Kasım 2009

MEMLEKETTE öğrenci sayısı artarsa, daha çok ilköğretim, daha çok ortaöğretim ve daha çok yüksek okul yapmak gerekir.
Eğer şeker tüketimi artıyorsa, daha çok şeker fabrikası...
Elektrik ihtiyacı artıyorsa, daha çok baraj ve santral...
İstihdam için daha çok fabrika...
Turist için daha çok otel...
Ekmek için daha çok fırın yapılması şart.
Bunlar, hayırlı yatırım.

Yazının Devamı

Vapurumun adını seçtim

2 Kasım 2009

RENGİ bozulsa da bazen, aksa da koksa da, bu Körfez bizim.
Üzerinde uçuşan martısı da bizim.
Suyunda gezinen vapuru da bizim.
Madem bizim...
Adını da biz koymalıyız.
Denizle, denizcilikle ilgili vakıf, dernek ve odaların oluşturduğu İZDEN Platformu “Haydi İzmirli” diye sesleniyor zaten:
“Vapurunun adını kendin seç”

Yazının Devamı