Türk Futbolu’nun “kilit taşı” Fenerbahçe, sezon başında, yeni futbolcularıyla üstelik bir Avrupa Kupası maçında tribünleri dolduramıyorsa, futbolda alarm düzeyi kırmızıya yükselmiş demektir.
“Yeni durumun” iyisi de kötüsü de Fenerbahçe’de başlar, sevinç veya keder gibi dalga dalga herkesi sarar çünkü.
Durum, telif hakkı rahmetli İslam Çupi ağabeyimize ait “PTT” şeklindedir!..
Yani, “pijama-terlik-televizyon”…
Şükrü Saraçoğlu tribünleri, “bu sezon futbol evde seyredilecek”mesajı vermektedir apaçık.
***
Biletler pahalıydı fantezisini geçelim... Kombine sahipleri bile gitmemiştir Monaco maçına.
Yaz mevsimi nedeniyle “herkes tatilde” fikri de demokrasi için İstanbul’un tüm meydanlarını dolduran vatandaş görüntülerine bakınca açıklayıcı olmaktan uzaktır.
Evet Fenerbahçe’nin seyircisizliğe davet çıkaran bazı özel durumları vardır...
Pereira ile devam etmek heyecanı azaltmıştır mesela.
Ayağını yorganına göre uzat transferleri, eski gümüşleri parlatıp vitrin yapma gayretleri, okkalı transferlere alışık taraftarın keyfini bozmuştur.
Ama bu memlekette vatandaşlar parti değiştirir, takım değiştirmez. Bir kişi bile eksilmemiştir Fenerbahçe’ye gönül verenler.
Sadece motivasyonları düşmüştür.
***
Bir basamak yukarı çıkarsak, tribünleri Türkiye’nin 15 Temmuz’da atlattığı badirenin eksilttiği gün gibi aşikardır.
Normal değil mi?
Söz konusu vatan olunca taraftarlık “teferruat” düzeyine inmiştir.
Etnik ve dinci teröristlerin saldırılarıyla Güneydoğu’dan, metropol bombalarıyla Kuzeybatı’dan, canlı bombalarla tam kalbinden vurulan ve fena halde bunalan halkımız, bir de Fetö çetecilerinin yaptığı kanlı kalkışma ile toplumsal stresin zirvesine çıkmış, demokratik bir gelecek uğruna her türlü kişisel ihtiyaç ve keyiften arınıp bambaşka bir boyuta geçmiştir.
Bizler; hayatımızı spor ve futbol üzerine fikirlerimizi ifade ederek kazananlar bile Avrupa Şampiyonası’nı unutup, yakındaki olimpiyatı yok sayabilecek kadar ülke sorunlarına dalmışken, kim futbol adına vefasızlıkla suçlayabilir stada gitmeyenleri?
***
Ama futbolun gönüllerdeki tahtı, taraftarlığın hazzı, rekabetin tatlı gerilimleri orada bir yerlerde durmaktadır. Hiç eksilmemiştir. Sadece “önem sırası” değişmiştir.
Ve büyük bir olasılıkla bu sezon itibarıyla ekrandan tatmin edilecektir futbol üzerine duygular.
“Yandı gülüm futbol” falan demesin kimse.
İnsan doğasına, ülke gerçeklerine göre olması gereken oluyor sadece.
***
O zaman...
Statta seyirci azalıyor tespiti, ekran açısından tam tersine işleyecektir.
Stat boşalırsa oturma odası dolar. Çünkü futbol sevgisi ve kulüp tutkusu insanımızın geninde var.
Benden söylemesi...
Yeni naklen yayın ücretleri tespit edilirken, futbolumuzun baş aktörleri kulüplerimiz, tribünlerden çıkarılan “futbol sempatisini kaybediyor” gibi bir mesajın pazarlık güçlerini azaltmasına izin vermesinler.
Tribün azaldığı ölçüde ekran müşterisi artacaktır ülkenin yaşadığı şu süreçte.
Ve ülkenin rayına oturmasıyla her şey eski haline dönecektir.
NOT: Görevi bu ülkeyi korumak olanlar derdest edilirken canını ortaya koyarak darbeyi önleyenlerin ülkesinde, “ezeli düşman” bilinen futbol taraftarları İstiklal Caddesi’nde omuz omuza ama yöneticiler bir kenetlenme görüntüsü bile veremediler. Acaba futbolun puan kaybetmesinde bu da bir etken midir?