BÜLENT AKARCALI- Hz.İsa’yı Türkler çarmıha germiştir!
Azerbaycan - Ermenistan arasında çıkan son çatışmanın nasıl, neden ve hangi tarafça başlatıldığı bilgileri ortaya bile çıkmamışken Avrupa Parlamentosu üyesi bir Fransız Milletvekili kalkıp parlamentonun Azerbaycan’ı kınamasını isteyen konuşma yapıyor, tabii bol bol alkışlanıyor. Bay Macron fırsatı kaçırmıyor, hemen “Azerbaycan saldırıları durdursun” beyanatıyla Fransız kamuoyunu peşin peşin şartlandırıp, Ermeni diasporasının sırtını okşuyor. Almanya deseniz hakeza. Kimse bu işin doğrusu ne diye sormuyor. Niye sorsun ki konu Türkiye ve Türk dünyası ise her türlü iftira, yalan geçerli. Hz. İsa’yı Romalılar değil, Türkler çarmıha germiş deseniz doğrudur diyecekler.
ABD Senatosu’ndan
bir kara ses daha
Ülkemize karşı yaptırımlarda önceliği elden bırakmayan ABD Senato Dış İlişkiler Komite Başkanı, Türkiye hakkında husumet içeren söylemleri ırkçılığa varan Robert Menendez’ e biri daha ekleniyor; aynı komitenin üyesi F-35’lerin satışını aktif
Bilgay Duman - bilgay.duman@gmail.com /
Geçtiğimiz günlerde Irak Türkmen Cephesi’nin (ITC) Süleymaniye İl Başkanlığı Üyesi Necmettin Veli Abdullah, Süleymaniye’de evinin önündeki aracına yerleştirilen bombanın infilak etmesi sonucu iki bacağından yaralandı. Saldırının zamanlaması dikkat çekiciydi... Zira, idari olarak Diyala’ya bağlı olan ancak Süleymaniye’nin kontrolünde kalan Kifri’de terör örgütü PKK’nın Irak’taki siyasi uzantısı olan Tevgera Azadi’nin üyesi olduğu bilinen “Şamal” lakaplı Süheyl Aziz Hurşit’in öldürülmesi, PKK tarafından Türkiye’nin Irak operasyonlarıyla birlikte değerlendirilmiş, suikastte Türkiye’nin paprmağı olduğuna dair algı yönetimi yapılmıştı. 28 Ağustos’ta Hurşit’in öldürülmesinin ardından, 3 Eylül’de Necmettin Veli Abdullah’a saldırı düzenlenmesi, PKK’nın Türkmenler üzerinden Türkiye’ye mesaj vermeye çalıştığının göstergesi olabilir.
Nitekim, Irak Kürdistan
Cengiz Kuday / cengiz.kuday@milliyet.com.tr - Türk ve Yunan halklarının iki ülke ilişkilerine genel bakışında temel farklılıkları gözlemlememek mümkün değil. Türkler tarihten gelen askeri özgüven duygusu, ülkenin stratejik derinlik yaratan coğrafi büyüklüğü, nüfusu, sanayileşmedeki başarıları göz önünde tutarak, sanki Yunanistan’ı ciddiye almayan bir düşünce yapısına sahipler.
Yunanistan’ın her fırsatta ülkemiz aleyhine çalıştığını, bu konuda hiçbir fırsatı kaçırmak istemediğini bildikleri halde, genel bir endişe ve düşmanlık havası sezilmiyor, sanki bir çatışma çıkması durumunda Türkiye’nin tehlikeyi kolaylıkla bertaraf edeceğine kesinlikle inanılıyor ve Yunanistan’ın niye böyle davrandığını anlamakta zorluk çekiliyor. Türkiye’de Yunanistan karşıtı genel bir hava yaşanmıyor, sistematik şekilde Yunan düşmanlığı aşılayan bir kurum yok. Genellikle Türk halkı ve kurumları Yunanistan’ın tahriklerine, gayri hukuki davranışlarına tepki göstermekten ileri gitmiyor, son derece
Cengiz Kuday - cengiz.kuday@milliyet.com.tr
ABD açıklaması:
“Yunanistan’ın ege adaları üzerindeki egemenliğinin tartışılması söz konusu değildir.”
Fransa Dışişleri Bakanlığı:
“Türkiye saldırırsa Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ı destekleriz.”
19. yüzyılda İngilizlerin gambot diplomasisi; Amerikalıların büyük sopa politikası adını verdikleri eski stratejisi günümüzde ABD tarafından ve onu destekleyen AB ülkeleri; İsrail ve kralları ölünce 3 gün yas ilan ettiğimiz Arap Ülkeleri tarafından ülkemize ekonomik, siyasi yaptırımlarla yola getirmek istenen devlet masasına oturtmak; güç gösterisi ile muhataplarının yani biz Türkiye’nin gözünü korkutmak!
Ege Adalarını; bizim zamanında 12 ada dediğimiz; Yunanların ısrarla Yunan Adaları dediği adaları olağan üstü silahlandırmak;
Girit’ten; bizim Dede Ağaç dediğimiz bölgeye kadar hatta ana karamızın burnundaki adalarda da hak iddia ederek bayrak dikmek, silahlandırmak… Arabalara yığılan silahlara baktığımız zaman hakikaten &c
Prof. Dr. Hasan Ünal (Maltepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü) Suriye ile 2011’de bozulan ilişkileri düzeltmek ilk anda pek de kolay gibi görünmese de önce normalleşme, ardından dostane ve nihayetinde o kardeşçe diyebileceğimiz ilişkilere dönme amaçlı bir yol haritası ortaya koymamızda büyük fayda var...
Yol haritamız üç esas üzerine inşa edilmelidir. İlki sığınmacıların geri gönderilmesi konusudur. İkinci hedef Adana Mutabakatı’nın güncellenerek yeniden uygulamaya konulması olmalıdır. Bir diğer unsuru da Şam’ın KKTC’yi tanımasını sağlamak olmalıdır...
Suriye ile ilişkilerimizin normalleştirilmesi gerektiğine dair Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Bahçeli tarafından yapılan açıklamalar son yıllarda hükümetin dış politikada yapmaya çalıştığı genel toparlanma hamlelerinin belki de en kritik ve en önemli halkasını oluşturuyor. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır ve İsrail ile ikili ilişkilerde yıllarca yaşanan olumsuzlukları ortadan kaldırmaya yönelik girişimler
Hikmet Sami Türk
(Dünün devamı)
6. Sonuç
Görüldüğü gibi, teröre ve terörist örgütlere karşı mücadelede Türkiye-Suriye işbirliği konusunda hâlen yürürlükte olan bir anlaşma yoktur. Adana Mutabakatı, açıkça yürürlükten kaldırılmış olmamakla birlikte, 2011’den bu yana fiilen uygulanma-maktadır. Rusya Devlet Başkanı Putin’in 2019’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bu Mutabakat’tan söz etmesi, Türkiye’nin Suriye’de yeni bir sınır ötesi askerî harekât yapmasına gerek olmadığını ifade etmek içindir. Ancak böyle bir harekât zorunluğunun ortaya çıkmaması için Suriye’nin PKK ve uzantılarına karşı Adana Mutabakatı hükümlerini tam olarak uygulaması gerekir. Aksi takdirde Türkiye, Suriye topraklarından gelecek bir terör saldırısına karşı Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 51. maddesi çerçevesinde meşru savunma hakkının kullanmakta duraksamaz.
Bu arada Türkiye’nin teröre ve terörist örgütlere karşı
Hikmet Sami Türk
(Dünden devam)
Türkiye’nin güney sınırındaki güvenlik gereksinmesini anlayışla karşılayan, Suriye sorununda Esad’ı destekleyen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 23 Ocak 2019 günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la Moskova’da yaptığı görüşmede Suriye topraklarında teröristlere karşı mücadele bağlamında Adana Mutabakatı’ndan söz etmesi, bu metni yürürlükte kabul ettikleri; Türkiye’nin bu çerçeve içinde kalmasını ve yeni bir sınır ötesi askerî harekât yapmamasını istedikleri anlamına gelmektedir. (2)
5. Ankara Anlaşması
21 Aralık 2010 günü Ankara’da bir araya gelen Türkiye ve Suriye heyetleri arasında yapılan görüşmeler sonunda iki ülkenin Dışişleri Bakanları Ahmet Davutoğlu ve Walid Mouallem tarafından yeni bir anlaşma imzalanmıştır. Adana Mutabakatı’nın geliştirilmiş ve kapsamlı bir şekli olan bu anlaşma “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Terör ve Terör Örgütlerine Karşı
HİKMEt SAMİ TÜRK
1.Giriş
Çağımızda terör örgütleri, yaptıkları eylemlerde yalnız bir ülkenin sınırları içinde kalmıyor, üslendikleri bir ülkeden başka bir ülkeye yönelik sınır aşan eylemlerde de bulunuyorlar. Türkiye, yaklaşık 40 yıldan beri ülke bütünlüğüne ve anayasal düzene karşı gerek yurt içinden çıkan, gerek yurt dışından gelen, çoğu zaman birbiriyle bağlantılı terör örgütleriyle mücadele ediyor. Bu bağlamda özellikle güney komşularımız Irak ve Suriye’de üslenen terör örgütleri birçok yurttaşımızın can ve mal kaybına yol açan eylemler yaptılar. Onları etkisiz duruma getirmek için uluslararası hukuk çerçevesinde verilen mücadele devam ediyor.
Bu mücadele, bazen sıcak takip hakkı kullanılarak komşu ülkelerin topraklarına girerek yapılıyor. Komşularımızın toprak bütünlüğüne saygımız tamdır. Ancak Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 51. maddesi çerçevesinde meşru savunma hakkının kullanılması bunu gerektiriyor.
Belirli