Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

BÜLENT AKARCALI

16 Mart 1988 Cuma günü, 8 adet Rus yapımı MİG 23 savaş uçağı, kuzey Irak’ın önemli şehirlerinden Süleymaniye yakınlarındaki Halepçe kasabasına saldırı düzenledi. Uçaklar zehirli hardal gazı bombaları taşıyordu. 6000’i aşkın insanın ölümüne yol açan saldırı emrini veren Saddam Hüseyin’di.

Turgut Özal Başbakan, Mesut Yılmaz Dışişleri Bakanı, ben de Sağlık Bakanıydım. Beni bilgilendiren ve “Bülent hazırlık yapsan iyi olur sınıra doğru on binlerce kişi geliyor tıbbi yardıma ihtiyaç olacak” diyerek uyaran Mesut bey oldu.

Haberin Devamı

Kısa sürede 40.000 kadar Kürt kökenli komşumuz sınırımıza yığılmaya başladı. Hemen akabinde başta ABD olmak üzere Batılı müttefiklerimiz bu kişileri sığınmacı olarak almamız için girişimlerde bulunan büyükelçilere Mesut bey “Onlar bizim komşularımız, çoğu da akrabamız, onları almak için sizlerin uyarmasına gerek yok, ancak sizler nasıl yardımcı olmayı düşünürsünüz” şeklinde yanaştı. Bizzat bulunduğum görüşmelerde, sığınmacıların en az yarısını ülkelerine alabileceklerini belirtiler. Daha sonra bir kısım sığınmacının bu ülkelere gitme istekleri ortaya çıkınca almayı kabul ettikleri miktarlar 2 rakamı zor buldu. İlk konuşmalarda mangalda kül bırakmayanlar, ağır terör baskısı altında olan bu bölgelerde kurulan kamplarda zor şartlar altında yaşayanlara, bugün de olduğu gibi ciddi bir yardım eli uzatmadılar. Toplamda bu ülkelere gidebilenlerin sayısı bini bulmadı.

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ve savaş ahlakında terk edilmiş olan zehirli gaz kullanmaya ve böyle bir cinayeti işlemeye, toplu katliama, Saddam nasıl cesaret edebilmişti?

Cevabı, Saddam’ın arkası sıvazlanıp kışkırtılarak Humeyni rejimini yıkmayı amaçlayan ABD ve AB adına vekaleten İran’a savaş açmasında yatıyor.

Savaş 22 Eylül 1980’de başladı. ABD 12 Eylül 1980 darbesiyle Türkiye’yi sağlama alarak, Saddam’a Türkiye sana saldıramaz garantisini de vermişti!

20 Ağustos 1988’de biten 8 yıllık savaş boyunca ABD ve AB ülkeleri Saddam’ın cinayetlerine sessiz kalarak bu zulmün vebaline ortak olduklarını düşünmediler. İsveç gibi en barışçı geçinen ülke dahil tüm Batı on milyarlarca dolarlık silah satışıyla ceplerini doldurdular. Bu rezilliğe katılmayan tek ülke Türkiye oldu. Dolaylı veya dolaysız İran’a veya Irak’a bir tek silah dahi satmadı. 

Haberin Devamı

Yüz binlerce Kuzey Iraklı Kürt genci ülkeleri için şehit olacaklarına inanarak savaşırken, ABD’nin şeytani planına kurban gittiklerinin farkında değillerdi. Aynen bugün YPG, PYG bünyesinde savaşanların, aslında Amerikalı gençlerin yerine öldüklerini ve öleceklerini bilmemeleri gibi. Dün, Saddam’ın nasıl kullanıldıktan sonra yok edildiğini unutanların yarın kendi başlarına da aynısının gelebileceğini unuttukları gibi Batı’nın cinayetlere karşı aynı duyarsızlığını yıllar sonra Srebrenitsa’da, Ruanda’da yaşadık.

Saddam Halepçe dahil suçlarının cezasını 30 Aralık 2006’da idam edilerek ödedi. Ama savaşı vekaletle yürütenler her zamanki gibi koyun postuna bürünmüş sırtlanlar gibi davam ettiler. Etmeselerdi Srebrenitsa, Ruanda katliamları olabilir miydi?  

Haberin Devamı

Halepçe’ye atılan zehirli gazları kim satmıştı? Ne ABD ne Birleşmiş Milletler ne de Avrupa Parlamentosu bu suçu işleyeni araştırmak zahmetine katlanmadı. Belki de bir numaralı suçlu Vietnam’da bol bol kimyasal silah kullanmış ABD ya da masum görünümlü bir AB ülkesiydi. Her halükârda Saddam’ın Halepçe’de kullandığı zehirli gazlar daha sonra ABD Başkanı Georges Bush’un, kitle imha silahlarının bulunduğu yalanının gerekçesi de olacaktı. ABD, dünya kamuoyunu kandırıp Irak’ı işgal ederek bir milyondan fazla insanın öldürülmesine sebep oldu. Herkesle dalga geçer gibi, 20 Mart 2003’de başlayan bu katliam hareketi Özgürleşme Operasyonu olarak adlandırıldı!

Tarihin karanlık sayfalarında Cuma günü meydana geldiği için Kanlı Cuma olarak da bilinen zehirli gaz saldırısı Müslüman ve örf/adetlerine bağlı Kürt halkına yapılmış bir soykırım olarak kabul edilir. (*)

BM kayıtlarına göre çoğunluğu çocuk, yaşlı ve kadın olan 6 bin 357 kişi, üç saat süren zehirli gaz bombardımanı sonrası zehirlenerek ya da yanarak hayatını kaybederken, 14 bin 765 kişi ağır derecede yaralandı. Saldırıdan uzun süre sonra bile komşu köy ve beldelerde yaşayan birçok insanda çeşitli hastalıklar meydana geldi ve yapılan doğumlar sağlıklı neticelenemedi.(*)

(*) www.mardinlife.com

Halepçe Katliamı ve de Batı’nın samimiyetsizliği