Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Fenerbahçe’de Kjaer yoksa savunma, Lens yoksa hücum çöküyor zaten... Bunlara bir de maça “pas hatası yapmak için” çıkmış Ozan, Topal, Souza’dan oluşan orta sahayı ekleyin...
Ne kalır geriye?
Berbat bir Fenerbahçe...
Üzerine Fernandao’nun çığlık çığlığa kırılan dirseği eklenince...
Bunun adı “Kadıköy’de trajedi” değil de nedir.
Aslında... Sahaya Türkiye Kupası’nın ilk turu kadrosuyla çıkıp, doksan dakikanın ikinci yarısında forveti ve kanatları yeniden kurmaya çalışan Advocaat ile onun “beceriksiz” tespitini boşa çıkarmamaya çalışan sevgisiz, seyircisiz kalmış Fenerbahçe futbolcularından başka ne beklenebilir?
Peki Konyaspor?.. Onlar sahaya istatistik değiştirmek için çıkmıştı. Konsantre olmuşlardı. Hızlıydılar. Liginrakip kaleye en az şut çeken takımı, ağır baskı altına aldı Fenerbahçe kalesini.
Nasıl mı?.. Önde bastı Konyaspor. Rakibe yakın oynadı. Hataya zorladı. Fenerbahçe forveti rahatsız etmediği için bunu çok kolay yaptı. Fenerbahçe savunması ve orta sahası hataya doymadıkça dozu arttırdı. Fernandao’nun feci sakatlığı ile moralleri bozulunca Fenerbahçeliler’e bir tek şey kaldı ilk yarıda; bitsin diye dakikaları saymak.
Advocaat’ın önlemi, ikinci yarıya Ozan’ın yerine Sow’u alarak başlamaktı. Ozan’a 45 dakika bile tahammül etmek için epey sabır lazımdı zaten.
Açıkçası, yapılması gerekenlerden sadece bir kısmıydı, hiç olmazsa Fenerbahçe kanatlarına enerji katacak bu değişiklik. Ama Neustadter hâlâ sahadaydı. Topal hâlâ kötüydü. Kadroya giremeyen Wiel’in Lens karikatürü ortaları kurtaramıyordu Fenerbahçe’yi.
Ömer Ali’nin mükemmel golü, aslında Advocaat’a bağırıyordu, “işini tam yap” diye.
Volkan’ı sahaya sürdü. Karşılığı Sow’un golüydü. Kim soracak ona “neden 66 dakika kenardaydı” diye?
Fenerbahçe’nin baskılı oynamaya başladığı son çeyrekte ise uğursuzluk adeta boyut değiştirdi. Direkten dönen toplar, boş kaleye atılamayan goller Kadıköy’deki trajediyi süsledi, bezedi, büyüttü... Sanki unutulmasın diye, hatası olanlar iyice anlasın diye akıllardan çıkmayacak hale getirdi. Hüzünlüydü...

Haberin Devamı

Aslında Kadıköy’deki bu maçın bir özelliği daha vardı:
Rakip kulübedeki Aykut Kocaman!..
Fenerbahçe’yi yöneten akıldan ve sahadaki ayakların yeteneğinden derin şüphelere düşmüş Advocaat, adeta ahir ömründe futboldan soğuyup “ne haliniz varsa görün” diyerek yavaş yavaş bavulunu hazırladığı için...
Hoca’nın “gideceği” değil, Fenerbahçe’nin sezon sonuna kadar nasıl dayanacağı tartışıldığı için.
Boşalmak üzere olan “Fenerbahçe teknik direktörlük koltuğuna” Aykut Kocaman’ı empoze edenlerin, aynı suda iki kere yıkanabileceğini ummasından kadim dostunu kilit noktaya oturtabilmek şeytanlığına kadar geniş bir toplum mühendisliği tam gaz sürdüğü için...
Hiç ses etmeyen Fenerbahçe Yönetimi’nin “bırakalım kamuoyu tartışsın” mı dediği yoksa çaresizlikten mi ses etmediği anlaşılamadığı için...
En az skor kadar önemliydi Saracoğlu’ndaki Aykut Kocaman-Fenerbahçe yüzleşmesi.
Hani, Aykut Hoca’yı Fenerbahçe’de görmek isteyenlerin oranını %70’lere kadar itenler, Fenerbahçe seyircisinin Aykut Kocaman’ı bağrına basacağını umanlar vardı ya... Kadıköy’de tribünlerin muhtemelen % 7’si doluydu!
Advocaat-Kocaman değişikliğinin Fenerbahçeliyi ne kadar coşturabileceğini siz hesaplayın.
Finans jargonuyla Fenerbahçe tribünleri “Aykut Kocaman önerisini” satın almadı.