Prof. Dr. Sefer Şener / İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi
Yatırımcılar ve bireysel tasarruf sahipleri açısından paranın reel getirisi önemlidir. Tasarruf sahipleri makul bir reel getiri elde etmek zorundadır.
Makul getiri herkese göre farklı olsa da en azından alternatif getiri alanlarının altında kalmamalıdır. Reel getiri açısından gerçekleşen ve beklenen enflasyon verileri en önemli göstergedir.
Reel getiri enflasyonun üzerinde oluşacak pozitif getiridir. Reel getiride ayrıca bizim gibi ülkelerde döviz kuru oynaklıklarını da göz önüne almak gerekmektedir. Oynaklığı çok yüksek kurlar hem enflasyonu, hem reel getiriyi etkilemektedir.
Faiz yüksek mi?
Son aylardaki tartışmalar Merkez Bankası’nın faiz artışlarına paralel olarak ne kadar getiri elde edildiği üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bundan sonraki süreçte piyasada faizleri aşırı düşecek beklentisine sokmak, tahvil portföylerinden çıkışı ve dövize yönelmeyi başlatabilecek bir durumdur. Enflasyonu kalıcı düşüş trendine sokmadan faiz indirimlerine başlamak yanılgı olacaktır.
Acaba şu an Türkiye’de reel faizler yüksek mi...
2002 yılında yüzde 15, 2003 yılında yüzde 21, 2004 yılında yüzde 12.9 olan Türkiye’deki reel faiz getiri oranları; 2010 yılına kadar neredeyse hiç yüzde 4’ün altına inmemiştir.
Ancak 2010 yılıyla birlikte enflasyondaki düşüş eğiliminden de yararlanılarak 2019 yılına kadar reel faiz oranları yüzde 2’nin üzerine çıkmamıştır. 2011, 2014, 2015, 2017, 2018 ve 2020 yıllarında Türkiye negatif reel faizli ülkeler arasında yer almıştır.
Naci Ağbal yönetiminde son yapılan artışla oluşan yüzde 19’luk politika faiziyle birlikte gerçekleşen enflasyona göre bu oran yüzde 3 seviyesine (hesaplanan politika reel faizi), beklenen enflasyona göre ise hesaplanan reel faiz oranı yüzde 7.5 seviyesine yükselmiştir.
Bu oranlar eşitimiz olan ülkelere göre en iyi oranlardır. Bu durum, ters dolarizasyon ve enflasyonda kalıcı düşüşün başlaması açısından çok önemlidir.
Dengeli bir yapı
G20 ülkeleri içinde Çin, Japonya, Türkiye, Meksika, Endonezya, Güney Afrika ve Singapur politika faizi enflasyon durumuna göre pozitif getiri sağlayan ülkelerdir. Çin, yüzde 4.05 ile G20 içinde en yüksek getiriyi sağlarken, Türkiye yüzde 3 ile ikinci sırada yer almaktadır. Endonezya yüzde 2.12, Malezya yüzde 2, Tayland yüzde 1.7 reel faize sahipken, Yunanistan yüzde 1.3, Japonya yüzde 0.3, İsrail yüzde 0.1’lik reel faize sahiptir.
Türkiye ile benzer gelişmekte olan Rusya, Macaristan, Polonya ise negatif reel getiri sağlayan ülkeler arasındadır.
Evet, ABD, Euro Bölgesi Avrupa Birliği ülkeleri, İngiltere, Fransa, İspanya, İtalya gibi ülkeler negatif reel getiriye sahiptirler. Ancak bizim gibi gelişmekte olan ülkeler enflasyonda kalıcı düşüşü sağlayıp, döviz kurlarında dengeli bir yapı oluşturana kadar reel faiz vermek durumundadır.
***
Önce risk primi düşmeli
Makro veriler anlamında enflasyon tek hanelere gerileyene dek faizler Türkiye’nin gündeminden düşmeyecektir. Türkiye’de reel faizi düşürebilmek için öncelik ülke risk primi dediğimiz CDS’lerin düşmesi gerekecektir. Döviz oynaklığı ve yüksek risk primi düşmeden reel faiz düşüşünden bahsetmek kalıcı çözümler ortaya koymayacaktır. Ayrıca ABD tahvil piyasasındaki son dönemdeki gelişmelerde olduğu gibi, küresel emtia fiyatlarındaki gelişmeler ve Kovid-19 sürecinin evrileceği boyut alınacak kararlar üzerinde etkili olacaktır.
Kısacası, yeni Merkez Bankası yönetiminde ani rota değişiklikleri, radikal dönüşler en azından kısa vadede beklememek gerekmektedir. Çünkü fiyat istikrarında alınacak mesafeden sonra dönüşüm mümkündür.
Eğer temmuz, ağustos aylarından itibaren enflasyonda yön aşağı çevrilirse ancak o zaman faiz indirimlerinden söz etmek daha anlamlı olacaktır.
***
Büyüme ön plana çıkabilir
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun yeni görevinde öncelikli ele alacağı konular için geçmişte yazdığı makalelere de bakarak fikir yürütebiliriz.
Gördüğümüz kadarıyla bundan sonraki süreçte faizlerin yüksekliği ya da diğer unsurlardan ziyade öncelikle büyüme patikası tercih edilecek gibi görünüyor. Biraz daha aşağı çekilmiş faizle büyüme daha çok ön plana çıkarılacak gibi anlıyoruz. Tabii bekleyip görmek lazım. Hemen dünden bugüne değişiklikler, radikal adımlar beklememek gerekiyor.
Dolayısıyla bundan sonraki süreçte, hem maliye politikaları hem para politikaları eş zamanlı yürütülecek gibi görünüyor. Türkiye’nin büyümesine, böylelikle istihdamın artırılması yoluna başvurulacağını anlıyoruz.
Muhtemelen nisan ayında, faiz kararına tekrar bakılacak. Oradaki unsur da yine enflasyon olacak. Eğer nisan ayı enflasyonu yüksek çıkarsa o zaman açıkçası faiz indirimi beklememek lazım.
Bu patikada bir süre daha devam etmemiz lazım. Ama devlette devamlılık esastır, ufak tefek politika değişiklikleri olur ama ana hedef aynıdır. Ana hedef fiyat istikrarıdır, yani enflasyonu kontrol altına almaktır, cari açığı azaltmaktır, büyümeyi sağlamaktır, istihdamı artırmaktır.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024