Tamam!.. Pereira zor güç kovulmadan kapadığı sezonun ardından şaşkın ördek gibi suya geri geri girdi ve sistem fantezisiyle Avrupa şansını da mahvetti... Gitmesi farz oldu.
Ama teknik direktör yollamanın da bir raconu var değil mi?
Yakışır mı “taciz ederek” hoca yollamak koskoca Fenerbahçe’ye?
Üstelik, ortada bir hata varsa, yarı yarıya!
Vakti zamanında Fenerbahçe’deki futbolcusu bile koymuştu teşhisi:
“Bu adam hocaysa benim futbolu bıraktıktan sonra hocalık yapmam imkansız; hiç anlamıyorum demektir futboldan” demişti şu anda Fenerbahçe’yi terk edenlerden biri.
Hadi, takımın gücüne güvenip teknik direktör değiştirmek gibi bir hengame yaratmadan sezonu bitirmeye karar verdiniz ve “ya tutarsa” dediniz... Olmadı, son maçta elini sıkıp niye veda etmediniz?
Sezon “taze” ama Fenerbahçe’nin “sorunu” bir yıllık temcit pilavı kadar “bayat”ve tam da korkulduğu gibi:
Portekizli teknik direktör Pereira...
Zaten iyi bir hoca değildi... Maalesef kendini yeniledi (!) ve yeni sezona bir yılda başarabildiği tek iş olan “Fenerbahçe savunmasını” bozarak girdi.
Avrupa’yı mahvetti, Süper Lig’de yumurta kapıya geldi...
Adam “olduğu gibi kalsa” belki idare edilirdi ama ne yazık ki gelişiyor, hiç yoktan yeni sorunlar çıkarıyor. Böyle gitmeyeceği belli.
Şimdi Pereira’dan kurtulma çareleri arıyor Fenerbahçe...
“Yanına bir iki yardımcı koyup bezdirmeye mi çalışsak”?..
Sadece Fenerbahçe’ye değil, hepimize yazık oldu!.. Öncelikle iri bir kayalığın üzerine tünemiş “yüksek sosyete” ülkelerinde Türk taraftar görmek istemeyip rencide ettikleri yetmezmiş gibi “Fenerbahçelilerin güvenliğinden endişe” ile gerekçelendirerek 78 milyonu bir de aptal yerine koyan o avuç içi prenslikteki cümle züppeleri kurbağaya çevirmeye Emenike’nin tek öpücüğü yetmediği için yazık...
Sadece bu sebeple turu geçmek zorundaydı Fenerbahçe. Fenerbahçe taraftarı “kumar oynamaya geliyoruz” deseydi özel uçak yollardı Monaco Prensliği emin olun...
Dikkatli olun; ırkçılığa varan densizlikti Monaco’nun yaptığı. Ve sanki sonun başlangıcı. Devamlı “darbe” yiyen yalnız ve güzel ülkemize karşı Avrupa’da berbat bir başlangıçtı ve yanıtı sadece sahada verilebilirdi. Tabi koskoca bir ilk devre heba edilmeseydi Fenerbahçe tarafından...
Bir yazık da buna.
Gelelim paraya... UEFA’nın şu ağır gözaltı süresinde fena mı olurdu futbolumuzun bütçesine 20 milyon Euro’ya yakın para girseydi?.. Play-Off’u geçtik 3 milyon da yeterdi hani. Teknik direktör değiştirmek masraf kalemidir ama ortada matematik denilen bir bilim var.
Yazık.
Peki nasıl yıkıldı hayaller?Monaco süper takım mı?
Bu ülkenin insan ve para kaynaklarıyla bu ülkeyi Libya’ya, Irak’a, Suriye’ye çevirmeye kalkan hain ötesi Fetöcüler, yargıda, bürokraside, eğitimde, poliste, askerde kılcal damarlarımıza kadar sızmışlar...
Ama demokrasilerde çare tükenmez!
Çözüm var.
Çünkü yılan kadar sinsi de olsalar, çete elemanlarına yer açmak için pek çok vatansevere ayağını kaydırmaktan hapse tıkmağa kadar en ahlaksız oyunları ederken, aynı zamanda çözümün adresini de ortaya koydular.
Fetö mağdurları bir tür “garanti belgeli” şimdi...
Bugün Fetöcüler her şeyi inkar edip ya mütedeyyin vatandaşların arasında saklanmaya çalışıyorlar ya da yurtdışına kaçıyorlar ama vatanseverler apaçık ortada.
Kimler mi?
Türk Futbolu’nun “kilit taşı” Fenerbahçe, sezon başında, yeni futbolcularıyla üstelik bir Avrupa Kupası maçında tribünleri dolduramıyorsa, futbolda alarm düzeyi kırmızıya yükselmiş demektir.
“Yeni durumun” iyisi de kötüsü de Fenerbahçe’de başlar, sevinç veya keder gibi dalga dalga herkesi sarar çünkü.
Durum, telif hakkı rahmetli İslam Çupi ağabeyimize ait “PTT” şeklindedir!..
Yani, “pijama-terlik-televizyon”…
Şükrü Saraçoğlu tribünleri, “bu sezon futbol evde seyredilecek”mesajı vermektedir apaçık.
***
Biletler pahalıydı fantezisini geçelim... Kombine sahipleri bile gitmemiştir Monaco maçına.
Galatasaray Kulübü Kongre üyesi ve Konya Galatasaraylılar Derneği Başkanı Sıtkı Korkmaz, eski futbolcu Hakan Şükür’ün, Galatasaray kongre üyeliğinden atılması ve kulüple olan tüm bağlarının koparılmasını istedi.
Haklıdır!..
Bir zamanların “makbul Hakan’ı”, artık toplum düşmanı yapılanma üyesi “istenmeyen adamdır”.
Durduk yerde değil tabi...
Hakan Şükür diyelim ki Fetullahçı örgütün Meclis’i bombalayıp vatandaşa kurşun sıkacak kadar kanlı vatan hainlerinden oluştuğunu bilmeyecek kadar saftır; yine de örgütün ülkeye sinmesinde çok büyük payı vardır.
Kaldı ki, darbe girişimine gelene kadar Fetö’nün tüm yaptıklarını canı gönülden desteklemiştir kendisi.
15 Temmuz hakkındaki düşüncesini merakla bekliyoruz tabi. Üzüldü mü, sevindi mi başarısız darbeye; Allah bilir.
Valla helal olsun futbola!..
Emniyet fetöcüden geçilmez hale gelirken...
İstihbarat “hoca efendi”ye çalışırken...
Binlerce savcı, binlerce hakim Fethullah örgütüne biat edip vatansever insanları hapishanelere tıkarken...
Silahlı kuvvetlerde 16 yaşındaki öğrenciden orgenerale kadar pek çok asker ilkokul mezunu vaizin emrine girerken...
Bürokrasi Pensilvanya’ya zimmetlenip, eğitim göz göre göre ele geçirilmişken...
Kar ve büyümeyi örgütte gören işadamları bir yana, aynı fikirde olmayan işadamları bile işlerini yürütmek için hiç bir himmetten kaçınmazken...
Hakan Şükür’ün fırtına gibi estiği Galatasaray’da, Milli Takım’da alternatifsiz olduğu yıllar...
Önceleri cemaatçi olduğu söylentileri dolaşıyor. Ardından kartları açıp masaya koyuyor Hakan...
“Hoca Efendi” diyor başka bir şey demiyor!
Kimse ağzını açamıyor tabi... Cemaat henüz terör örgütüne evrilmemiş, hukukta/askeriyede/siyasette operasyonlara girişmemiş ama yanaşanı ihya etmek gibi sıra dışı becerilere sahip.
Tam bir güç odağı. Alakası olmayanlar bile kedi gibi sürtünüyorlar, ufak tefek mesleki başarılarına katkısı oluyor cemaatin belli ki.
En berbat durumda olan da bizleriz!.. Evet biz spor medyası mensupları...
Hepimiz yüksek yüksek egolara sahip olduğumuz gibi çoğunluğumuzun ilkesi, prensibi hatta futbol dışında hemen hiçbir bilgisi olmadığı için “bedavaya” gidiyoruz sanki.