Çeyrek porsiyon pozisyonların tatsız tuzsuz derbisinde Fenerbahçe dilediğini aldı, Galatasaray yenilmedi ve amacına ulaştı!
Evet... Kurbağa gökyüzünü kuyunun ağzı kadar sanırmış, bu da bizim “yerküre derbimiz” işte...
Kısır, temposuz, golsüz, mücadelesi düşük, pozisyonları “mış” gibi.
Ama “kime yaradı” derseniz, Galatasaray’a değil tabi.
Kötünün iyisi ilk devre üç perdeydi...
Maçın başlama düdüğü ile herkes Galatasaray’ın önde baskı kurmasını beklerken, topu yükseltip buna izin vermeyen bir Fenerbahçe vardı sahada. Kanatlardaki Tolga ve Ozan savunmadaki Dirar ve Jailson ile orta saha zengini kurgulanmış Fenerbahçe, işi sağlama alma planını uygulayan, hatta pozisyon yakalayan taraftı.
Fenerbahçe’nin bu üstünlüğünde en büyük unsur Galatasaray’ın adeta rakipten korkarak başlamasıydı oyuna. Sezona başladığı kadar tutuktu en azından. Doksan dakika elli bin seyircisine ninni söyledi.
Beşiktaş son on yılın en kötü başlangıcını yapıp futbola zulmederken, Beşiktaş taraftarı tribünden Sergen Yalçın’ı çağırırken, Başkan Fikret Orman bile kaçıp kurtulmaya çalışırken, “adam asmaca” üstadı necip medyamız, neden suçu/günahı Abdullah Avcı’nın 4-1-4-1’inde arayıp eveleme/geveleme ötesine geçemiyor hâlâ?..
Beşiktaş çatırdıyor… Tetikleyen sahadaki futbol… Kimse o futbolun mühendisini sorgulamıyor.
Çünkü “angaje” olmuşlar Abdullah Avcı’ya… Zamanında, sermayeyi ona yatırmışlar! Sanmışlar ki, zaten kalitesi belli, güneşli günler yaşamış Beşiktaş’ı uçuracak, Kartal’dan yerli malı bir Manchester City çıkaracak Avcı.
Geri alamıyorlar Avcı’ya zimmetledikleri güvenlerini.
Beni bağlamaz… Beşiktaş henüz sezonun ilk maçını oynayıp Sivas’tan 3 yemeden 5 gün önce, yeni hocaya ilişkin tüm çekincelerimi açıkça yazmışım ben:
“Orhan Ak meselesindeki duruşundan ortaya çıktı ki, Abdullah Avcı
Alanya’daki hayal kırıklığından sonra Ersun Yanal’a sorsalar, Galatasaray derbisinden önce moral olsun diye Ankaragücü’nü isterdi Kadıköy’e… Lige kötü başlamış, savruk, dağınık bir takımdı başkent ekibi. Ama Metin Diyadin hoca iki haftada olmayan Ankaragücü orta sahasına çeki düzen, vermiş, öndeki hızlı ve güçlü Orgill’in yolunu açmıştı. Bu tip bir adam, başlı başına bir tehlikeydi bir türlü belirlenemeyen Fenerbahçe tandemi için.
O yüzden geri düştüğü maçı zorlukla kurtardı Fenerbahçe.
Fenerbahçe’de değişen tek adam Rami’ydi, o da henüz ısınma turlarındaydı ve maça titrek başladı. Yetmedi; Fenerbahçe’nin kişisel hatalardan gol yeme geleneğine o da katıldı. Ankaragücü’nün golünde adeta asist yaptı savunmadan çıkarken. Zaten ikinci yarıda da sahaya çıkmadı, yerini Jailson’a bıraktı. TV şovuna mı çıkarmak lazım nedir bu adam havaya girsin, memlekete alışsın diye!
F.Bahçe’nin önce gol yiyip
21. yüzyılda Galatasaray’a en “faydalı” başkanlar hangileridir?..
Fenerbahçe başkanları!..
Zaten iki tane var... Aziz Yıldırım ve Ali Koç.
Galatasaraylılar, yirmi yıl Aziz Yıldırım’a duacı olmuşlardı “sayesinde orgeneral olduk” diye... Her şakada gerçek payı var; Galatasaray formasını Samanyolu Galaksisine döndüren yıldızların son iki tanesi onun devrinden.
Sayın Ali Koç da geçen sezon itibarıyla aynen başladı selefinin bıraktığı yerden!
***
Galatasaray minnetini hak etmek için ekstra bir şeyler yapmasına gerek kalmazdı Aziz Bey’in... Alt tarafı, transferin şöhretli ama işe yaramayanını seçerdi. Hocaların trafiğini hızlandırırdı. Enerjisini betona harcardı... Ve futbolu da betondan anladığı kadar bildiğini ispatlamak için çok harcardı. Aklına estiği yolda giderek dolaylı olarak önünü açardı ezeli rakibinin.
Çivi gibi takım Alanyaspor, çekiç gibi golcü Cisse, daha dördüncü haftada Fenerbahçe’yi puan cetvelinde yerine çaktı...
Kaplama döküldü foya meydana çıktı. Kırkına merdiven dayamış Emre’ye yaslanıyormuş meğer Fenerbahçe.
Eskiden insanı gençleştiren Anna Aslan vardı; bugün mutlaka daha gelişmişleri çıkmıştır... Fenerbahçe Emre’yi derhal onlardan birine göndersin. Vedat Muriç’i de orta sahası olmadığında oynatmasın, bari adamın fiyatı düşmesin.
***
Emre’nin yerine Gustavo’yu monte etmekten başka bir değişikliği olmayan Fenerbahçe ve ilk üç haftanın lider takımı Alanyaspor, umulan futbol şöleninden çok uzak başladılar maça.
Çünkü korku hakimdi sahada...
Kazanmaktan çok kaybetmemeye odaklanmıştı lider ve lider adayı.
Galatasaray yöneticisi, asbaşkanı, vitrin adamı ve dahi transfer üstadı sayın Abdurrahim Albayrak, beş bin lira ceza ödedi biliyor musunuz!.. Küsuratı da var galiba.
Bin Dolar’dan az; onun için çiklet parası.
Ama nicelik değil nitelik önemli bu cezada... Çünkü “suç” 6222 numaralı “Sporda Şiddet ve Düzensizliği Önleme Kanunu”na aykırı eylemden. Allah korusun, gözaltına alınsa rakip taraftarın façasını bozan, sahaya atlayıp hakeme ayar vermeye kalkan adamla aynı hücrede kalacaktı avukatı gelene kadar.
***
22. maddeyi buldum ama sicili nasıl etkiler; bulamadım... Çok karışık.
“Şık” değil; ondan eminim.
Efendim “VAR kayıtları elimizde demiş de Başakşehir’in patronu Gümüşdağ işgüzarlık edip mahkemeye vermiş” falan anlamam.
Hani, futbolun ordinaryüsü Fatih Terim’in “geçen sezon amatörce başlayıp yeni sezonda profesyonelliğe terfi eden” ve neredeyse elden ayaktan düşürecek hale gelen “Galatasaray’a kötülük illeti” için yazdığı bir “Galatasaray kenetlenmesi reçetesi” vardı ya...
Bugünkü aşı kampanyası odur aslında...
İsteyen, “kuş gribi” gibi dev ilaç firmalarının durduk yerde hastalık icat etmesine ve şifasını piyasaya sürerek dev rantlar elde etmesine benzetebilir... İsteyen, kötü bir salgını başlamadan bitiren koruyucu hekimlik başarısı olarak niteleyebilir.
Gerçek tektir:
Teşhisi koymuş, ilacı hazırlamış, başkanından tribündekine kadar her Galatasaraylıya birer doz zerk etmiştir Fatih Terim.
Çelik gibi artık Galatasaraylı.
Hep birlikte “büyük kötülüğün” karşısında.
Abartmayın!.. Kasada parası olup finansal fair playe takılmayan, ya da arkasından dolaşabilen her kulüp Falcao gibi bir dünya starını kadrosuna katabilir.
Sadece Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor değil... Buna Antalya’dan Başakşehir’e kadar hepsi dahildir.
“Yapılmışı” vardır zaten...
Lakin Galatasaray’ın “Falcao hikayesi” kurgusuyla, tekniği ile, tarzıyla net/kusursuz/amasız/fakatsız mükemmel bir operasyon niteliğindedir.
Kutsanması gereken eylemi yapan zekadır burada.
Yiğidi öldür hakkını yeme... Falcao patlamıştır. Daha doğrusu Galatasaray patlatmıştır. Hem de sahip olduğu enerjinin kat kat üstünde.
Çünkü en iyi adama, en iyi zamanda, en coşturucu şekilde kavuşmuştur Galatasaray.