Türkiye’nin, öncüleri arasında bulunduğu ve 2018’de onaylanan Küresel Mülteci Mutabakatı çerçevesinde aralık ayında en üst düzeyde katılmaya hazırlandığı Küresel Mülteci Forumu toplantıları öncesinde bağlı olduğu uluslararası ilkelerinden sapma anlamına gelecek bir politika değişikliğine gitmesi mümkün görülmemektedir.
Ancak tüm bu argümanlara karşılık eğer geri gönderme gerçekleştiyse, bunun hukuki boyutuyla ele alınması gerekir.
Bazı savlara göre geçici koruma altındaki Suriyelilerin geri gönderilmeyeceği resmen açıklanmış olmakla beraber, veri güncellemeleri sırasında kayıtları yenilenmediği için bazı Suriyeliler geçici korumadan çıkarıldıkları gerekçesiyle geri gönderilmiş olabilirler.
Sayı 500 binden fazla
Zorla geri gönderilme iddialarının gerçek olabileceğine yukarda sıraladığımız ikinci dereceden delillerle karşı çıkarken, İstanbul valiliğinin açıklamasındaki unsurlar üzerinde dikkatle düşünmemiz gerektiğine inanıyoruz. Valilik açıklamasında başlıca
Son gelişmeler Türkiye’nin en kısa zamanda mülteci hukukunu ve mülteci politikalarını partiler üstü bir yaklaşımla kapsamlı biçimde ele almasının zamanının geçmekte olduğunu gösteriyor. Bu konuda acil bir uzlaşma sağlanamazsa gerek ülkedeki 3.6 milyon Suriyeli mülteci ile 400 bin kadar başka ülke vatandaşı mülteci için gerekse Türk toplumu için zor günler yaşanacaktır.
Son yerel seçimlerin sonuçları mülteciler politikasında uzlaşma sağlanmasının uzağında Bolu Belediye Başkanı seçilen CHP’li Sayın Tanju Özcan’ın verdiği “Yabancı uyruklu kişilere yardımı kesin” talimatı, bizzat CHP çevrelerinin ifadelerine göre tekrar edilen İstanbul belediye seçimlerinde partinin oy artışındaki en etken faktör oldu. KONDA’nın yaptığı son nabız yoklamasında Şubat 2016’dan Temmuz 2019’a kadar olan sürede ‘Suriyeli sığınmacılarla ilişkimiz aynı ev seviyesinde olabilir’ diyenlerin oranının yüzde 14’ten 7’ye düşmesi de siyasi partiler için kolay oy havuzunun,
Siyasi kaygılarla ortaya konulan söylemler dışında Türkiye’nin Suriyeli mültecilerle ilgili politika değişikliğine yönelik gelişmelerin olduğunu söylemek de oldukça zor. 2014 yılında yürürlüğe giren 6458 numaralı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun Dördüncü Maddesi, geri göndermeme ilkesine bağlılığı açıkça vurgulamaktadır. Ayrıca 8 yılı aşkın bir zamandır Türkiye uyum/entegrasyon konusundaki tüm acemiliklerine ve eksikliklerine rağmen 3.6 milyon mülteciye dokuz yıldır sağladığı uluslararası korumayı politikasının temeli yapmayı sürdürüyor. Üstelik İdlib, şu an Türkiye’nin de parçası olduğu “çatışmasızlık bölgesi” olup yoğun rejim ihlallerine sahne olmakta, Ankara da bu ihlalleri uluslararası platformlarda şikayet etmektedir. Eğer bazı Suriyelileri sınır dışı ediliyorsa bunu Afrin, Cerablus gibi Türk askerinin koruması altındaki bölgeler varken İdlib’e göndererek yapıldığını ileri sürmek, Türkiye’yi katmerli bir vicdansızlıkla suçlamak anlamına gelir. Öte
Son gelişmeler Türkiye’nin en kısa zamanda mülteci hukukunu ve mülteci politikalarını partiler üstü bir yaklaşımla kapsamlı biçimde ele almasının zamanının geçmekte olduğunu gösteriyor. Bu konuda acil bir uzlaşma sağlanamazsa gerek ülkedeki 3.6 milyon Suriyeli mülteci ile 400 bin kadar başka ülke vatandaşı mülteci için gerekse Türk toplumu için zor günler yaşanacaktır.
Maalesef son yerel seçimlerin sonuçları mülteciler politikasında bir uzlaşma sağlanmasının uzağında bulunduğumuzu gösteriyor. 31 Mart yerel seçimlerinde Bolu Belediye Başkanı seçilen CHP’li Sayın Tanju Özcan’ın verdiği “Yabancı uyruklu kişilere yardımı kesin” talimatı, bizzat CHP çevrelerinin ifadelerine göre tekrar edilen İstanbul belediye seçimlerinde partinin oy artışındaki en etken faktör oldu.
‘Aynı ev seviyesinde’
Güvenilir araştırma şirketlerinden KONDA’nın yaptığı son nabız yoklamasında Şubat 2016’dan Temmuz 2019’a kadar olan sürede ‘Suriyeli
S-400 hava savunma sisteminin Rus uçakları tarafından parçalar halinde Ankara’ya getirilmesi, ABD ve AB ülkeleri üzerinde büyük bir etki yarattı. ABD tarafından Türkiye’nin F-35 uçağı proje ortaklığının askıya alındığı ilan edildi. AB yaptırım kararları alacağını açıkladı. İngiliz kaynakları, Türkiye’nin S-400 hamlesini; jeopolitik olarak bir tektonik kayma yarattığı şeklinde duyurdu. Tektonik, parçalanıp dağılmış yer katmanlarının birbirleri ile olan ilgilerini araştıran bir bilim dalı. Dünyadaki tektonik tabakalarda ve faylarda herhangi bir kayma yaşanırsa, genelde büyük depremlerin ve tsunamilerin olacağı tahmin edilir. Batı medyasının, S-400 alımının yaratabileceği etkiyi böyle bir benzetme yaparak ortaya koyması, elbette önemli. Amerikan kaynakları ise Türkiye’nin bu kararını Batı’ya bir meydan okuma olarak verdi. Tabi, Batı’nın bu çarpıcı tespitleri karşısında, şu üç soruyu da sormak gerekiyor. Uluslararası ilişkilerde herhangi bir tektonik kayma mevcut mudur? Böyle bir kayma yaşanıyorsa, bu kaymanın müsebbibi
Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB), mesleki ve teknik eğitim faaliyetlerine ilişkin dün kaleme alınan inceleme yazısının ikinci bölümü
Kalfalık ve Ustalık Belgesi Sınavları
Mesleki eğitim merkezlerinde 27 alan ve 142 dalda kalfalık ve ustalık sınavları yapılmaktadır. Veriler incelendiğinde son yıllarda bu sınavlara başvuruların giderek arttığı görülmektedir. Başvuru sayısı artmasına rağmen kalfalık ve ustalık sınavları yılda sadece iki kez yapılabiliyordu. MEB sınavlara yönelik taleplere hızla cevap verebilmek ve dönemsel beklemeleri de önlemek için iki alanda iyileştirme yaptı.
Önceki öğrenmelerin tanınması, denklik ve ölçme değerlendirme işlemleri ile ilgili usul ve esaslara ilişkin yönergede yapılan değişiklikle kalfalık ve ustalık sınavları artık iki ayda bir yapılabilmektedir. Yönergede yapılan değişiklikle ihtiyaç durumuna göre MEB, bazı il ve mesleki eğitim merkezlerinde bu sınavların her ay yapılmasını da sağlayacaktır. Dolayısıyla kalfalık ve ustalık sınavları artık yılda en az altı kez toplu olarak yapılacak, ihtiyaç durumuna göre her ay da yapılabilecektir.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), mesleki ve teknik Anadolu liseleri ve mesleki eğitim merkezleri olmak üzere iki farklı okul türü üzerinden mesleki ve teknik eğitim vermektedir. Mesleki eğitim merkezlerinde öğrenciler haftada bir gün okula devam ederken diğer günler iş yerlerinde eğitim almaktadır. Böylece iş yerleri yani sektörler doğrudan mesleki eğitime katkı sunmaktadırlar. Mesleki eğitim merkezlerindeki eğitim, ortaokuldan sonra dört yıllık zorunlu eğitim kapsamındadır. Bu merkezlerde aynı zamanda geleneksel çırak-kalfa-usta eğitimi de sürdürülmektedir. 11. sınıfın sonunda başarılı olanlar kalfalık ünvanı almaktadır; 12. sınıf sonunda başarılı olanlar ise usta olarak mesleki eğitim merkezlerinden mezun olmaktadır. Halen 323 adet mesleki eğitim merkezinde yaklaşık 100 bin öğrenci eğitime devam etmektedir.
Mezunların istihdam durumu
Mesleki eğitim merkezlerinden mezun olanlar büyük oranda mezun oldukları alanda istihdam edilmektedir. Örneğin 2018 yılında mezun olanların %88’i mezun oldukları alanlarda çalışırken %75’i dört yıllık eğitimleri boyunca iş yeri eğitimi
Nermin Subasic, paramiliter gruplar tarafından katledilip kemikleri Srebrenitsa ve etrafına saçıldığında yalnızca 19 yaşındaydı. Avrupa’nın yakın tarihinin en karanlık sayfalarından biri olan Srebrenitsa soykırımı sırasında sadece Nermin değil, 8.300’den fazla erkek, kadın ve çocuk hunharca katledildi. Eğer Srebrenitsa ve Zepa Anneleri olmasaydı, onların başlarına gelenler belki de unutulup giderdi.
Bu anneler, eşler ve kız kardeşler; gözyaşlarını sildiler ve acılarını bir amaca bağladılar. İntikam peşinde koşmadan, yirmi dört yıldır durmaksızın adalet çağrısında bulunuyorlar. Ve bizlere mesajları da şudur: Öteki’ni insan olarak görmemeye son verin.
Çoğu insan Srebrenitsa soykırımını bilmiyor, bilmek de istemiyor. Diğerleri de bunun yerel bir mesele olduğunu, dünyanın geri kalanıyla ilgisi olmayan bir tarih kazası olduğunu düşünüyor. Bu zihniyet, yalnızca ilgisizlik veya görecelilikten ibaret olmamakla birlikte, aynı zamanda Avrupa’da çok yaygın olan Müslüman karşıtı algıyı da ortaya koymaktadır. Srebrenitsa soykırımının dini bir temelinin olduğu inkâr edilemez. Bu insanlar sırf Müslüman oldukları için öldürüldü. Tüm bu olanlar ise, neler olduğunu bilen ancak yalnızca uzaktan