Cengiz Kuday - cengiz.kuday@milliyet.com.tr
ABD açıklaması:
“Yunanistan’ın ege adaları üzerindeki egemenliğinin tartışılması söz konusu değildir.”
Fransa Dışişleri Bakanlığı:
“Türkiye saldırırsa Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ı destekleriz.”
19. yüzyılda İngilizlerin gambot diplomasisi; Amerikalıların büyük sopa politikası adını verdikleri eski stratejisi günümüzde ABD tarafından ve onu destekleyen AB ülkeleri; İsrail ve kralları ölünce 3 gün yas ilan ettiğimiz Arap Ülkeleri tarafından ülkemize ekonomik, siyasi yaptırımlarla yola getirmek istenen devlet masasına oturtmak; güç gösterisi ile muhataplarının yani biz Türkiye’nin gözünü korkutmak!
Ege Adalarını; bizim zamanında 12 ada dediğimiz; Yunanların ısrarla Yunan Adaları dediği adaları olağan üstü silahlandırmak;
Girit’ten; bizim Dede Ağaç dediğimiz bölgeye kadar hatta ana karamızın burnundaki adalarda da hak iddia ederek bayrak dikmek, silahlandırmak… Arabalara yığılan silahlara baktığımız zaman hakikaten &c
Prof. Dr. Hasan Ünal (Maltepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü) Suriye ile 2011’de bozulan ilişkileri düzeltmek ilk anda pek de kolay gibi görünmese de önce normalleşme, ardından dostane ve nihayetinde o kardeşçe diyebileceğimiz ilişkilere dönme amaçlı bir yol haritası ortaya koymamızda büyük fayda var...
Yol haritamız üç esas üzerine inşa edilmelidir. İlki sığınmacıların geri gönderilmesi konusudur. İkinci hedef Adana Mutabakatı’nın güncellenerek yeniden uygulamaya konulması olmalıdır. Bir diğer unsuru da Şam’ın KKTC’yi tanımasını sağlamak olmalıdır...
Suriye ile ilişkilerimizin normalleştirilmesi gerektiğine dair Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Bahçeli tarafından yapılan açıklamalar son yıllarda hükümetin dış politikada yapmaya çalıştığı genel toparlanma hamlelerinin belki de en kritik ve en önemli halkasını oluşturuyor. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır ve İsrail ile ikili ilişkilerde yıllarca yaşanan olumsuzlukları ortadan kaldırmaya yönelik girişimler
Hikmet Sami Türk
(Dünün devamı)
6. Sonuç
Görüldüğü gibi, teröre ve terörist örgütlere karşı mücadelede Türkiye-Suriye işbirliği konusunda hâlen yürürlükte olan bir anlaşma yoktur. Adana Mutabakatı, açıkça yürürlükten kaldırılmış olmamakla birlikte, 2011’den bu yana fiilen uygulanma-maktadır. Rusya Devlet Başkanı Putin’in 2019’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bu Mutabakat’tan söz etmesi, Türkiye’nin Suriye’de yeni bir sınır ötesi askerî harekât yapmasına gerek olmadığını ifade etmek içindir. Ancak böyle bir harekât zorunluğunun ortaya çıkmaması için Suriye’nin PKK ve uzantılarına karşı Adana Mutabakatı hükümlerini tam olarak uygulaması gerekir. Aksi takdirde Türkiye, Suriye topraklarından gelecek bir terör saldırısına karşı Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 51. maddesi çerçevesinde meşru savunma hakkının kullanmakta duraksamaz.
Bu arada Türkiye’nin teröre ve terörist örgütlere karşı
Hikmet Sami Türk
(Dünden devam)
Türkiye’nin güney sınırındaki güvenlik gereksinmesini anlayışla karşılayan, Suriye sorununda Esad’ı destekleyen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 23 Ocak 2019 günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la Moskova’da yaptığı görüşmede Suriye topraklarında teröristlere karşı mücadele bağlamında Adana Mutabakatı’ndan söz etmesi, bu metni yürürlükte kabul ettikleri; Türkiye’nin bu çerçeve içinde kalmasını ve yeni bir sınır ötesi askerî harekât yapmamasını istedikleri anlamına gelmektedir. (2)
5. Ankara Anlaşması
21 Aralık 2010 günü Ankara’da bir araya gelen Türkiye ve Suriye heyetleri arasında yapılan görüşmeler sonunda iki ülkenin Dışişleri Bakanları Ahmet Davutoğlu ve Walid Mouallem tarafından yeni bir anlaşma imzalanmıştır. Adana Mutabakatı’nın geliştirilmiş ve kapsamlı bir şekli olan bu anlaşma “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Terör ve Terör Örgütlerine Karşı
HİKMEt SAMİ TÜRK
1.Giriş
Çağımızda terör örgütleri, yaptıkları eylemlerde yalnız bir ülkenin sınırları içinde kalmıyor, üslendikleri bir ülkeden başka bir ülkeye yönelik sınır aşan eylemlerde de bulunuyorlar. Türkiye, yaklaşık 40 yıldan beri ülke bütünlüğüne ve anayasal düzene karşı gerek yurt içinden çıkan, gerek yurt dışından gelen, çoğu zaman birbiriyle bağlantılı terör örgütleriyle mücadele ediyor. Bu bağlamda özellikle güney komşularımız Irak ve Suriye’de üslenen terör örgütleri birçok yurttaşımızın can ve mal kaybına yol açan eylemler yaptılar. Onları etkisiz duruma getirmek için uluslararası hukuk çerçevesinde verilen mücadele devam ediyor.
Bu mücadele, bazen sıcak takip hakkı kullanılarak komşu ülkelerin topraklarına girerek yapılıyor. Komşularımızın toprak bütünlüğüne saygımız tamdır. Ancak Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 51. maddesi çerçevesinde meşru savunma hakkının kullanılması bunu gerektiriyor.
Belirli
İSMAİL ÖZCAN- Son günlerde kısa aralıklarla insanımızı derinden üzen katliam gibi trafik kazaları yaşandı. 20 Ağustosta Gaziantep ve Mardin’de yaşanan trafik kazalarında toplam 36, 22 Ağustosta Muğla’da meydana gelen kazada 5, 24 Ağustos’ta Marmaris’te turistleri taşıyan safari aracının devrilmesi sonucu 5, 25 Ağustos’ta TEM Otoyolunun İstanbul Esenler mevkiinde bir otomobilin ağaca çarpması sonucu yine 5 kişi hayatını kaybetti. Beş günün bilançosu 51 kayıptı. Aynı günlerde 1-2 kişinin ölümüyle sonuçlanan trafik kazalarındaki kayıplar buna dâhil değildir. Ne yazık ki bu kazalar ilk olmadığı gibi son da olmayacaktır.
Mardin’de freni patlayan tırın büyük bir hızla kalabalığın üzerine dalması, insanların canhıraş feryatlarla kaçışması, tırın altında kalan 20 kişinin hayatını kaybetmesi olayı, TV’lerin haber bültenlerinde seyredenlerin gözünün önünden yıllarca gitmeyecek bir facia idi. Gaziantep’te otoyolda aşırı hız yüzünden devrilen bir yolcu otobüsünün daha önce yaşanmış bir trafik
Bülent Akarcalı - En üstün değer çıkardır!
Batı ülkelerinin; her konuda ilim, mantık, akıl, sağduyu gibi değerlere sahip olduğunu sanmak gibi bir saflığımız var. Çoğu kez, ilişkilerimizde bu değerlerin esas olduğuna dayanarak hareket edip sonra da hayal kırıklığına uğrayınca, bu ülkeleri çifte standart uygulamakla şikâyet ediyor ve bu durumun esas nedeninin, Batı dünyası için en üstün değerin çıkar olduğunu hala anlamak istemediğimizden kaynaklandığını görmüyoruz.
Batının tüm müspet değerlerinin üst ve baskın temel değeri çıkar söz konusu olduğunda tüm insani, vicdani, mantıki değerlerinin yok olduğunu, sağduyusunun kapandığını görüyoruz. Geçmişte ve de bugün bu ölçülerin hiçbirinin işlemediğini, çıkarın her şeyin üstünde tutulduğunu, sömürgecilikte, işgal ettikleri ülkelerdeki katliam ve soykırımlarında, yabancı düşmanlığında, ırkçılıkta görüyoruz.
Tanımladığım değerlerle-çıkar çatışmasını Ukrayna-Rusya savaşı ile
Bilgay Duman / (ORSAM Irak Çalışmaları Koordinatörü) - Parlamenter siyasetten çekilmesinin ardından sokak siyasetine yönelen Sadr, şiddet sınırının aşılmasıyla geri adım atmış görünüyor. Sadr’ın 30 Ağustos’ta yaptığı açıklamayla tansiyon düşse de, bu durum, olayların bittiği anlamına gelmiyor... Kısa vadede söz konusu sorunların çözülmesi mümkün görünmüyor.
Buradaki en büyük problem devlet kurumsallaşmasının sağlanamaması. Etnik ve mezhepsel kimlik üzerinden yürütülen siyaset devletin yönetim yapısına da sirayet etmiş durumda. Mukteda es-Sadr, bu kurulu düzene bir karşı çıkıyordu. Söylemlerindeki reform özellikle devlette yönetim yapısının değişmesine yönelikti. Ancak Sadr’ın attığı adımların “sinir uçlarına” dokunması, çatışma dinamiklerini beraberinde getirdi, attığı adımlar, bumerang gibi kendisine dönük olumsuzluklar ortaya çıkardı. Bu nedenle Sadr’ın siyasetten çekildiğine yönelik açıklaması zaman kazanmaya yönelik bir