Ne tribünleri dolduran Galatasaraylılar, ne de rakip Paris Saint Germain böyle bir Galatasaray bekliyordu Fatih Hoca’dan... Zor anlarda beşlenen üçlü savunma, orta alanı kalabalık tutmak için sağ ve sol açıktan vazgeçen, ihtiyaç olduğunda onların yerine Nagatomo ve Mariano’dan kanatlarda yararlanan müthiş bir savunma takımı vardı PSG karşısında... Babel, Falcao ile çift santrfor oynuyordu. Gerisi orta saha...
Elbette Falcao’ya doğru dürüst bir pas bile gelmedi 45 dakika, Babel önde baskıdan başka işe yaramadı.
Hatta en başta bu kurgunun neye yarayacağı pek anlaşılmadı. PSG ikinci dakikadan itibaren pozisyon bularak başladı ama tüm bunlar Fatih Terim’in zihnindeki plana uygun durumlardı.
Terim önce durdurmak istiyordu Devler Ligi şampiyon adayı milyar dolarlık takımı. Pasta hızlı, tempoda hızlı, topta hızlı yıldızlar topluluğunu yavaş yavaş frene bastırdı Terim. Bir anda değil ama adım adım istediğini yaptı.
Galatasaray’ın sezon başından beri temposu düşüktü, PSG’ye ise Avrupa’nın en tempolu takımlarından biri diyorlardı ya... İlk yarıda kum saati gibi eridi azaldı PSG’nın hızı, temposu... Galatasaray’la eşitlendi. Devre biterken Galatasaray tempoda PSG’yi geride bıraktı. O sırada bir gol bulup soyunma odasına galip gidebilse, her şey farklı olabilirdi.
İkinci yarı başka...
Galatasaray ilk yarının son dakikalarında yakaladığı kısa üstünlüğün özgüveni ile ilerde çoğalmaya çalıştığı bir anda, üstelik savunması da yerli yerindeyken Neymar’ın yokluğu, Mbappe’nin sakatlıktan yeni çıkmış olması nedeniyle forma giyen Icardi, iki yıldızı da aratmayacak temizlikte golünü bıraktı Galatasaray ağlarına.
Suçlusu olmayan gollerden biriydi bu.
PSG’nin İstanbul’da öne geçmesiyle oyunun son perdesi başladı... Maçı kazansa grup lideri olacak Galatasaray için 1-0’dan ötesi önemli değildi çünkü. Kazanması, en azından beraberlik alması gerekiyordu ve işi iki kat zordu.
İlk yarıda gittikçe sinirlenip bir de sarı kart gören PSG Teknik Direktörü Tucher, golü atan adamının yerine Mbappe’yi alırken, Galatasaray, Belhanda ve Babel’i çıkarıp Feghouli ve Andone ile artık savunan değil gol arayan taraf olacağını ilan etti. Terim son oyuncu hakkında, Nagatomo’nun yerine Ömer’i alarak ikinci golü yemeden geldiği son on dakikadan en azından beraberlik umuyordu. Seri’nin şahane oyunu, Nzonzi’nin büyük eforu, Muslera’nın kurtarışları umut yaratıyordu skor için.
Fatih Terim, aynı zamanda gol yeme tehlikesini de beraberinde getiren bu maç içi değişimin ipuçlarını zaten bir gün önceki basın toplantısında vermiş, “maçın her bölümü ayrı bir sistem gerektiriyor artık” demişti.
Nagatomo ve Mariano artık iyice ileri çıkıyordu ama PSG, Galatasaray’ın hızlanmasına izin vermiyor, kontratak oynayarak yerleştiği yarı sahasından geriye gitmeye mecbur bırakıyordu. Ve bunu çok kolay yapıyordu tekniği kalitesi bir gömlek üstün futbolcularıyla...
Terim’in taktiği de doğruydu, planı da, oyun içinde değiştirdiği kurgusu, stratejisi de... Ama dev gibi bir PSG faktörü vardı ortada. Kolay değil; yüz milyonlarca dolarla ifade edilebilecek bir faktör! Real Madrid’in tek puan alabildiği grupta şu maçın beraberliği bile çok ümitler yaratabilirdi Galata saray’da... Puan alamadı, alkışla yetindi Galatasaray...
Yazık oldu.