Harari için mütevazı bir hatırlatma

22 Şubat 2019

“Harari için günümüzün popüler filozofu demek kanımca yanlış olmaz. Bununla kastettiğim, “çok okuyucuya ulaşma, dolayısıyla popüler bir dil ile metnini ve mantığını kurma” günümüzün yayıncılık hayatı için artık “elzem” kabul edilen “halkla ilişkiler”e yaslanmadır...”

Harari’nin 21. yüzyıl için 21 ders kitabını bitirdiğimde, bir kez daha bir kitaba varlık kazandıran dış nedenler ile konusunu anlatma biçimi ve içeriğini oluşturma şartları arasındaki derin bağ üzerine düşündüm. Bu önemli. Okuyucu kitabı eline alır ve yazı kültürünün olağanlaşmış akışı içinde “giriş, gelişme ve sonuç” esaslı mantığı ile baştan sona okur. Fakat yazar zihninde konuyu oluştururken hangi saiklerin etkisi altındadır, bu onun yazma biçimine ve içeriğe nasıl nüfuz eder, neler değişir ve dönüşür, sıralama ve bütünlük nasıl oluşur? Bunlar önemlidir, eğer yazar bu konulara ilişkin bazı ipuçları sunmuş ise bu verileri de kullanarak bazı değerlendirmeler yapmak mümkün hale gelir.

Harari için günümüzün popüler filozofu demek kanımca yanlış olmaz. Bununla kastettiğim, “çok okuyucuya ulaşma, dolayısıyla popüler bir dil ile metnini ve mantığını kurma” günümüzün yayıncılık hayatı için artık “elzem” kabul edilen “halkla

Yazının Devamı

Ombudsmanlık’ta yapılması gerekenler

9 Şubat 2019

Bu sorunları kısaca;

1.Kanundan,
2.Bürokrasiden,
3.İnsan kaynakları ve mekandan kaynaklanan şeklinde sıralayabiliriz.

Kurumun, Batıda örnekleri görüldüğü üzere daha etkin ve fonksiyonel olabilmesi adına 6328 sayılı Kanunun ivedi değişmesi gerekmektedir. Bunlar aşağıda sıralanmıştır.

1.Ülkemizde hak arama kültürünün yeterince gelişmediği ve insanımızın kamu görevlilerini şikayetten çekindikleri için Başdenetçinin re’sen inceleme ve araştırmaya başlayabilmesi gerekmektedir. (Anayasanın 90’ıncı maddesi ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşme (İHAS ) ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) içtihatları gözetilerek Yönetmeliğimizle başta çocuk hakları, temel hak ve hürriyetler vb. olmak üzere uygulamada esnetilmişti).

Yazının Devamı

Altıncı yılında Kamu Denetçiliği Kurumu

8 Şubat 2019

Kamu Denetçiliği Kurumu (KDK) Avrupa Birliği (AB) müktesabatının gayri resmi kriterler içinde yer alması sebebiyle Anayasa’nın 74 üncü maddesi ile anayasal bir kurum olarak 6328 sayılı Kanun ile kurulmuş 2013 yılı Mart ayında faaliyete geçmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin İlk Kamu Başdenetçisi (Baş Ombudsman) olarak TBMM Genel Kurulu’nca seçilmemde destek ve teveccühlerine mazhar olduğum Sayın Cumhurbaşkanıma en derin şükranlarımı sunuyorum. Hâkim kimliğimin yanında çocuklarıma miras bırakacağım Baş Ombudsmanlıkla da ödüllendirdi. Ombudsmanlığın tarihçesi konusunda ayrıntıya girmeden bazı tespitlerde bulunmak istiyorum.

İlk Ombudsmanlık İsveç ülkesinde 300 yılı aşkın süre önce faaliyete geçmiştir. Kesin olan bir durum var ise, o da Ruslara yenilen ve 5 yıl ülkemizde halen Moldova Devleti sınırları içinde kalan Bender kalesi ile Edirne ilimizde şu an Lalapaşa ilçesi hudutlarında bulunan Timurtaşpaşa Konağı’nda tüm masrafları Hazine’den karşılanan İsveç Kralı XII. Charles (Masraflar Hazine’den karşılandığı için Demirbaş Şarl olarak da anılır ) bu süre içinde Osmanlı İmparatorluğu’nu gezerek idari ve adli yapısını inceleyip kendine “emin adam”, “naip” yani Ombudsman atayarak kurumun

Yazının Devamı

YANLIŞI ARARKEN DOĞRUYU ISKALAMAK (2)

3 Şubat 2019

3. Bir diğer konu; Başkan’ın ”ÇEVRE”sinin suçlanması

Bu suçlamalarda bulunanlar direkt Başkan’a söyleyemediklerini, hatta husumetlerini çevre üzerinden yapmaktadırlar. Çevre dedikleri, Başkan’ın inandığı, güvendiği, liyakatli, öngörülü, sorun çözücü “ADANMIŞ” insanlar. Başkan kendisi aleyhine bilerek tasarrufta bulunur mu? Başkan’ın yaptığı “Lider” olmanın sonucudur. Şöyle ki; “Gerçekte liderin rolü, sorumluluk almaktan çok sorumluluk yaratmaktır. Liderler, kendi davranışlarından sorumlu olan ve bağımsız davranabilen astlar oluşturmak zorundadır. Yetki devrinin gerçek özü budur. (2)

Çevresindekilerin hata ve yanlışları olabilir, bunu genelleştirmek ne derece doğrudur? Başarısızlık halinde uzun işleme gerek olmadan sistemin gereği Başkan yasal olarak anında görevden alır. Bu bilinen bir gerçektir. “Başkan bildiğini yapıyor”, “etrafı onu yanıltıyor”,” istişare etmiyor” vb. suçlamalar sadece medya değil, dost meclislerinde, arkadaş gruplarında konuşulan rutin suçlamalar oldu. Burada güdülen amaç son sözde açıklanmıştır.

4. Sesimizi Başkan’a duyuramıyoruz!

Başkan’ın halkın içinden gelmesi, hasbi, dobra olması , halkla her an iç içe olması, her şikayeti ve sıkıntısı olanın Başkan’a

Yazının Devamı

YANLIŞI ARARKEN DOĞRUYU ISKALAMAK (1)

2 Şubat 2019

Bilindiği gibi ülkemiz Ortadoğu coğrafyasının merkezinde bulunmaktır.

Kadim zamanlardan beri bu bölge, her zaman hareketli ve sorunlu bir coğrafya olmuştur. Ortadoğu tarih boyu birçok medeniyetin kurulduğu, yıkıldığı, yok olduğu ,yeryüzünün en önemli durak ve medeniyet merkezi, insanlığın doğduğu ve dünyaya yayıldığı paylaşılamayan bir bölge olmuştur.

Bunun sonucu olarak anılan coğrafyada cesur, ilkeli, sevilen ve kendini ülkesine adayan devlet adamlarının işi çok zor olduğu gibi, vatansever gözüküp uluslararası aktörlerin yanında ihanet içinde olanlarla mücadele etmesi de oldukça güçtür.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bir asra yakın süre parlementer sistemle -buna yarı parlementer sistem diyenler de var - yönetilmekte iken 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan halk oylaması ile “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine”(Başkanlık) geçmiştir. Bu köklü ve devrim niteliğindeki siyasal değişim halkın yarısından çoğunun anayasa değişikliğine onay vermesiyle gerçekleşmiştir. Tamamen halka dayanan bu değişim, demokratik meşruiyeti de tartışmasız ortaya koymuştur. İşte bu köklü değişimin istikrara kavuşmasının belli bir süreyi alacağı kuşkusuzdur. Bu sistemin Önder’i (1) ve ekibi çok kısa süre

Yazının Devamı

AKLIN YOLU ADANA MUTABAKATI (2)

27 Ocak 2019

Adana Mutabakatı iki ülke arasında o tarihe kadar hiç bir zaman normal gitmeyen ilişkileri adeta mucizevi bir şekilde onarmıştı. Ankara’da o günlerde yaygın olan ‘acaba Esat bu anlaşmaya sadık kalacak mı, yoksa bize karşı zaman mı kazanmaya çalışıyor?’ endişesi kısa bir süre içinde dağılmıştı; çünkü Suriye anlaşmanın gerek lafzına gerekse ruhuna uygun hareket etmekteydi. Hafız Esat’ın ölümüne kadar (2000) Türkiye ile Suriye arasında içi doldurulmayı bekleyen bir barış ortamı oluşturulmuştu.

AK Parti’nin iktidarı fiilen ele almasına (2003 başları) kadar geçecek toplam beş yıllık sürede Türkiye-Suriye ilişkilerinin hızla düzelmeye ve elde edilen barışın içinin ticari ilişkiler ve insan hareketliliği ile doldurulmaya başlandığı gözlemlenecekti. İlişkiler o denli hızlı ilerlemişti ki, Hafız Esat’ın cenaze törenine Türkiye’nin Cumhurbaşkanı (Ahmet Necdet Sezer) düzeyinde katılımının ABD’yi rahatsız etmiş olduğu anlaşıldı; ama Türkiye doğru olanı yaptı ve ilişkileri geliştirmeye devam etti. Doğrusu Suriye hükümeti de bu konuda gayet kararlı görünüyordu

İlişkiler iyi gidiyordu

AK Parti iktidara geldiğinde gayet iyi ilerleyen bir Türkiye-Suriye ilişkilerini devralmıştı. İki yıl hafız Esat

Yazının Devamı

AKLIN YOLU ADANA MUTABAKATI (1)

26 Ocak 2019

Moskova zirvesinin ardından (23 Ocak 2019) basın toplantısında Putin’in Türkiye’nin güvenlik kaygılarının Adana Mutabakatı çerçevesinde ele alınabileceğini ifade etmesi ve bir gün sonra da Ankara’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Adana Mutabakatı’na vurgu yapan sözleri yeni bir başlangıca işaret ediyor olabilir.

Açıkça bir değişiklikten söz edilmese de iki ülke arasındaki ilişkilerin Adana Mutabakatı üzerine tekrardan inşası hem yeni bir başlangıç demektir hem de iki ülke açısından en akıllıca yol olur. Peki bu Mutabakat ne zaman, hangi şartlarda ve hangi olayların sonucunda imzalanmıştı?

İlişkiler toparlanamadı

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından bağımsızlığını elde eden Suriye ile Türkiye’nin ilişkileri hemen hemen hiç bir dönemde dostane değildi. Suriye’nin ‘İskenderun Livası’ diye adlandırdığı bizim Hatay vilayetimizle ilgili tezleri Şam hükümetinin Ankara ile sağlıklı ilişkiler kurmasına uzun yıllar mani oldu. Gerçi Türkiye’nin Ankara’nın Batı İttifakına yönelmesi Orta Doğu Arap dünyasının büyük bir kısmıyla ilişkilerini zaten gerginleştirmişti ama Suriye ile yaşanan gerginlikler daha keskin ve daha onarılmaz görünüyordu.

1957 Türkiye-Suriye krizinden bir yıl sonra Şam yönetimi o yıllarda

Yazının Devamı

Umut ışığı, yeni yıl

24 Ocak 2019

Yeni yıl, bireysel ve toplumsal olarak amacı, beklentiyi, durumu, tasarımı gerçekleştirmek mutlu olmak için umut ışığıdır. Başarıya ulaşmak için güç kaynağıdır. Bu kaynağın çıktığı yer güdülerdir.

Güdüler (Motivation): İnsanın davranışını, tutumunu, eylemini başlatan, yöneten, yönlendiren, sürdüren, güce; Güdü (Motivation).

Güdüler; doğuştan gelen ve yaşamını sürdürmek için gerekli olan iç güdüler (instinet) ile, eğitim, öğrenme ve pekiştirme gibi sonradan kazanılmış dürtüleri (drive, trieb) içerir.

Genel olarak güdüler dört kaynaktan beslenir. Varlığını sürdürme, haz, toplumsal ve kültürel olmak üzere dört ayrı güdü söz konusudur. Toplumsal ve kült olan güdüler, umut kavramına duygu değer kazandırır. Umut insana haz veren , mutlu kılan duyguların duygusudur. Bir amacın , beklentinin, durumun, tasarımın gerçekleşmesini imgelemektir. Duygulanım, iç ve dış uyaranların, bilişsel işlevlerden ayrı, bağımsız olarak bireyde yarattığı etki ve tepkidir. Uyaranların hoşa gitmesi yada gitmemesi sonucunda bireyde haz ya da elem doğrultusunda duygulanım oluşur.

Dilimizde, umut beslemek , umut vermek , umut ışığı, umut kapısı, umudunu kırmak, umudunu kesmek gibi umut içeren birçok değim vardır.

Yılba

Yazının Devamı