SAPKINLIKLA sapıklık arasında gezinmek, hiç bu kadar baştan çıkarıcı olmamıştı.
Es.
Savur.
Gürle.
İki yoluk kanat çıkıverir, kürek kemiklerinin az üzerinde.
Nasıl olsa arkadan üfleyen üfleyene...
Merak etme.
Cumhuriyet bayramlarının değişmez ve hatta vazgeçilmez uygulamasıdır. Her 29 Ekim’de gazeteler, birinci sayfalarını “Atatürk’ü ve Cumhuriyet’i anan ve anlatan” kompozisyonlarla taçlandırır.
Dün bütün gazetelere baktım.
İlginçtir, Cumhuriyet’e ve devrimlerine körlük derecesinde şaşı bakan, ideolojik temelli gazeteler bile; gayet efendice 29 Ekim’i kutlamışlardı.
Tek istisna...
Taraf’tı.
Cumhuriyet Bayramı ile ilişkili tek haber, sayfanın sol alt köşesinde yer almıştı ve “Cumhuriyet için çok derine daldı” başlığını taşıyordu.
Aslında olay, başlık kadar manidar değildi!
BU topraklar üzerinde yaşayan herkes, 7’sinden 77’sine, kadınından erkeğine kadar herkes; 10 Ağustos 1920 gününü ve o dönemin “ahval ve şeraitini” hem iyi bilmeli hem de hiç unutmamalı.
Çünkü 10 Ağustos 1920, Sevr Antlaşması’nın imzalandığı gündür.
Ve o günlerde, Osmanlı perişandır, Yunan işgali sürmekte, Atatürk peş peşe patlayan/patlatılan isyanlarla boğuşmaktadır.
Sevr Antlaşması ile Anadolu paramparça edilmiştir.
Kürdistan da kurulmuştur, Ermenistan da...
İzmir resmen bir Yunan ilidir artık.
İtalyanlar, Fransızlar, İngilizler diğer bölgeleri paylaşmıştır.
ANLI şanlı profesör olmak, aynı zamanda bir işi düzgün yapmak anlamına gelmiyor olmalı ki; Erciyes Üniversitesi Hastaneler Başhekimi Prof. Dr. Muhammed Güven, yardımcısı Prof. Dr. Kudret Doğru ve Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Emine Alp düzenledikleri basın toplantısında “üniversitelerinde okuyan, 20 yaşlarında, isminin baş harfi ‘E’ olan bir öğrencide domuz gribi virüsüne rastlandığını” açıklayabiliyor.
Keşke aynı üniversitenin İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Hamza Çakar’a sorsalardı:
“Hocam, biz bu açıklamayı yaparken domuz gribine rastlanan öğrencinin adını açıklayalım mı, açıklamayalım mı, ne yapalım?”
İletişimden zerre kadar anlayan biri, ancak “Sadece baş harfini açıklamayın da, ne yaparsanız yapın” derdi onlara!
Hiç kuşkum yok.
Bütün Emre’ler, Erol’lar, Eylem’ler, Erdoğan’lar, Emine’ler, Ezgi’ler, Evren’ler “büyük gözaltı” sendromunu yaşamaya...
Ve Erciyes Üniversitesi’ndeki 30 bin öğrenci “E Toto” oynamaya başlamıştır çoktan!
VAHAP Munyar’ın Hürriyet’teki yazısı, yıllardır “kabir azabı” çeken binlerce insanın dramına dikkat çekiyor.
Yapılan tespit çok net:
“Hayrabolu Cezaevi’nde 55 kişi yatıyor. Bunların 45’i çek mahkûmu...”
Hani kriz teğet geçmişti ya...
İşte o teğetin geçerken kesip biçtiği insanlar bunlar.
Hemen bir parantez açalım.
Karşılıksız çek yazarak dolandırıcılık yapmayı meslek haline dönüştürenler yok mu?
VAN’DA iki ayrı hücre evinde polisin “teslim ol” çağrısına ateşle karşılık vererek, çatışmaya giren yasadışı terör örgütü Hizbullah militanları, beş polisi şehit ederken, beş polisi de yaraladı...
* * *
Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele ve Harekât Daire Başkanlığı cevabi yazısında, Ergenekon’un yasadışı terör örgütü olduğunu ifade etti...
* * *
Irak’ın kuzeyi nde Kürdistan Demokrat Partisi lideri Mesud Barzani’ye bağlı Yerel Kürt Yönetimi, terör örgütü PKK’yı ilk kez yasadışı terör örgütü olarak gördüğünü duyurdu...
* * *
Fethullah Gülen’in, 2000 yılında açılan laik Türk Cumhuriyeti’ni devirmek amacıyla yasadışı terör örgütü kurmaktan yargılandığı dava...
ELEKTRİK faturalarına dikkatlice baktınız mı hiç? Sol tarafta sıralanmış minik kutularda ne yazdığını tek tek okudunuz mu hiç?
Bakanlar, okuyanlar bilir.
Ne alâka ise yaktığımız elektrikten, TRT’ye de komisyon ödenir!
Rakam ilk bakışta küçük gibi görünse de, bilir misiniz ki; TRT’nin kasasına akan paranın neredeyse yarısı, bu havuzda birikir.
Yetmez.
Bir de televizyonların, radyoların arkasına yapıştırılan kâğıt parçacıkları vardır ve adına fiyakalı olsun diye, bandrol denir.
Oradan da gelirin diğer yarısının yarısı tahsil edilir!
ALİ BABACAN’LA ilgili aklımda kalan tek sakil görüntü, Erdoğan’ın kürsüde çocuk gibi başını okşamasıydı ki... Babacan ne yapsın? O da başını usulca Başbakan’ın omzuna yasladı, aguşundan alınan makası sevgi mırıltısı ile karşıladı!
Bu sahneyi geçersek...
Sakin ama çalışkan, sevimli ama ciddi görüntüler verdi hep.
Ve şimdi, “Önümüzdeki dönemde merkezi yönetim, belediyelerin mali performansını şeffaf bir şekilde denetleyip, raporlayarak bir nevi ‘mali karne’ oluşturacak” diyorsa...
Belediyeler hazır olsun.
Babacan, başkalarına benzemez.
Dediğini yapar.