Yanlış anlaşılmasın; çıldırmasına az kalan, çıldırtmak için üzerinde itina ile çalışılan, doldurulan, kışkırtılan masum futbol taraftarları, hatta şehir halklarıdır...
Hocaların, başkanların çoğu çıldırdı zaten!..
Yukardan aşağıya yavaş yavaş “tımarhaneye” dönüyor Süper Lig.
Kan kokuyor!
Silahı olsa hakemi vuracağını itiraf eden Rizespor başkanı ile kapattığımız vahim bir sezondan sonra şimdi de Denizli halkına “kıyam” çağrısı yapan Denizlispor başkanı var karşımızda.
Neden?..
Fenerbahçe’ye mağlup olmuş kendi sahasında!
Fenerbahçe’nin ilk kez orijini stoper olan iki futbolcuyla savunma kurduğu, Serdar Aziz, Hasan Ali ve Rodrigues’in takıma döndüğü maçta, Ersun Yanal’ın önceliği skoru sağlama almaktı. Takımda Gustavo, Emre, Ozan ve Tolga’dan oluşan dört ön libero vardı.
Yanal’ın ön libero abartısı, belki tempoyu düşürdü, seyredeni uyuttu ama Emre’nin kalitesi, Ozan’ın yüksek enerjisi ve Tolga’nın gol atmasıyla avantaja döndü ilk yarıda. Sakatlıktan dönenler tam formunda olsa farklı bir Fenerbahçe olabilir, ilk yarı maçı koparabilirdi.
Bunda Denizlispor’un payı büyüktü.
Rodallega’sız ev sahibi başlama düdüğü ile birlikte topu Fenerbahçe’ye bıraktı. Kendi sahasına çekildi. Oyunun ofansif yönüyle hiç ilgilenmedi.
Denizlispor’un yeni hocası Mehmet Özdilek, Kadıköy’de kazanan Antalyaspor’u örnek almış, “kapatma ve daraltma” komutu vermişti takımına. Gol atmak için tek ümidi hızlı Barrow’u uzun topla buluşturacağı
Gizlisi saklısı yok!.. Mal meydanda… Son iki sezonun şampiyonu Galatasaray, büyük masraflar ve mega yıldızlı süslemelerden sonra “makyajı ağır kaçmış kokanalar” gibi insanın içini ezen bir durumda.
Topu ayağında tutamıyor, gol atamıyor, vites yükseltemiyor, mütevazı takımlara karşı bile kükreyemiyor aslan. Kazanamıyor.
Tespit benim değil, Terim’in:
“Futbolcular ruhsuz...
Yöneticiler yetersiz...
Teknik direktör (kendisi oluyor) hatalı...”
Mealen tabi... “Keşke ruhu olanları oynatsaydım” veya “biraz da ceza almayanlar konuşsun” cümlelerini başka nasıl anlarsınız?
Kavgada yumruk, savaşta zıtlık aranmaz!.. Savaş varsa, onun dışında hiçbir şey önemli değildir ama her şey çok önemlidir aynı zamanda.
Detaylar hayati, hayat detay olur savaşta.
Düşünsenize...
Asker-sivil şehitlere yanarken, ülkenin geleceğini belirleyecek bir mücadelenin tam da ortasındayken, nasıl umurunuzda olabilir bir Arnavutluk maçı?
Hatta, Avrupa şampiyonasına katılsak ne olur, katılmasak ne olur; değil mi?
Ancak, tam tersi de geçerli.
Milli maç, büyük ve yaşamsal milli amaca hizmetin bir parçası haline gelebilir... Çünkü, bir zerre moral, bir avuç mutluluk bile, döner mücadelenize katkı olur.
Son şampiyon Galatasaray’a bir de Falcao eklendi, “uçacak” takım ipi kopmuş uçurtma gibi çakılacak sanki! Sadece yedi haftada “duraklama” devrinden “gerileme” devrine terfi (!) etti.
Futbolda olur böyle vakalar; hocası, yöneticisi işaret eder, taraftar bir süre cambaza bakar!
Üstelik bahanesi ile birlikte geldi Ankara’daki son puan kaybı... Somut, aleni, aşikar; Galatasaray’ın verilmeyen bir penaltısı var.
Peki, Fatih Terim ne yapıyor?..
Galatasaray’ın yönetimi ile futbolcularını koyuyor hedefe!
En azından ocak ayına kadar Galatasaray’ı taşıması gereken tüm yıldızlarını “ıskartaya çıkardığını” ilan etmesi yetmezmiş gibi “biraz da ceza almayanlar konuşsun” diye başkan Mustafa Cengiz’in makamına attığı masasını büyütmeye çalışıyor.
Felaketten fayda çıkarmaya çalışmak iyi de, bu kadarı fazla...
Ne gerek var bu kadar yangına?
Ersun Yanal berabere biten Galatasaray derbisindeki Fenerbahçe’den çok memnun olmalı ki, aynı takımla çıktı Antalyaspor karşısına.
Lakin, dört ön liberolu o takım savunma amaçlıydı, Kadıköy’deki Antalyaspor maçında Fenerbahçe muhtemelen farklı galibiyete oynayacaktı. Yani derbi için mantıklı olan kurgu, dün fanteziden de öte saçmalıktı.
Olmadı tabi ilk yarıda... Önce orta sahadan devşirme kanatlar Ozan ve Tolga ne içeri girip katkı yapabildiler ne de Muriç’i topla buluşturabildiler. Muriç Antalyaspor stoperleri arasında gözaltına alınmış gibiydi. Sanal bir baskı yaşanıyordu rakip sahada.
Bitmedi... Fenerbahçe klasiği bireysel hata yine ortaya çıktı. Üç gerçek stoperi kenarda veya tribünde oturan Fenerbahçe’nin orta sahadan devşirme stoperi Jailson bir pozisyon hatası yaptı ve Antalyaspor’un ilk devredeki tek şutu gol oldu.
İlk 45 dakikanın tamamında rakip kaleye yüklenen, adeta tek kale oynayan Fenerbahçe’ydi ama bir tek “bu da kaçar mı” denilecek pozisyonu
Ne tribünleri dolduran Galatasaraylılar, ne de rakip Paris Saint Germain böyle bir Galatasaray bekliyordu Fatih Hoca’dan... Zor anlarda beşlenen üçlü savunma, orta alanı kalabalık tutmak için sağ ve sol açıktan vazgeçen, ihtiyaç olduğunda onların yerine Nagatomo ve Mariano’dan kanatlarda yararlanan müthiş bir savunma takımı vardı PSG karşısında... Babel, Falcao ile çift santrfor oynuyordu. Gerisi orta saha...
Elbette Falcao’ya doğru dürüst bir pas bile gelmedi 45 dakika, Babel önde baskıdan başka işe yaramadı.
Hatta en başta bu kurgunun neye yarayacağı pek anlaşılmadı. PSG ikinci dakikadan itibaren pozisyon bularak başladı ama tüm bunlar Fatih Terim’in zihnindeki plana uygun durumlardı.
Terim önce durdurmak istiyordu Devler Ligi şampiyon adayı milyar dolarlık takımı. Pasta hızlı, tempoda hızlı, topta hızlı yıldızlar topluluğunu yavaş yavaş frene bastırdı Terim. Bir anda değil ama adım adım istediğini yaptı.
Galatasaray’ın sezon başından beri temposu düşüktü, PSG’ye ise Avrupa’nın en tempolu takımlarından biri diyorlardı ya... İlk
Geçen sezon Fenerbahçe uçurumun kenarına kadar gelmişti... “Düşecek” falan dedik, aşağıya ağ gerdik ama kurtulmayı bildi. Çünkü işin acemisi de olsa betona çakılmış temel çivisi kadar sağlam, “devlet gibi” bir başkanı, asla ümidini kaybetmeyen taraftarı ve denenmiş, kendini ispat etmiş bir hocası vardı.
Şimdi Galatasaray aynı tehlikeli yerden aşağı bakıyor. Fenerbahçe’ye mi özendi, merak mı etti bilinmez... Stat falan gibi olumlu şeyler tamam da “dehşete” heveslenmek tuhaf!
Dile kolay... Son otuz yılın en kötü altıncı haftasını idrak etti Sarı-Kırmızılılar. Kendi sahasında Fenerbahçe’nin elinden zor kurtulmak da cabası!
Etliye sütlüye karışmayıp sadece “devamlılığı sağlamak için” görevlendirilmiş “kayyım” gibi Galatasaray yönetimini, safari turunda aslanları dikizlercesine durumu izlemekle yetinen taraftarını bilemem ama... Kolundan tutup çekecek olan, bulunduğu her yerde “zaferin veya kurtuluşun doğal sebebi” sayılan hocası...
Zaten aksini iddia etmek tüm Fatih Terim