Bülent Akarcalı - Eski Turizm Sağlık Bakanıİnsan hakları ülkemizde, maalesef uzun yıllar tartışmalı konuların başında geldi. Bu hakların en yoğun ihlal edildiği dönemi 12 Eylül 1980’i takip eden yıllarda yaşadık. 500 bine yakın vatandaşımız takibata uğradı, bir kısmı yurt dışında kaçmak zorunda kaldı, binlercesi cezaevlerinde işkence gördü.
Türk fikir ve inanç hayatı üzerine kâbus gibi çöken Ceza Kanunu’nun 141, 142 ve 163 maddeleri en iyi yetişmiş yazar, şair, sanatçı, öğretim üyesi, basın mensubu, siyaset adamının hayatını mahvetti. ABD’nin şartlandırdığı Türkiye’de kırmızı ışık altında gitar çalan gençler komünist suçlamasıyla tutuklandı.
Turgut Özal’lı Türkiye
Turgut Özal ve arkadaşlarının kurduğu Anavatan Partisi (ANAP) 6 Kasım 1983’te seçimleri kazandığında, beş generalden oluşan bir yönetimin yapılandırdığı ve sıkıyönetimle takviye edilmiş, her türlü fikir ve siyaset hayatının sert ve müsamahasız denetim altında olduğu bir Türkiye devraldı.
1987’ye kadar devam
Zafer İşeri - Avukat Öğretim Görevlisi
İnsan onuru, hiçbir koşula bağlı olmaksızın sadece insan doğmak suretiyle doğuştan sahip olunan ve tüm hakların özü mahiyetinde bir değerdir. Bu temelde toplumun eşit süjesi kadınların ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının hatırlanmasına dair Dünya Kadınlar Günü, doğumundan itibaren sancıların temsili olmuştur. Rusya’da çarlığın yıkılmasına yol açan 1917 Şubat Devrimi’nin 8 Mart günü yapılan kadın yürüyüşü ile başlamış olması, 8 Mart 1908’de New York NewYork’ta kadın işçilerin öncülüğünde kadınlara oy hakkı talepleriyle düzenlenen miting, 8 Mart 1857’de New York’ta grev esnasında fabrikaya kilitlenen 120 kadın işçinin ölmesi… Medeniyetin ve eşitliğin kutlandığı bir gün olması arzulanırken halen kadınlara eşit hakların verilmesi, şiddetin önlenmesi taleplerinin gündeme taşındığı tarih olmaktadır.
Avrupa Konseyi tarafından “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye
Ezel Buse Sönmezocak
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Hacettepe Üniversitesi ile 2015’te yayınladığı araştırmaya göre, Türkiye’de fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalan her 100 kadından 89’u, maruz kaldığı şiddeti herhangi bir resmi kuruma bildirmemektedir. Resmi makamlara ulaşan 11 vakadan polise bildirilen vaka sayısı 7’dir. Polis ise kendisine bildirilen bu 7 vakanın en az yüzde 42’sinde şikayeti savcılığa bildirmemektedir.
Adalet Bakanlığı 2018 Adli İstatistikleri uyarınca savcılık makamı, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda önüne gelen şikayetlerin yalnızca yüzde 34.7’sinde iddianame düzenlemektedir. İddianame düzenlenerek yargılaması yapılan cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda fail aleyhine mahkumiyet hükmü kurulma oranının ise yüzde 51,4 olduğu görülmektedir. Basit bir matematik hesabıyla, kısaca, Türkiye’de her 1000 (bin) şiddet vakasından yalnızca 7’sinde fail aleyhine mahkumiyet kararı verilmektedir. Yani geri kalan tam 993 cinsel şiddet faili toplumda serbestçe yaşamına devam etmektedir. Bu 993 fail; okulda,
Bedri Baykam
Yıllardır en büyük arzum, gerçekten bütün aday seçimlerinin tam demokratik şekilde yapıldığı, ideal demokratik bir partileşme modelini, kendi partim, babamın ve Atatürk’ün partisinde içine doğduğum CHP’de yaşama geçirmekti. Öte yandan, önerdiğim bu modelin tabii ki tüm partilere örnek olmasını, her partinin buna benzer bir tüzükle doğrudan kendi temsiliyetlerini tam demokratik katılımcı bir anlayışla kendi örgütünün her üyesine devretmelerini isterim.
2003’te CHP Genel Başkan adayı olduğumda, partinin demokratik bir tüzüğü olmaması nedeniyle, son gün Kurultay’da yarışma hakkım elimden alınmıştı; hem de büyük ihtimalle kazanmak üzere olduğum bir konumdayken. “Yarışma” yani adaylık şartları, Kurultay günü apar topar değiştirilmiş ve inanılmaz şekilde Genel Başkan’ın rakip olmadan yarışması (!) sağlanmıştı. Halbuki 18 yıl önce o Kurultay’da, bugün gündemde olan “Akıllı Kart”, bilgisayar teknolojisi ile partinin aday seçimi ve önemli
Mete Veysioğlu / mete.vey@yandex.com
2020 yılında 800 bine yakın yeni yatırımcının Borsa İstanbul ile tanışmasıyla borsamızdaki yerli yatırımcı sayısı 2 milyon kişiyi geçti. Uzmanlara göre borsaya artan ilginin başlıca sebebi, pandeminin tetiklediği zorlu ekonomik koşullarda şirketlerin finansman bulmak, bireylerin de birikimlerini değerlendirmek adına borsaya daha çok yönelmesi. Sebep ne olursa olsun, sonuçta borsamızda yeni bir yatırımcı grubu var. Üstelik 30 yaş altı yatırımcı sayısı 350 bini aşmış durumda.
Bu gelişme sevindirici, ancak borsanın sağlıklı bir fonlama kanalı olması için yeni yatırımcıların kendi risk profillerini doğru analiz edip birikimlerini buna uygun değerlendirmeleri gerekiyor. Kısacası beklentilerimiz gerçekçi olmalı. Örneğin Şubat ayı içinde, global finans piyasaları büyük bir dalgalanma yaşadı: ABD’de ekonomik toparlanmaya bağlı olarak enflasyonun artacağı beklentisi ile uzun vadeli tahviller satıldı ve buna bağlı olarak tahvil getirileri hızla yükseldi. Bu depremin sarsıntıları birçok gelişen ülke piyasasında hissedildi ve çok sayıda yatırımcı
Prof. Dr. Cengiz Kuday
Sivis pacem para bellum
Hazır ol cenk-u cidale ister isen sulhu salah (eğer barış istiyorsan savaşa hazırlan)
İzmir Atatürk Lisesi’nde ağabeyim Sayın Alev Coşkun seneler önce Washinton Üniversitesi’nde tanıdığı ve hocası Henrry Kissinger ile Amerika’ya Ecevit’le gittikleri bir toplantıda tekrar bir araya geldiklerini ve Kissinger’ın bir konuşmasını iletti;
Türkiye’yi bir futbol sahasına benzettiğini, saha içinde her türlü şekilde oynayabileceklerini ve fakat bu sahanın dışında oynadıklarının bir faul olarak değerlendirilip cezalandıracaklarını belirtti demişti.
Şu günlerde görüyoruz Yunanistan’ın savunma bütçesini 5 kat artırdığını, çok sayıda bize verilmeyen f 35 uçaklarını dolaylı bir yoldan aldığını, (BAE) Birleşik Arap Emirlikleri dolayısıyla- uçaklar BAE ye ait- Fransa’dan 18 jet daha alacağını ve ayrıca yine Fransa’dan 4 yeni fırkateyn ve yeni denizaltılar; çeşitli askeri teçhizat, ABD ve İsrail Almanya diğer ülkelerden aldığı ve alacağı bilgisayar teknolojisini aldığını çok sayıda
Zafer İşeri / (Avukat, Öğretim Görevlisi)
Ülkemizde ve dünyanın pek çok bölgesinde kripto paralara yönelik hukuki bir düzenleme bulunmamaktadır. Dijital ortamlara özgü, şifrelenmiş sanal paralar, kontrolsüz bir sistem içerisinde müdahale imkânı olmaksızın riskleri ve sorunlarıyla birlikte büyüyen bir piyasa oluşturmaktadır.
2008 yılından beri kullanılan ancak devletler tarafından yok sayılan bu eşya, yazılım algoritmalarından oluşmuştur. Değiştirilemeyen, silinemeyen ve takip edilebilen bir teknolojidir. Teknik açıdan para olabilmesi için karşılıkları olması, bu açıdan güvence verilmesi gerekmektedir. Paranın değerini koruması ve manipülasyonlara dirençli olabilmesi için sayısının belirli ve kontrol edilebilmesi gereklidir. Böyle bir şart sağlanmaksızın sanal olarak varsayımsal bir sınır ya da sınırsız kapasiteyle üretilen değerlerin, yasal yaptırımlara takılmaksızın haksız kazanç elde edilmesini kolaylaştırıcı bir nitelik arz ediyor. Vergilendirme sistemine dahil edilmemesi de toplumsal bir sakınca oluşturuyor.
Kullanımları ve
Bülent AKARCALI / Sağlık ve Turizm eski bakanı
ABD ve AB’nin yaptırım uygulama-larını, sömürgeci yönetim anlayış ve davranış döneminden kalan, tamamen kendi çıkarlarını korumak için kendinden zayıf olduklarına inandıkları ülkeleri kendi kendilerine koydukları evrensel ilke ve kural diye sundukları şart ve kurallar doğrultusunda cezalandırmak amaçlı bir politika diye tanımlayabiliriz.
Batı’nın, sorunları ciddi müzakere yoluyla çözmeye çalışmak yerine, tepkilere dayalı kararlarla çözebileceğine hala inanır olması insanlık adına gerçekten üzücü ve talihsiz bir durumdur.
Rus tepkisi
Türkiye’nin uzun yıllardır karşı karşıya kaldığı bu yaptırım uygulamalarına direnmesi yanında en son Rusya’nın da ciddi bir tavır koymak durumunda kaldığını gözlemliyoruz. Avrupa Birliği’nin yaptırım uygulama açıklamasına, Rusya’nın verdiği sert cevap artık yaptırım modasının geçtiğini belgeleyen, Türkiye’den sonra ikinci bir kanıtıdır.
Muhalif Navalny nedeniyle Rusya’ya yaptırım başlatarak Pandora’nın kutusunu