Çok şükür bu günleri de gördük!.. Korkulan maça geri sayım sürerken, Trabzonspor başkanı sayın İbrahim Hacıosmanoğlu çıktı, “Fenerbahçe’yi en iyi şekilde ağırlarız” dedi.
Bitmedi...
Fenerbahçe’nin şampiyonluğuna engel olacağız lafları “yalanmış”.
Böyle haberleri çıkaran da kullanan da “alçak” mış!..
Trabzon’a “düşman” gelse bile ağırlanırmış!..
Kaldı ki, Fenerbahçe’yle yaşadıkları sorunlar “üç beş çapulcu” ile sınırlıymış.
Oh... Yüreğimize su serpildi.
Tribünden atılan çakmak Burak Yılmaz’ın içinde baskılanan yangını dev alazlara çevirecek kadar ateşlemiş olmalı...
Adeta volkan. Yaktı kavurdu.
Rize deplasmanından sonra yüzünde haklılığını belgeleyen yara iziyle püskürdü:
“Bu da mı ofsayt hakim bey” tiradını Yeşilçam tarihine ve yüreklere kazıyan, sahneyi hatırladıkça hala içimizi cızlatan rahmetli Sadri Alışık gibi, futbolumuza ve futbolseverlere tabi ki, sıfat babası medyaya- unutulmayacak bir “ikaz” gönderdi:
“Bana müstahak gördükleri hırsız lafı çok ayıp”!..
Haklı...
“Hırsız”altından kalkılması zor yakıştırmadır.
Geçelim bir kere, ağız alışkanlığı ile söylenen o “kritik maç”, “üç altın puan” klişelerini!..
Puan elbette önemli ama kadın ve çocuklara oynanan bu maç “nahif” olmayacağı gibi, öyle “kritik” falan da değildi. Son dört karşılaşmasında yarım devre güzel futbolu ancak beraberliğe yetmiş Gençlerbirliği’ne kendi sahasında yenilecek miydi kadrosu, yatırımı, konumu ve arkasında 20 küsur milyonu ile şampiyonluk peşindeki Fenerbahçe? Üstelik, Emenike ve Caner’den sonra Sow ve Egemen’e kavuşmuşken.
Üstelik “olaya” başkan Aziz Yıldırım el koymuşken!..
***
Evet... Aziz Yıldırım, TFF’ye kafa tutmuş, Fenerbahçe en azından bu maçta Cüneyt Çakır gibi bir “çimen adaletine” sahip olmuştu.
Aziz Yıldırım, Ersun Yanal’a “konuş” demişti, Yanal maç başlamadan “duruşumuz cezalandırılıyor” cümlesiyle topa girmişti.
Ve Aziz Yıldırım futbolculara “oyna” emri vermişti... Allah’ı var; Fenerbahçeliler de oynuyordu.
Galatasaraylılar yanlış anlamasın ama Semih’in Cüneyt Çakır’ı uyarıp auttan kornere çevirdiği o topun, kornerden kaleye girmesini öyle isterdim ki!..
Dedim ya; yanlış anlaşılmasın.
Galatasaray, ondan sonra üç gol daha atsın isterseniz.
Alkışlarım.
Ama o kornerin gol olmasını yürekten dilerdim.
***
Neden mi?..
Rekabet yüksek, gerilim düşük, futbol vasat... Ancak Galatasaray açısından çok önemli bir galibiyetle sonuçlandı abartılmış/büyütülmüş bu maç.
Kim bilir, ilerde “tarihi dönemeç” bile olabilir.
***
Maçın başlama düdüğünden tam üçte biri olan 30. dakikaya kadar, kimin deplasmanda oynadığı belli değildi...
Beşiktaş uzun toplarıyla elini kolunu sallayarak dolaşıyordu Galatasaray yarı alanında.
Uzun top ama Barcelona paslarıyla.
İşi bitiren vuruşlar yoktu o kadar.
Şansal Abi’ye (Büyüka) yerden göğe hak verip sonuna kadar katılıyorum; “Altı hakem uygulaması noktalanmalı”!..
Bize ve futbolumuza “yeni” sorunlardan başka bir şey getirmedi ki!
Zaten uygulama başlarken de yazmıştım:
Bu memlekette hakem sayısını arttırmak, “dile dolayacak” yeni malzeme yaratmaktan başka işe yaramaz demiştim.
***
Neden?..
Futbola kafa patlatanlardan, felsefesini yapanlardan, futbolu Dünya’nın en büyük sektörlerinden birine çeviren FİFA’dan, UEFA’dan daha mı iyi biliyordum neyin ne olacağını?..
Hiç kimse Fenerbahçe’den veya Galatasaray’dan küfürbaz futbolcuların “ağzına biber sürmesini” beklemiyor tabi!..
Hele münasebetsizler Emre Belözoğlu, Burak Yılmaz, Caner Erkin gibi deve dişi ise!
Zaten “Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş”.
Yaşı otuza yaklaşan veya otuzu aşan, serveti otuz milyonu geçmiş veya otuz milyona dayanmış, her biri adıyla, simasıyla ve “karizmasıyla” en az otuzar milyon vatandaşın zihnine kazınmış bu futbol idolleri, “pedagojik sağaltım” devrini aşmışlar.
“Beğenmeyen küçük kızına almasın” çağına gelmişler.
Veya “beğenmeyen kadroya almasın”!..
***
Cadde dile geldi, “adalet” istedi... Sayı belli değil... Muhtemelen çeyrek milyon Fenerbahçeli.
Günlük çıkarlarımıza göre sağından/solundan baksak da, politikamıza göre küçültmeye veya abartmaya çalışsak da tarihi bir olaydır bu.
Gelecek nesillerin tarih kitaplarından (veya hafıza kartlarından) okuyacağı bir olay.
Neden mi?
“Talep” yüzünden.
***
Kulüp forması giymişler ama kupa falan istemiyor yürüyenler...