Fenerbahçe takımı, iki ay sonra kentsel dönüşüm buldozeri girecek süksesi mazide kalmış muhteşem evin ahalisi gibi... Bir çivi çakmak bile angarya sanki. Bir gün yeniden pırıl pırıl yaratılır ama bugün ne kiracılar ilgileniyor ne ev sahibi.
Zaten pılısını pırtısını toplamış Advocaat Hollanda’daki evine gitti mi dönmezken... Takımın taşıyıcı kolonu Lens baba cenazesi, milli takım gide gele Evliya Çelebi’ye dönmüşken... Geri kalanlar harıl harıl yeni ev ararken...
Karabük galibiyeti ile bahçesinde güller açsa ne olur Fener’in; ocağına yıldırım düşse ne olur.
Maçın ilk yarısında pozisyon aslanın ağzındaydı. Başakşehir’in kaybetmiş olmasına karşın üç puan için yırtınmayan Fenerbahçe ile umulanın tersine hücumda etkisiz Karabük, oyunu orta alana sıkıştırmıştı.
Aslında top rakipteyken takım halinde başlayan Karabük defansta da iyi değildi ama Fenerbahçe’nin pozisyona girmek için Lens’ten başka planı yoktu. Lens’in ise karşısındaki Latovlevici’nin sertliği tek planı da bozuyordu. Latovlevici’nin ilk yarı bitmeden sakatlanması, yerine sağbekten geçen Papp’ın ise Lens ile ilk mücadelesinde sarı kart alması Fenerbahçe’nin şansıydı.
İleri çıkmayan Fenerbahçe kanat bekleri Wiel ve Hasan Ali ile Fenerbahçe bir türlü baskı kuramıyor, Alper boşa çırpınıyor, Aatıf ayağına geleni eziyor, Van Persie’ye top bile gelmiyordu. Gelse bile sürekli oynamayan Van Persie eski halinden uzaktı.
Bu durumda top Fenerbahçe’ye geçince forvet adamlarına kadar sahanın her yerinde baskı yapan Karabük’ün de etkisi vardı.
Duran topları saymasak Fenerbahçe’nin gole yaklaştığı iki pozisyon oldu ilk devre, birini Lens başlattı, ötekinde Lens tek başına gitti. Hepsi kaleci Ahmet Şahin’de kaldı.
İkinci yarıya ise dörtlü savunmaya dönerek bambaşka başladı Karabükspor. Latovlevici’nin yerine oyuna girip sağ beke geçen Poko oyun kuruyordu. Sakatlanan ikinci oyuncusu Tanese’nin yerine Serdar girmişti ki, 66. dakikada ikisinin organizasyonunu Fabiano zorlukla çıkardı. Ev sahibi önde oynuyor ve ilk devrenin tersine üst üste pozisyon buluyordu.
Şaşırmıştı Fenerbahçe... Hücum sorununu çözmek isterlerken bir de rakibin hücumları vardı karşılarında. Hemen takımın boyu uzadı. Bağlantılar gevşedi. Çeyrek saatlik bu süreçte Fabiano devleşti kalede.
Ardından Alper’in ortaya çıkması ile oyunun direksiyonuna Fenerbahçe geçti. Daha doğrusu Karabük direksiyonu bıraktı. Muhtemelen milli maçlarda yorulan futbolcuları yüzünden oyun disiplinini kaybettiler.
68. dakikada Volkan’ı alarak Aatıf’tan kurtuldu Advocaat... Ama Volkan on dakika sonra sakatlandı. “Oynarım” demesine karşın Advocaat Volkan’ı çıkardı, Sow’u aldı...
Değiştiren hocayı milletin önüne atan futbolcuya mı yanarsınız, oynarım diyen yeni girmiş futbolcuyu çıkaran hocaya mı. Fenerbahçe kazanmasaydı, bu öykü tek başına kalacaktı gündemde.
Gole gelince... O da ilginç; Fenerbahçe’nin galibiyet golünü, Volkan sakatlanmasa Sow’un yerine gireceği ve o dakikaya kadar sahada yok hükmündeki Van Persie attı... Hem de Sow’dan gelen topla.
Kim veya kimler maçı kafasında oynamış ve yapmış olabilir bu hesabı?
Ve maçın bitmesine bir dakika kala oyuna giren Ozan var bir de!..
Galibiyet bile fantastik bir macera Fenerbahçe’de.
Çünkü iki ay sonra buldozerlerin gireceği bir evde oturur gibiler. Ne ev sahibinin umurunda ne kiracıların; ancak bu kadar ilgilenirler.