“Futbol seyirci kaybediyor” mu dediniz?.. Bırakın seyirciyi, Süper Lig’in futbolcuları bile seyretmiyor Süper Lig’i!..
Mesela Fenerbahçeliler... Kesin izlememişlerdir bir gün önceki Trabzonspor-Beşiktaş arasındaki derbiyi.
Yahu sinemaya gidiyorsunuz, film güzelse etkisi geçmiyor ertesi güne kadar. Beşiktaş’a, Trabzonspor’a alıcı gözüyle baksalar, böyle mi oynarlar?
Biraz özenir, biraz üzülür insan... Biraz kendini toplar. Öğrenir veya benzemeye çalışır hiç yoksa.
Gerçi Advocaat unuttu ve hiç adam değiştirmedi ama yedek kulübesi bile milli Fenerbahçe’nin... Hepsi yetenekli adamlar. Çoğu uluslar arası... Seyirci varmış, yokmuş ne umurları!
Allah ne verdiyse oynayacaklar!
Ama öyle olmuyor işte...
Şimdi her Galatasaraylıya soruyorum!.. Yönetim Kurulu üyesinden Genel Kurul üyesine, tribündekinden yerkürenin herhangi bir ülkesinde kalbinde aslanla Sarı-Kırmızı yaşayan herkese:
Başkanınız sayın Dursun Özbek’in geçtiğimiz gün CNNTürk’de Hakan Çelik’e yaptığı “Fetöcüleri temizledik, temizlemeyenler düşünsün” şeklinde özetlenecek açıklamaları sizi tatmin etti mi?
Pırıl pırıl mı oldu kulüp? Artık gönlünüz rahat mı?..
Yoksa taraftarlık damarınız mı kabardı; “uzatırsak rakiplerin işine yarar” diye itiraz etmiyorsunuz?
Soruyorum...
Çünkü Ters Köşe’de yayınlanmıştı Hakan Çelik’in sordukları... Bir anlamda benim sorularım ve ben yanıtlardan hiçbir şey anlayamadım!
Hatırlayalım... “Galatasaray adının Fetö ile çokça anılması” sorusuna ne yanıt verdi sayın Özbek?
Fenerbahçe takımı, iki ay sonra kentsel dönüşüm buldozeri girecek süksesi mazide kalmış muhteşem evin ahalisi gibi... Bir çivi çakmak bile angarya sanki. Bir gün yeniden pırıl pırıl yaratılır ama bugün ne kiracılar ilgileniyor ne ev sahibi.
Zaten pılısını pırtısını toplamış Advocaat Hollanda’daki evine gitti mi dönmezken... Takımın taşıyıcı kolonu Lens baba cenazesi, milli takım gide gele Evliya Çelebi’ye dönmüşken... Geri kalanlar harıl harıl yeni ev ararken...
Karabük galibiyeti ile bahçesinde güller açsa ne olur Fener’in; ocağına yıldırım düşse ne olur.
Maçın ilk yarısında pozisyon aslanın ağzındaydı. Başakşehir’in kaybetmiş olmasına karşın üç puan için yırtınmayan Fenerbahçe ile umulanın tersine hücumda etkisiz Karabük, oyunu orta alana sıkıştırmıştı.
Aslında top rakipteyken takım halinde başlayan Karabük defansta da iyi değildi ama Fenerbahçe’nin pozisyona girmek için Lens’ten başka planı yoktu. Lens’in ise karşısındaki Latovlevici’nin sertliği tek planı da bozuyordu. Latovlevici’nin ilk yarı bitmeden sakatlanması, yerine sağbekten geçen Papp’ın ise Lens ile ilk mücadelesinde sarı kart alması Fenerbahçe’nin şansıydı.
İleri çıkmayan Fenerbahçe kanat bekleri Wiel ve Hasan
Başta Galatasaray Başkanı sayın Dursun Özbek olmak üzere, Sarı-Kırmızı kaşkollu, kravatlı, iradeli ve dahi fedai hiç kimse milletin aklıyla alay etmesin...
Hakan Şükür ile Arif Erdem’in “Fetö örgütünün tam da santra noktasında yer almaları, şu anda kaçak durumda olmaları, pişmanlık duymamaları, sonuçta kulüpten atılmaları” değil ki mesele...
Bunları sağır sultanın dilsiz harem ağaları bile yazdı, çizdi, söyledi.
Yönetim zaten daha önce onları atmış... Yetmemiş bir daha atmış!.. Son seferinde aidat bahanesi yaratmamış hıyaneti gerekçe saymış; tamam...
Galatasaray Milli Mücadele’deki şehitleri sebebiyle iki sene mezun verememiş falan, hepsine eyvallah.
Problem, Galatasaray’ın en üst karar mercii Genel Kurulu’ndan Hakan ile Arif’in kulüp üyeliğine devam etmesi yönünde bir karar çıktı mı, çıkmadı mı?
Efendim, arkada pusulanan bir grup planlı hareket etmiş... Oylama pek çok üye salonu terk ettiğinde yaşanmış... Arkadakilerin kaç tanesi kurul üyesi belli değilmiş... Çünkü Genel Kurul’a sızmak kolaymış... Karar belli olduğunda “gitsin” diyenler Şükür ve Erdemcilerin üzerine yürümüş...
“Sporcu” dopingi eczaneden, “yönetici” bankadan alır!..
Biri sentetik, diğeri nakittir.
Yüksek performans iyidir ama ister draje, ister senetle kullandığı dopingler bitirir, madara eder sporcuyu da kulübü de.
Ve gün gelir ödetirler adama.
Pek çok sporcumuz ve ondan daha çok kulübümüz maalesef bu halde! Gördünüz spor zirvesinden çıkan belgeleri, Avrupa kulüplerinin borcu % 80 azalmış, bizimkilerin borcu % 500 artmış.
İster ilaç ister borç... Doping uyuşturucu gibi sarmış bizi. Öyle bir illet ki, telkinle, nasihatle, yapma etme ile önlenemiyor.
Adım adım takip, getirisinden çok daha büyük ceza ve kullanarak elde edilecek şan şöhrete engel olmak gerekiyor.
Galatasaray tarihi, tarih gerçekleri yazar!.. Ama gerçekler her zaman gurur vesilesi olmaz; utanç ve lekeyi de UEFA Kupası gibi titizlikle saklar ebediyete kadar.
Önceki gün, “Fetullah aşkını” İzmir Marşı notaları arasına saklamaya çalışan pek çok Galatasaray kongre üyesi “15 Temmuz”un altına öyle bir dip not yazdı ki, üç UEFA Kupası dolusu deterjanla temizlenmez, yüz şampiyonlukla silinmez.
Bırakın hukuku, vicdanı; artık ailelerinin bile reddedeceği durumdaki Fetö’nün “kaçak kuzucukları” Hakan Şükür ile Arif Erdem’i nasıl bağrına basar bu kadim kulüp?
Devlete, halka ve tüm yaşananlara karşın Fetö’nün futboldaki simgelerini nasıl üyelikte tutar?
Öyle demeçle falan da değil... Genel kurul kararı ile nasıl “onlar bizim canımız ciğerimiz” der?
Ve neden?
***
Hastane yemeğine çevirdiler Fenerbahçe’yi... Tatsız, tuzsuz, albenisiz... Yutması bile zor. Hatta o kadar gösterişsiz ki, adamı heyecanlandırmasın da kalp ritmini, tansiyonunu zıplatmasın diye özenmişler sanki.
“Ama fıstık gibi beslenenler de var onunla” diyebilirsiniz... İşini gücünü halledenler, yolunu bulanlar, beğenip aferin alanlar, beğenmediğini söylemeyip vaziyeti kurtaranlar mebzul miktarda.
En yoğun da Genel Kurul’da.
Zevkler tartışılmaz... Mecbur kalanlar yer, çare bulanlar yemez!
En son Kadıköy’deki Konyaspor maçında anlaşıldı... Kimi bağrına taş basmış, kimi basketbola takılmış, çoğu formasını dolaba kaldırmış Fenerbahçeli reddediyor diyeti.
Duygusal açıdan aç kalıyorlar, muhtaç olmuyorlar.
Tribünler tamtakır.
Fenerbahçe’de Kjaer yoksa savunma, Lens yoksa hücum çöküyor zaten... Bunlara bir de maça “pas hatası yapmak için” çıkmış Ozan, Topal, Souza’dan oluşan orta sahayı ekleyin...
Ne kalır geriye?
Berbat bir Fenerbahçe...
Üzerine Fernandao’nun çığlık çığlığa kırılan dirseği eklenince...
Bunun adı “Kadıköy’de trajedi” değil de nedir.
Aslında... Sahaya Türkiye Kupası’nın ilk turu kadrosuyla çıkıp, doksan dakikanın ikinci yarısında forveti ve kanatları yeniden kurmaya çalışan Advocaat ile onun “beceriksiz” tespitini boşa çıkarmamaya çalışan sevgisiz, seyircisiz kalmış Fenerbahçe futbolcularından başka ne beklenebilir?
Peki Konyaspor?.. Onlar sahaya istatistik değiştirmek için çıkmıştı. Konsantre olmuşlardı. Hızlıydılar. Liginrakip kaleye en az şut çeken takımı, ağır baskı altına aldı Fenerbahçe kalesini.