Alp Kırıkkanat
Başlığı okuyan herkes, eminim ki, ‘Bu da nasıl bir başlık’ diyecektir. Bu başlığı ilk anda, ancak Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı deniz okullarında yetişmiş asker kişiler anlayacaklardır. Kabak ifadesi, sivil liselerden Deniz Harp Okulu’na giriş yapan deniz öğrencileri için söylenir. Bu anlamda ben de bir kabağım. Deniz Harp Okulu’na sivil liseden geldim. İlk zamanlar yadırgadığım bu ifadeyi şimdilerde mesleki anılarda kalan hoş bir nükte olarak görüyorum. 18 Kasım 2017’de, Deniz Harp Okulu ve Deniz Lisesi’nin kuruluşunun 244’üncü yıl dönümü kutlama töreni Heybeliada’daki eski okul binasında yapıldı. Deniz Lisesi’nin kapalı oluşunun, birçok eski ve yeni meslektaşımda bir burukluk yarattığını biliyorum. Bir kısmınız bir ‘kabak’ olarak sevineceğimi düşünseniz de, asla böyle düşünmediğimi bilmenizi isterim. Neden mi? Anlatayım.
Deniz eğitimi, mükemmeliyet çizgisine yaklaşmayı amaç edinen dinç, sportmen, ahlaklı ve fenni donanıma sahip, ülkesini seven ve aynı zamanda nazik ve kibar genç denizci insanlar yetiştirmeyi hedef alır. Denizde yaşam karadakine göre çok zordur. Sevdiklerinizden uzak, aylarca bir platformda 24 saat farklı kişilerle beraber bir görev sorumluluğunu paylaşmak, ancak farklı bir kültür ve iş disiplini sayesinde olabilir. Deniz okullarını diğer lise, fakülte ve meslek okullarından ayıran en önemli husus, verilen derslerin ötesinde ayrı bir yaşam kültürünün de verilmesiyle açıklanabilir. Netice itibarıyla, bir çoğunuzun muhtemel ‘Bu da nasıl bir başlık’ demesi, farklı bir yaşam kültürünün makale başlığına yansımasından dolayıdır. Diğer yandan denizde kullanılan terminoloji, birçoğunuzun anlayamayacağı tarzdadır. Osmanlı ve Cenevizlilerden günümüze intikal eden ve artık geleneksel bir hale gelmiş olan denizci dili, gemilerde size süre, pratiklik ve yeknesaklık kazandırır. Uzun cümlelerle ifade etmek istediğiniz bir işi, tek bir kelimeyle gemide herkesin anlamasını sağlayabilirsiniz. Örneğin ‘aganta’ dersem, herkes bunun halat ya da zincirin kısa süreliğine alınmasının/verilmesinin durdurulması gerektiğini anlar.
Bahriye âdetleri
Diğer yandan birçok yaşam disiplini, günlük hayatımızın bir parçası olmakla birlikte, bu hususların geleneksel olarak yaşatılmasına da çok büyük önem verilir. Örneğin, bir harp gemisinde yemek yeme fırsatını bulursanız, ay-yıldız ve çıpa amblemli porselen yemek takımı ile kar beyazı bir masa örtüsüyle karşılaşırsınız. Bizler bütün bu yaşamsal koşullarımızı ‘Bahriye Örf ve Adetleri’ ismiyle bir kültürel manzume altında tanımlar ve Deniz Okulları’nda bunun dersini alırız. Denizin doğası gereği, istenen fedakarlıkları sadece İç Hizmetler Kanunu kapsamında yaptırmanızın mümkün olamayacağı haller olabilir. Bahse konu bu yaşamsal disiplin ve kültürü sağlayamadığınız takdirde, gemi, filotilla, filo, donanma ve kuvvet sevk ve idaresi zora girebilir. Herkesin kendi doğruları ve egoları çarpışmaya başlar. Sonuç ülke için felaket olur. Ortak yaşamsal kabullenmelerin sağladığı deniz disiplini size denize çıkmadan önce yaptığınız hazırlığın kalitesini artırmaya yardımcı olacağı gibi, denizde karşılaşılan zorluklarda hemen yardım gelmeyeceğinden, mevcutlarla yetinip görevi en optimum şekilde yapmanızı sağlayacak bir mükemmeliyet ufkuna yaklaştırır. Ağaç yaşken eğilir atasözünden hareketle, yüzyıllara havi oluşmuş bu geleneksel köklü kültürün bir parçası olan Deniz Lisesi’nin kapatılma kararının, bu anlamda tekrar gözden geçirilmesinin uygun olacağı kanaatindeyim. Fakat maalesef bu kararın, 15 Temmuz kalkışması sonrası bir tedbir kapsamında daimî olarak alındığı da ortadadır.
‘Kaynaktan sızma’
Deniz ve diğer askeri liselerde, ‘kaynaktan sızma’ denilen metodu birçok örgütün kullanmaya çalıştığı tahmin edilen bir olasılıktı ve tespit edilenler okuldan ihraç ediliyorlardı. Ancak buradaki esas mesele; gizli servis kurulumu bir terör örgütünün, bu gençlere vermeye çalıştığımız disiplin ve yaşam kültürünü, bizim onlara ahlaken vermemiz mümkün olmayan ayrıcalık ve imkanlar sağlayarak engellemiş olmasıdır. ‘Abi’ ve ‘abla’ olarak isimlendirilen dışarıdaki kişilerle ilişkileri de bu anlamda kesilememiştir. Bizlerin devlet olarak veremeyeceği yasal olmayan imkanlar, örgüte olan sadakati de sürdürülebilir halde tutmayı sağlamıştır. Peki, bunun fark edilememiş olması, askeri liselerin kapatılmasına bir sebep olabilir mi? Geçici bir nefes almak ve duruma hâkim olabilmek için şimdilik kaydıyla kapatma kararı doğru olabilir. Ancak unutmayalım ki; Türkiye’nin bütün kurumlarına karşı yöneltilen asimetrik harp, yıkıcı faaliyetler kapsamında icra edilmiş ve edilmektedir. Burada, devletin bütün güvenlik aygıtlarının kullandığı klasik karşı tedbirlerin birçoğunun işe yaramadığı görülmüştür. Sorun sadece askeri liselerde değil, 21. yüzyılın beklenmeyen sürpriz tehditlerine karşı ülke olarak topyekûn hazırlıksız yakalanmış olmamızdır.
Amiyane ifadeyle, askeri deniz eğitimi özelinde söylemek gerekirse, biz askeri okul öğrencilerine balık tutmayı öğretmek isterken, bir başkası ise onlara sınav sorularını vererek, en güzel yerlere tayin ederek, kişiye özel talepleri karşılayarak, balığı bizatihi kendisi tedarik edip onları beslemekteydi. Biz ise paylaşımı, silah arkadaşlığını, eşitliği ve adaleti kendi içimizde tesis etmekte yetersiz kaldık. Balığı bizzat getirenler hakkında yeterli uyarıları belki yapamadık. Netice itibarıyla bütün kurumlar aynı ya da benzeri çengele takıldılar. Artık toparlanabilmemiz için, durumsal milli güvenlik farkındalığımızı artıracak yeni ve modern karşı tedbirlere, ülke çapında ihtiyacımız olduğu aşikardır. Bir ‘kabak’ olarak, ‘kabak’ tadında bir Deniz Harp Okulu’nun keyif vermeyeceğini belirtir ve liselilerle on yıllarca süren bu tatlı çekişmenin devam etmesini temenni ederim.
Alp Kırıkkanat?
1987’de Deniz Harp Okulu’nu bitirdi. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın muhtelif harp gemilerinde Branş Subaylığı, Bölüm Amirliği, 2. Komutanlık ve Gemi Komutanlığı görevleri sonrasında müşterek karargah ve birliklerde güvenlik konularında Proje Subaylığı ve Şube Müdürlüğü yaptı. 2006’da Atılım Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler yüksek lisansını tamamladı. 2011’de emekli oldu.