Neden Amerikan üniversitelerini tercih etmelisiniz?

7 Nisan 2019

Her yıl bu zamanlarda tüm dünyada ve Amerika Birleşik Devletleri’nde öğrenciler, Amerika’daki yüksekokul ve üniversitelerden gelecek kabul mektuplarını merak içinde beklerler. Kabul alan bu öğrencilerden biriyseniz sizi tebrik ediyorum! Bu aşamada elbette bir tercih yapmanız gerekiyor. ABD’nin Türkiye’deki diplomatik misyonunun başı olarak, ABD’deki bir yüksekokul ya da üniversiteden gelen teklifi neden kabul etmeniz gerektiğini size kısaca açıklamak isterim. Sizi, yüksek öğrenim için Amerikan üniversitelerini tercih eden, 15.000’i Türkiye’den olmak üzere dünyanın dört bir köşesinden gelen bir milyon uluslararası öğrenciden biri olmaya davet ediyorum.

Geçtiğimiz yaz Türkiye’ye gelişimden bu yana, ABD üniversitelerinde yaşadıkları deneyimleri pozitif bir bakış açısıyla paylaşan çok sayıda yetenekli Türk ile karşılaştım. “Olmak istediğiniz kişiyi oluyorsunuz, istediğinizi yapabiliyorsunuz ve gerçek manada kişiliğinizi buluyorsunuz”, “Amerikan üniversitelerinde sadece akademik eğitim verilmiyor, sizi gerçek dünyaya hazırlıyorlar ve kariyerinize başladığınızda gerekli kaynakları sizlere temin ediyorlar.” ve “Eğitim aldığım Amerikan üniversitesinin bana sağladığı esnekliği ve

Yazının Devamı

Golan Tepeleri’nde barışı dinamitlemek

31 Mart 2019

ABD Başkanı Donald Trump’ın 1967 yılındaki Arap-İsrail Savaşından beri İsrail işgali altında bulunan Suriye’ye ait Golan Tepeleri üzerindeki İsrail egemenliğini tanıyan kararnameyi (25 Mart 2019) imzalaması üzerine Demokratik Sol Parti (DSP) Parti Meclisi Üyesi, eski Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, aşağıdaki yazılı açıklamayı yaptı: “İsrail, 1967 yılındaki altı günlük Arap-İsrail Savaşından bu yana stratejik önemi haiz, Suriye’ye ait Golan Tepeleri üzerindeki işgalini sürdürüyor. 1973 yılında Suriye’nin Golan Tepelerini geri almaya yönelik askerî harekâtı başarılı olamadı; fakat İsrail ve Suriye, askerî kuvvetlerini Golan plâtosundan çekme konusunda anlaştı. O zamandan beri bölgede Birleşmiş Milletler Barış Gücü görev yapıyor.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, başlangıçtan itibaren İsrail’e işgal ettiği Golan Tepeleri’nden geri çekilme çağrısı yapan kararlar aldı. 1967’deki 242, 1973’deki 338 ve 1981’deki 497 sayılı Güvenlik Konseyi kararları, ABD dahil 15 üyenin oybirliğiyle alınmış kararlardır. Fakat İsrail, bu kararlara aldırış etmediği gibi; 1981 de çıkardığı Golan Tepeleri Kanunu ile bu toprakları ilhak yoluna gitti. Güvenlik Konseyi, bunun üzerine oybirliğiyle

Yazının Devamı

Globalleşmenin dönüşümü kaçınılmaz mı?

31 Mart 2019

Gün geçmiyor ki yeni kavramlar, yeni anlamlar ve yeni açıklamalar önümüze gelmesin. Doğal olarak bu gelişmeler anlamlarda da yanlış, yanlı olmayı getiriyor. Bunlardan biri “globalleşme”dir ve son Davos toplantısının ana konusunu oluşturmakta idi. Davos’ ta ortaya konduğu gibi çok boyutlu, çok etkenli, çok bilinmeyenli bir global çatışmanın sancıları var dünyamızda. Globalleşmeye yönelik; teknolojik yıkımın getirdiği tehditler, yükselen eşitsizlik, refahın artmaması, çevre ve iklim değişiklileri, cinsiyet, ırk ve din ayrımlarının da atması konularında ortaya çıkan hoşnutsuzluk popülizmin dünya çapında yükselişine neden olabilmekte ve demokrasiyi tehdit eder hale gelmektedir.

Kavram karmaşası

Globalleşme konusunda da kavramlar ve sözcükler havalarda uçuşuyor. Bunlardan bir tanesine göre, Globalizm ile Globalization arasında fark olduğu ileri sürülmektedir. Globalizasyon; teknoloji, fikirler, insan ve ürünlerin odağında yaratılan bir kavram. Globalizm ise; daha çok siyasal bir tercih olan küresel olarak neo-liberal politikaları ulusal çıkarların önünde kabul etmesidir.

Öte yandan en gerçekçi kavramsal açıklamayı yapan Ritzer’ e göre, globalleşme iki ayrı kavrama bölünüp incelenebilir.

1.G

Yazının Devamı

Mavi Vatan’ın güvencesi: Türk Donanması

21 Mart 2019

Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığının 103 parça gemisiyle, Karadeniz, Ege ve Akdeniz gibi üç farklı denizde 27 Şubat-08 Mart 2019 tarihleri arasında icra ettiği Mavi Vatan Tatbikatı yurtiçi ve yurt dışında çok büyük ses getirmiştir. Deniz Kuvvetleri Komutanlığının 25 Şubat tarihli basın bildirisinde, tatbikatın maksadı; bahse konu her üç denizde, jenerik bir senaryoya bağlı olarak, harekât merkezlerinin çalışma usullerinin denenmesi, diğer kuvvet unsurlarıyla müştereken çalışabilirlik metotlarının ve denizde Görev Grubu seviyesinde mevcut harekât nevilerinin denenerek, katılan unsurların harbe hazırlık seviyelerinin yükseltilmesi olarak belirtilmiştir.

Bir donanmanın birden fazla denizde aynı anda harekât yapabilme yeteneği, yüzer, dalar ve uçar unsurları ile karargâh, kurum ve birliklerinin; harekât, personel, eğitim, lojistik ve bakım-onarım imkân ve kabiliyetleriyle doğru orantılıdır. 15 Temmuz 2016 tarihli kalkışmanın bastırılması sonrasında; donanmamızın kısa sürede silkinerek, böylesine büyük çapta bir tatbikatı planlayıp icra etmesi ve özellikle Ege ve Doğu Akdeniz’deki çıkar ve menfaatlerimizle ilgili savunma yeteneğinin gözler önüne serilmesi, başlı başına bir başarıdır.

Yazının Devamı

Beka mücadelesinde istihbarat

10 Mart 2019

ALP KIRIKKANAT

1983 yılında Kabataş Erkek Lisesi’ni, 1987 yılında ise Deniz Harp Okulu’nu bitirdi. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın çeşitli harp gemilerinde branş subaylığı, bölüm amirliği, 2. komutanlık ve gemi komutanlığı görevleri sonrasında müşterek karargâh ve birliklerde güvenlik konularında proje subaylığı ve şube müdürlüğü yaptı. 2006 yılında Atılım Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler alanında yüksek lisansını tamamladı. 2011 yılında emekli oldu.

İstihbarat, bir sorun karşısında talep edilen bilgilerin, bilimsel ve sistematik olarak toplanması, değerlendirilmesi ve kıymetlendirilmesi neticesinde, meselenin gerçeğe yakın iz düşümlerini ya da gerçek resmini anlamamıza yardımcı olacak bir bilgi üretim disiplinidir. Bu tanım, bu konudaki kendi kişisel görüşümün bir ifadesidir. Her seviyedeki bilgi üretiminde, kesin sonuca ulaşmak genellikle zordur. Birçok disiplini bir araya getirmek zorundasınızdır. Her şeyden önce plansız ve programsız bir istihbaratın olamayacağını da hatırlatmam gerekir. Sisteminiz ne kadar güçlü olursa olsun; ortaya konulacak sonucun, yani istihbaratın, kalitesi en başta sorulan soruların, taleplerin ve kriterlerin doğruluğuyla orantılıdır. Mümkün

Yazının Devamı

Ek 16 Numaralı Protokol’ün yargılamaya muhtemel katkısı

1 Mart 2019

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) Ek 16 Numaralı Protokol (Protokol), Ulus Yüksek Mahkemeleri ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) arasındaki diyaloğu düzenlemektedir.

Protokol’ün 7. ve 8. maddeleri uyarınca Protokol, 10 sözleşmeci devletin Protokol’e taraf olma iradelerini yazılı olarak Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne bildirdikleri tarihten itibaren hesaplanacak 3 aylık süreyi takip eden takvim ayının 1. gününde yürürlüğe gireceği belirlenmiştir.

Protokol 02/10/2013 tarihinde imzaya açılmış ve bizde 20/12/2013 tarihinde imzalamışız.

Taraf devlet sayısı 22 oldu

Ayrıca Finlandiya, Ermenistan, Fransa, San Marino, Slovakya ve Slovenya tarafından hemen başlangıçta Protokol’ü imzalayan taraf devlet olmuşlardır.

Protokol’ün yürürlüğe girebilmesi için toplam 10 ayrı devletin taraf olması ve onaylaması gerekmektedir.

Nitekim 10 ülkenin Protokol’e taraf olmasının ardından 1 Ağustos 2018 tarihinden Protokol yürürlüğe girmiştir.

Yukarıda belirttiğimiz 6 Devletin yanı sıra bilahare Arnavutluk, Estonya, Gürcistan, Litvanya, Hollanda’nın da onaylaması ile taraf devlet sayısı 11 olmuştur.

Yazının Devamı

Harari için mütevazı bir hatırlatma

24 Şubat 2019

Harari’nin toplumdaki genel eğilimle zıtlık teşkil eden tutumunu ateistlik, veganlık ve eşcinsellik. Bu özellikler, fikir, sanat ve eğlence sektöründe tersine bir eğilimle ilgi çekici niteliklere dönüşüyorlar

Kitapta ilgi çekici hususlardan birisi de birkaç defa konuyu eşcinselliğe ve oradan da kendi aile hayatına getirmesi. Cinselliğe ilişkin tabular konusunda ise mevcut sınırları “akıl” temelinde yeniden çizmeye çalışıyor. Bu konuya girmeden önce Harari’nin üç başlıkta toplumlardaki genel eğilimle zıtlık teşkil eden tutumunu öne çıkarttığını söylemeliyim: Ateistlik, veganlık ve eşcinsellik. Üçü de ana damar üzerinde yer alan insanların “ilgi çekici” buldukları hususlar. Olağan hayatta sıra dışı bulunan ve yer yer kültürel tepkilerle karşılanan bu özellikler, düzlemin değiştiği iki alanda (ki bunlardan birisi fikir ve sanat alanı, diğeri ise eğlence sektörüdür) bu defa tersine bir eğilimle ilgi çekici niteliklere dönüşüyorlar. İnsanlığın bu üç konuya ilişkin aklını, eğilimlerini, yorumlarını değerlendirirken üstat, konuyu bütün yönleriyle görmeye çalışan bir düşünür gibi değil de, bunlarla şahsi meselesi olan bir profesyonel temsilci gibi davranıyor. Dostoyevski’nin “Tanrıya benim

Yazının Devamı

Harari için mütevazı bir hatırlatma (2)

23 Şubat 2019

“... Savaşlarda en çok ölümler ilerlemenin en fazla olduğu modern zamanlarda gerçekleşti. Bugün de bölgesel savaşlarda yine on binlerce insan hayatını kaybetmeye devam ediyor. Dinlerle değil ama bilim ve teknikteki ilerleme ile savaşlar ve ölümler arasında bir bağ kurmak için daha fazla nedenlerimiz var...”

Bilim ve teknik gelişmelerin geleneksel dinlerin işini bitirdiği tezi yeni olmadığı gibi bunu ateşli bir şekilde dile getiren ilk kişi de Harari değil. 19. Yüzyıl bilime duyulan inancın zirve yaptığı, tüm sorunların ve bilinmezlerin bilim marifetiyle çözülüp açıklanacağı, dolayısıyla sır, gizem, Tanrı, din konularının da artık tarihe karışacağı tezini çok daha ateşli şekilde savunan pozitivist kalemler, buna kuvvetle inanan çok sayıda insan vardı. Aynı zaman diliminde Sosyal Darvinistlerin (tabiat güçlünün zayıfı yenmesiyle mükemmele gidiyorsa aynısı topum için olmalı), Öjenistlerin (genetik bilimi marifetiyle ırkların ıslahı) bilimsel görüşlerin ortaya çıktığını unutmayalım. Nietzsche, Harari’nin utangaç biçimde söylediğini bir yüzyıldan daha fazla zaman önce açıkça haykırmıştı: “Tanrı öldü.” (Elbette Harari bir Nietsche değil.) Öte yandan August Comte sosyolojinin teşekkülünde

Yazının Devamı