Bir yıl aradan sonra yeniden Eskişehir’deyim. Şehirde gondol sefası yapılıyor. Gece kulüpleri neredeyse sabaha kadar açık. Yeni barlar sokağında yürünmüyor. Şehir butik otel cenneti gibi, geçtiğimiz yıldan bu yana yerli yabancı iki milyon turisti ağırlamış
Geçen hafta, uzunca sayılabilecek kadar Eskişehir’deyim. Ne zaman buraya gelsem şaşıracak bir şey buluyorum. Şehrin en tarihi bölgesi konakların olduğu Odunpazarı. Geçen yıllarda bu konakların bir kısmı restore edilmişti. Fakat restorasyondan sonra bir türlü kullanıma açılamamıştı. Şehrin eğlence gurusu Gürdal Abacı, bu konakları kiralayarak bir butik otel açmış. Abacı Butik Otel, saray gibi bir tasarıma kavuşmuş. Hatta saray mutfağı servisi yapan restoranı bile var. Otel 11 farklı konakta hizmet veriyor. Ayrıca canınınız ne yemek istiyorsa önce haber vermek şartıyla yiyebiliyorsunuz. Böylelikle Ömer ve Gürdal Abacı da, İstanbul’daki ünlü işletmecilerin modasına uyarak otelcilik işine el atmış oldu.
İstanbul’dakileri aratmayan SPA; Sablon
Şehrin yeni bölgesinde devası bir SPA merkezi açılmış. Öyle otel bünyesinde filan değil. Bağımsız olarak hizmet veriyor. Şehir termal su cenneti. Hamamlarıyla ünlü. Yıllardır söylüyorum, 'Şehre SPA lazım' diye. Ali Uçar şehrin en lüks spa’sını konduruvermiş bile. SPA’da her türlü terapi uygulanıyor. Öyle çok uçuk fiyatları yok. Örnek; Hamam sefası 40 TL.
Kampanyalı servis; bir kadeh votka 13 TL.
Çocukluğumda kumaş fabrikasından dolayı her gün başka bir renge bürünen Porsuk Çayı'nda bizler sandala binerdik, şimdilerde gondol sefası yapıyorlar. Hatta botlar sayesinde ulaşım bile sağlanır olmuş. Porsuk Çayı'nın etrafında yüzlerce kafe ve bar var. En çok iş yapanı 'Tweenty Six', canlı müzikte var sabah kahvaltı da. Bir akşam buraya uğradım. Masaya gelen garson kampanyamız var diye başladı anlatmaya; “Bir şişe votka açarsan 50 TL ve meyve, yarım şişeye 30 TL ve meyve.” Öyle lüks votkalar şehre henüz gelmemiş. Çünkü daha lüks içkilere talep yok. Kampanyalı bir şişe votka 175 TL.
Şehrin uyumayanı 222 Park
Devasa bir tesis, bahçede üç ayrı restoran hizmet veriyor. Birinde erken canlı müzik yapılıyor. Kapalı alanda her gece canlı müzik var. Bir de kulübü var. Şehir öğrenci sayısı hayli fazla olunca, kulübe girmekte biraz zorlanıyorlar. Saat 01.00’de buradayım. Yaz olunca kulüp bahçeye taşınmış. Ama üstü kapalı. Kalabalığı yara yara DJ kabininin hemen yanı başına yerleşiyoruz. Çalınan müzikte bir değişiklik yok. İstanbul’da ne çalınıyorsa 222’de de o çalınıyor. Fakat burada Türkçe rock müziği çalındığı zaman kendilerinden geçiyorlar. Büyük bir koro halinde şarkılara eşlik ediyorlar. Birden müzik kesiliyor. Bahçenin tavanı açılıyor, havalandırılıyor. İçeride yaklaşık bin kişi vardı. Enerjilerine hayran kaldım. Ama saat 03.30’da pilim bitti. Sokakların canlılığı beni hayrete düşürdü. Eskişehir gerçekten uyumuyor.
Yeni barlar sokağı ikiye bölünmüş
Geçen yıl barlar sokağı yeni yeni düzenleniyordu. Neredeyse bir kilometre uzunluğundaki barlar sokağında, adım başı bar, kafe ve restoran var. İrili ufaklı barların hepsinin bahçesi hınça hınç dolu. Barlar sokağının en dikkat çekici tarafı da ikiye bölünmüş olması. Bir bölümünde tamamen üniversiteliler var. Burada barlarda çalan müzik bile farklılık gösteriyor. Diğer bölümdeyse karma, daha popüler bir kültür hakim. Barlar sokağında yürümek mümkün değil. Geçmişin Bodrum Barlar Sokağı’nı anımsatıyor.