Defalarca tadı denenmiş yemekler, yurdun dört bir yanında dağılmış lezzet mabedleri... Anlatırken bile yutkunduğum, tadını unutamayacağınız adresler... Önder Bekensir Ergani’nin veliaht mı? Arabesk bir gece, geç kalmış bir keşif
Kiminle karşılaşsam, “Yıllardır gitmediğin yer kalmadı. Gerçekten bu kadar geziyor musun? Nasıl yetişiyorsun?" diye soruyor. En çok da eğlendiğim, yemek yediğim mekanlar merak konusu. Evet gündemdeki her yeri takip ediyorum. Ama hepsinden keyif aldığımı söyleyemem. Kritik ederken terazim hassastır. Ne mekanı ne de orada eğlenenlere tepeden bakıp ahkam kesmemeye dikkat ederim. Gelelim şu merak konusu favori mekanlara, gece kulüpleri için genelde işletme sahibini tanıdığım yerler tercihimdir. Reina’yı Ali Ünal’dan ötürü severim, Ship A Hoy’dan büyük keyif alırım Cemal Yarar’ın sohbetinden dolayı. Tüm ekibi tanıdığım ve en çok orada dans ettiğim için Nahide’ye giderim.
Taner ünlü mekanlarda black list’e girdi
Yaza Acun Ilıcalı’nın Survivor’ıyla başladık. Ünlüler-gönüllüler derken, Nihat Doğan ününe ün kattı. Taner’se yarışmadan karlı çıkan isim oldu. Yarışma bitti, Taner İstanbul gecelerinde Survivor etmeye kalkınca, birçok ünlü kulübün kapıları birden duvar oluverdi. Ilıcalı, Taner’e yarışmanın bittiğini ve artık gerçek hayatta olduğunu derhal söylemeli. Taner gerçek hayata döndürülmeli.
Futbolcular Çeşme’de tatil kampına girdi
Yazın havasında mıdır suyunda mıdır? bilmiyorum, ama bir beğenmeme durumudur gidiyor fena halde. Hani yeri sevme, bölgeyi sevme, mekanı sevme, tamam ama buralara giden binlerce insanı beğenmeme durumlarına hiç anlam veremiyorum. Var olan bir yerin tasfiri yerine, oradakileri hafiften bir aşağılama, küçük görme mevzuları şişmiş egoların bir yansıması sanki. Gençlikten ne isteniyor? Kılık kıyafetlerine, eğlenme biçimlerine, yaşlarına, baba parası yemelerine kadar ne kadar olumsuzluk varsa hepsi tepelerinde.
“Hiç mi babanızdan para almadınız?”
Hiç mi genç olmadınız? Hiç mi babanızdan para alarak arkadaşlarınızla eğlenmeye gitmeniz? Hiç mi olmadık bir şey yapmadınız? Hepiniz akıllı uslu evinizde mi oturdunuz? Hiç mi gece binbir türlü bahane bulup dışarı çıkmadınız?
“Yakaları kalkmış tişörtler”
Hiç marka takıntınız olmadı mı? Levi’s’ım olsun demediniz mi? Napa mont giyen arkadaşlarınıza bakmadınız mı? Hiç mi espadril giymediniz? Geçmişe uzandığımız zaman liste uzayıp gidiyor. Ama farkındaysanız gençler küçülmüyor büyüyor, bizler de yaşlanıyoruz. Onların enerjisi bizlere fazla geliyor. Bir de yakaları kalkmış tişört mevsuzu var. Yakayı kaldırdın mı tamam, al sana dejenere
Şu sıralar çok eminim ki hiç kimsenin işi, gücü düşündüğü yok. Kimileri tatil sayfalarına bakıp, cepteki paraya göre rotasını belirliyor. Birçoğunuz da tatilin keyfini sürüyor. İşte Türkiye’nin en popüler tatil beldesinde son durum
Geçen pazar başlayan Bodrum seferleri bir gün ara versem de hâlâ devam ediyor. Nerede olduğumu ben bile algılayamaz hale geldim. Bu yazın en kısa süren tatil arkadaşım Ali Ünal’la pazar gecesi bir günlüğüne Bodrum’a havalandık. Sabaha karşı 02.30’da Türkbükü’nde Mavi Otel’in girişindeyiz. Cin gibi hiç uyumaya niyetimiz yok. Ama pazar gecesi hele bu saatte kimseler olmaz diye düşünürken, Mavi’nin Ship A Hoy’la birleşmiş halini görünce Ali’yle birbirimize bakakaldık. Yahu burası hiç mi boşalmaz. İnsanlar burada yatıp kalkıyor. Ship A Hoy’da adım atacak yer yok. Sakin bir pazar gecesi hayali yerini hınca hınç dolu bir kulübe bıraktı. İte taka, kıvrıla kıvrıla, Ship A Hoy’un ortağı Cemal Yarar’a ulaşıyoruz. Meğer hafta sonu Ship A Hoy’un açıldğı günden bu yana müşteri rekorunu kırmışlar. Söyleyenlerin yalancısıyım, hafta sonu üç bin kişi varmış burada. Yahu binlerce insan nasıl sığdılar bilmiyorum. Ship A Hoy, Türkbükü’nde
Tatile gidemedik diye hiç hayıflanmayın. İstanbul’da günü birlik en ucuz tatili keşfettim. Hem de burnumuzun dibindeki minicik bir koyda. Ulaşım, yemek, içecek dahil 30 TL. Bu işin ekonomik tarafı. Asıl heyecanlı olanıysa, bugüne kadar hiç fark edilmeyen bir yer olması. Doğal mı doğal, salaş mı salaş. Tam bir tepenin yamacında, tahta iskelesi ha yıkıldı, yıkılacak gibi dursa da yıllardır ayakta kalmayı başarmış. “Eee hadi lafı uzatma artık neresiymiş söyle” dediğinizi duyar gibiyim.
Heybeliada’nın açıklarında önce balık tutmaca
Sabahın köründe arkadaşlarla balığa çıktık. Takım teçhizat tamam, ama bizde iş yok, Heybeliada açıklarındayız. Denizi temiz görünce atlayıverdik. Su çivi gibi olunca uyanmamak mümkün değil. Fakat tekneye bir türlü çıkamıyoruz. Etrafta birkaç balıkçıdan başka bir hayat belirtisi yok. Onlar da zaten denize girdik diye ters ters bakıyor. Neyse 15 dakika sonra güç bela bünyeyi tekneye atmayı başardık. Acemi denizciler olarak bu kez demir atmayı becerememişiz. Bir türlü sabit duramıyoruz. Balık tutma kısmına hiç girmeyeyim, elimizde ne kadar yem varsa denize attıp Heybeliada’ya yanaştık. Kahvaltı biraz güneşlenme derken öğlen oldu. Ada’ya
Geçen hafta cumartesi öğlen Haremtan Koyu’na doğru yolu çıktım. Öğlen vardığım koyda sabaha kadar ayaktaydım. Eğlenceye doyduğum koy Haremtan'da, bir gecede altı mekan nasıl gezilir cevabını arıyorum
Eğlence maratonu başlıyor
Okullar tatile girip bir de üniversite sınavı atlatıldıktan sonra, Nişantaşı İstanbul’un en sessiz, sakin semtlerinden biri olurdu. Gece sokakta birini görünce şaşırırdınız. Özellikle o çile haline dönüşen trafiğinden eser kalmazdı. Bu yazsa Nişantaşı’na bir haller oldu, hâlâ canlılığını koruyor. Hafta içi bile gözle görülür bir hareketlilik söz konusu. İstanbul’a bir türlü yaz gelmedi ondan mı, yoksa birbiri ardına açılan yeni mekanlar mı Nişantaşı’nı ayakta tutuyor?
İşte Nişantaşı’nın yaz neşeleri:
Citys’deki Limonata, Nişantaşı’nın en havadar ve boğaz manzaralı kafesi. Yazın Nişantaşı’nın tadını çıkarmak için en ideal noktalardan biri. Atiye Sokak'sa aldı başını gidiyor. Hardal, Elio, Kavaklıdere’nin şarap butiği, House Cafe, Quick China, Casita ve Salomanje sokaktaki mekanlar. Sokak’ta oturmak için dakikalarca sıra bekleyenler var. Sokaktaki masalara bu kadar talep olunca, işletmeler de müşterilere ne yiyeceğini soruyor. Bir şey yenmeyecekse sokakta masa verilmiyor. Yani çay, kahve içmek isteyenler sokakta boşuna sıra beklemesin. Sokak bu kadar popüler olunca Şişli Belediye’sinin zabıtaları da buradan ayrılmıyor. Sadece kaldırıma masa atılmasına izin veriyorlar. İşin
‘Biber’, ‘Kafe Pi’ ve ‘Babylon’; Çeşme’deki İstanbul markalarından birkaçı. Suat Ateşdağlı, Erkut Sezer, David Şebboy, Figen Erenel ve Emre Ergani de Çeşme’yi bu yaz mesken tutan isimler
Yıllardır Çeşmeliler’in İstanbullular’dan çok hazzetmediği söylenir durur. Bu yüzden İstanbullular’ın Çeşme’yi keşfetmesi zaman aldı. Geçtiğimiz yıl hayli İstanbullu işletmeci Çeşme’ye yatırım yaptı. Bu yazsa sadece işletmeler değil, İstanbul’un eğlence üstatları da Çeşme’de boy gösteriyor. Nişantaşı’nın müdavim barı ‘Biber’ Çeşme’ye transfer oldu ve ‘7800 Çeşme’nin beach’inde açıldı bile.
Ünlü perküsyoncu Erkut Sezer yaz boyunca cumartesi akşamüzeri Solemare’de partiler düzenleyecek. DJ David Şebboy’un yarın ‘Kafe Pi’de partisi var. DJ Suat Ateşdağlı da Türkiye turnesinin yanı sıra, temmuz boyunca cuma geceleri Solemare’dekileri çoşturacak. Böylece Ateşdağlı, ilk kez memleketinde sahneye çıkmış olacak. Çeşme’ye yolum düşerse önce ‘Biber’e, -ki geçtiğimiz yaz Sortie’deyken de çok keyifliydi-, sonra Ateşdağlı’ya, bir sonraki gün de Erkut’la eğlenmeye gideceğim. İstanbullular Bodrum’dan sonra Çeşme’yi mesken tuttu.
Hadi hayırlısı