Oğuz Çelikkol / Emekli Büyükelçi - Türkiye, Yunanistan’la hem kara hem de deniz komşusu. Komşumuz Yunanistan’la Trakya’daki kara sınırımız 212 km uzunluğundayken, Ege Denizi’nde çok daha uzun bir deniz sınırını paylaşıyoruz. Ancak yarı kapalı bir deniz olan Ege’de Türkiye ile Yunanistan arasında, birbiriyle ilişkili birçok sorun yaşanıyor.
Bu sorunlar arasında Yunanistan’ın kendisine askerden arındırılma şartıyla bırakılan Ege adalarını, Lozan (1923) ve Paris (1947) anlaşmalarını çiğneyerek silahlandırması, dünyada başka örneği bulunmayan şekilde, Şikago Anlaşması’nı ihlal ederek (6 millik karasularının ötesinde) 10 millik bir hava sahası iddiası, yine Şikago Anlaşması’nı ihlal ederek FIR (Uçuş Bilgi Bölgesi) sorumluluklarını “egemenlik” hakkı gibi görmesi de bulunuyor. Bu sorunlara şimdi bir de Yunanistan’ın göçmenlere yaptığı insanlık ve kural dışı muamele de eklenmiş vaziyette. Yaşanan diğer bir sorun ise iki ülke arasındaki kıta sahanlığının tespiti. Burada Yunanistan irili ufaklı, üzerinde insan
Ali Em - Anayasanın 10. maddesinin üçüncü fıkrasında “Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.” Yine 61. maddesinin üçüncü fıkrasında “Yaşlılar Devletçe korunur. Yaşlılara Devlet yardımı ve sağlanacak diğer haklar ve kolaylıklar kanunla düzenlenir” hükümleri yer alır.
Anayasanın bu hükümlerinde yer alan yaşlılarla ilgili konuların uygulamada işlerlik kazandırılması öncelikli olmalıdır. Bu bağlamda, toplumsal yaşam içerisinde bireylerin varlıklarını koruma, haklara sahiplenme görev ve yetkileri hukuk devletinindir
Hukuk devleti bu görev ve yetkilerini, hukukun üstünlüğü çerçevesinde kullanır ve yerine getirir. Hak kökünden gelen hukuk, toplumsal yaşamı düzenleyen ve ihlallere karşı yaptırım gücünü belirleyen kurallar bütünüdür.
Bu anlamda toplumu meydana getiren bireylerin, sosyal yaşamlarının, insan hakları temelli olarak bir
Bülent Akarcalı / bulent@bulentakarcali.com - PKK’ya adeta teslim olmuş sosyalistlerin seçim kaybı sonucu oluşan yeni iktidarla ülkedeki PKK yapılanmasının üzerine ciddi bir şekilde gidileceği anlaşılmaktadır. Dışişleri Bakanı Billström’un:
“Türkiye ile imzalanan mutabakattaki tüm koşulların yerine getirileceğini ve yeni hükümetin Türkiye’nin terör örgütü PKK/YPG ile ilgili endişelerini paylaştığını belirtmesi” ve PKK söz konusu olduğunda İsveç hükümeti anlamsız bir davranışta bulunmayacaktır.
“Terör örgütlerinin İsveç topraklarında faaliyet gösterme hakkı olmadığı anlamına gelen politikanın tamamen arkasındayız. “Üçlü mutabakatta yazılı olan ve üç tarafın da üzerinde anlaşmaya vardığı her şey tüm taraflarca yerine getirilmelidir”, beyanatından sonra İsveç başbakanının Cumhurbaşkanımızla telefon görüşmesi yapıp Türkiye’ye geleceğini bildirmesi son derece olumlu ve önemli bir gelişmedir.
İsveç söylem ve tavırlarındaki kararlılığı
Bilgay Duman - bilgay.duman@gmail.com
Irak’ta 10 Ekim 2021 tarihinde düzenlenen parlamento seçimlerinin üzerinden bir yıldan fazla süre geçmesine rağmen hükümet halen kurulabilmiş değil. Buna karşın, zaman zaman silahlı çatışmaya da dönüşen siyasi gerginlik, 13 Ekim 2022’de cumhurbaşkanının seçildiği parlamento oturumuyla bir nebze olsun dinmiş görünüyor.
Mevcut durum itibariyle 10 Ekim 2021 seçimlerinin galibi olan ancak istediği yönde bir hükümet kuramayan Mukteda es-Sadr’ın siyasetten çekilip, milletvekillerinin istifa etmesiyle, parlamentodaki matematiksel kilitlenme çözülmüştü. Zira ne Sadr’ın ne de Sadr’ın rakibi olan İran’a yakın Şii siyasi partilerin bir araya geldiği Şii Koordinasyon Çerçevesi’nin milletvekili sayısı, hükümeti kurmaya yetmiyordu. Sadr’a bağlı vekillerin parlamentodan çekilmesiyle, yerlerini Şii Koordinasyon Çerçevesi’ne bağlı partilerin üyeleri doldurdu.
Sadr’ın sokak siyasetine yönelerek,
Bülent Akarcalı / bulent@bulentakarcali.com - Ukrayna savaşı, AB’nin kırılgan yapısını iyice zorluyor. İngiltere’nin çetin bir müzakereden sonra üyelikten ayrılmasıyla kendine hala gelemeyen AB, 1945 den bu yana topraklarında yaşadığı en büyük saldırıyla uğradığı şoktan kurtulmaya ve toparlanmaya çalışıyor. Bu amaçla Arnavutluk, Kosova ve Kuzey Makedonya’ dan sonra şimdi de Bosna Hersek’e üyelik önerisini dile getiriyor.
Avrupa Birliği Komisyonu (*) genişlemeden sorumlu üyesi Oliver Varhelyi, Bosna Hersek’e potansiyel aday ülke durumundan “aday ülke” statüsü verileceğini duyurdu. Türkiye ile yakın bağları olan bu dört ülkenin tam üye olmaları bizleri de memnun eder.
Alman başbakanı da AB’nin genişlemesinden yana olduğunu belirtiyor.
Yine de başbakanının kafası biraz karışık. Rusya’yı dengelemek için daha güçlü bir NATO istenirken Başbakan Scholz AB’nin bağımsız bir askeri güce sahip olmasını ve hep birlikte ortak silah ve savunma malzemesi almasını, 2025 yılına kadar bir
Bülent Akarcalı - bulent@bulentakarcali.com
Bir ihtilaf halinde ne kadar haklı olduğunuza inanırsanız inanın, muhatabınızı anlamaya çalışmanız gerekir. Anlamak kabullenmek değildir.
Yunanistan’ın Türkiye’ye olan tavrını inceleyip anlamaya çalışırken, sivil ve askeri Yunan bürokrasisinin, basınının, akademik dünyasının ve kilisesinin, gerçek ile gerçek dışını birbirinden ayıramadıklarını fark ettim. Bu tanımın adı şizofrenidir ve zihinsel bozukluktan kaynaklanır. Şizofren hayalinde oluşturduğu gerçek dışı dünyada yaşar ve gerçek dünyada yaşayanları düşman görür. Örneğin:
Hava sahası ihlalleri iddiaları
1930’larda, yani Türkiye’ye çok yakın dost göründükleri bir dönemde, kraliyet kararnamesiyle hava sahalarını 10 mile çıkartıyorlar. Ama bunu 40 yıl sonra 1970’lerde resmen açıklıyorlar. Adaların kara suları ise 6 mil. Dünyanın, benzer ada ve adacıkların olduğu her yerde ise hava sahası = kara suları. Türkiye 10 mili tanımadığı için sürekli ihlal iddialarında bulunuyor.
Gerçek dünyada
Prof. Dr. Ali Kahriman - İstanbul Okan Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türkiye Patlayıcı Mühendisliği Derneği Yönetim Kurulu Başkanı - Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezince hazırlanan 2022-YKS sonuçlarına ilişkin sayısal bilgilere göre; bu yıl 3 milyon civarında öğrencinin sınava girdiği, 1 milyonun çeşitli ön lisans ve lisans programlarına yerleştiği ve 800 bin civarında kayda dönüşmüş olduğu anlaşılmaktadır. Halen üniversitelerimizde 3, 4 milyonu ön lisans, 4,7 milyonu lisans, 4 yüz bini yüksek lisans ve 100 bini de doktora aşamasında olan toplam 8,6 milyon civarında öğrenci bulunmaktadır.
Öte yandan Ülkemizde; 18-25 yaş aralığında yaklaşık 10 milyon genç nüfus bulunmaktadır. Bu yaş aralığındaki gençlerimizin yüzde 86 gibi çok yüksek oranının üniversite eğitimi sürecinde olduğu anlaşılmaktadır. Bunun anlamı tarım-sanayi- turizm- hizmet- sağlık başta olmak üzere istihdama doğrudan katılabilecek sayı oldukça düşüktür.
Üniversite eğitim sistemimizi değerlendirdiğimizde ise yukarıda
Prof. Dr. Ali Kahriman - İstanbul Okan Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türkiye Patlayıcı Mühendisliği Derneği Yönetim Kurulu Başkanı - Sanayi sektörü, özellikle işverenlerin ihtiyaçları ile işçilerin becerileri arasındaki boşluktan çok etkilenmiştir. Üniversite mezunlarının sayısının arttığı bir dönemde, bazı şirketlerin boş pozisyonları doldurmak için daha spesifik becerilere olan talebin de etkisi ile lisans- lisansüstü havuzundan çok üniversite öncesi adayları hedeflediği görülmektedir. Gerçekte, işgücünün gelecekteki potansiyeli sadece mevcut becerilerin hazır bulunabilirliğine değil, aynı zamanda mevcut iş rolleri ve sorumluluklarının derhal devredilmesinin ötesinde yeni beceriler edinip uzmanlık öğrenmeye ve kapasitesini geliştirme yeteneğine de bağlı olacaktır.
Bu perspektif; iş dünyası ve üniversitelerin, öğrencileri bu yeni meslekler dünyasına hazırlamak, sınıf dışında ödüllendirici ve tatmin edici bir yaşam için gerekli becerileri kazandırmak için iş birliği yapmalarını