Bugün bağırsaklarımızdaki ekosistemin ehemmiyetini, fermente besinlerle vücudumuza aldığımız dost bakterilerin neden önemli olduğunu öğreneceğiz... İçimizdeki gizemli evreni keşfetmeye hazır mısınız?
Fermente yiyeceklerin sağlık için faydalı olduğunu biliyorsunuz. Diyetinizde geleneksel yöntemlerle yapılan fermente besinlere daha çok yer vermeye başladığınızı umuyorum.
Peki, bu besinlerle vücudumuza aldığımız probiyotiklerin ehemmiyeti nedir? Bilmeyenlerin dost bakterilerin hayati önemini öğrenmesi, bilenlerin ise bildiklerini hatırlamaları son derece önemli. Çünkü “Ev yoğurdu, ev turşusu faydalıdır” demek çoğu zaman yetmez. Esas değişim bu cümleyi açtığımızda, faydanın ardındaki mekanizmalar anlaşıldığında gerçekleşir. Sizi doğru seçimler yapmak için motive eden bilgidir!
Fazla kilolar hafızayı bozguna uğratıyor. Aşk hormonu ile beyin fonksiyonları arasındaki ilişki neden önemli? Keskin bir hafıza için ne yapmalı? Bilimsel bulguların ışığında beyin dostu bir yaşamın ipuçları…
Kronik stresin beyin fonksiyonlarını olumsuz etkilediğini, unutkanlık, öğrenme güçlüğü ve konsantrasyon bozukluğuna neden olduğunu biliyoruz. Yaş ilerledikçe de stresin ektiği tohumlar, Alzheimer ve bunama gibi ciddi sorunların ortaya çıkma riskini artırıyor. Son ayları pandemi stresi içinde geçirdiğimiz düşünülecek olursa, beyin sağlığımızı desteklemek için bundan doğru bir zaman olamaz!
Vücuttaki kronik enflamasyonun tüm hastalıklara zemin hazırladığını sık sık dile getiriyoruz. Kronik enflamasyonu hücresel olarak ele aldığımızda ise karşımıza serbest radikaller ve antioksidanlar çıkıyor…
Modern yaşamda maruz kaldığımız toksinler, işlenmiş yiyeceklerin içindeki katkı maddeleri, hatta ve hatta sindirim gibi vücudun sıradan metabolik faaliyetleri bile hücrelere zarar veren başıboş oksijen moleküllerinin oluşmasına neden olur. Hücresel faaliyetlerin bozulmasına neden olan bu tehdide karşı en iyi savunma hattınız ise antioksidanlardır. Hani hep bağışıklık sistemini güçlendirmekten bahsediyoruz ya. Besinlerle vücudunuza aldığınız antioksidan moleküller ne kadar fazlaysa bağışıklık sisteminiz de o kadar etkin bir şekilde görev yapar.
İlaç şirketleri, dünyanın dört bir yanındaki bilim insanları koronavirüs aşısı geliştirmek için var güçleriyle çalışıyorlar. Amaç mümkün olduğunca hızlı bir şekilde bir aşı geliştirmek... Ama hızın tehlikeyi de beraber getirebileceği unutulmamalı.
Bir an önce bir aşı geliştirmek için global bir çaba var. Pandeminin hem insani hem de ekonomik boyutunun verdiği hasar, tüm bilim dünyasını ortak bir amaç için bir araya getirdi; hemen, hızla, acilen bir aşı üretmek...
Şu anda dünyada koronavirüs aşısı geliştirmek için yürütülen 170’ten fazla çalışma var. Bazı bilim insanları 2020’nin son aylarında COVID-19 aşısının hazır olacağı konusunda umutlu. Ancak pek çok bilim insanının ortak görüşü, böyle çalışmaları aceleye getirmenin tehlikeli sonuçlar doğurabileceği yolunda. (1) Peki, nedir bunlar? Mesela aşının yan etkilerinin tam olarak anlaşılmadan piyasaya sürülmesi bunlardan biri.
Rekabet büyük
Bunun en çarpıcı örneği 1966’da geliştirilen RSV aşısıdır.
Maskenizi takmayı sakın unutmayın, ama en etkili maskenin güçlü bir bağışıklık olduğunu da aklınızdan çıkarmayın. Aşağıda sizi tüm salgınlara, hastalıklara karşı koruma altına alacak 10 maddelik bir kılavuz yer alıyor.
Dört aydan fazla bir süredir koronavirüs hakkında yazıyor, yazılarımın hemen tamamında salgından korunmanın en önemli koşulunun güçlü bir bağışıklık olduğuna, dolayısıyla da beslenmenin, doğru yaşam seçimlerinin önemine vurgu yapıyorum. Bu yazılarda yer alan önemli notları derleyerek bir kılavuz haline getirmenin, zamana yayılmış sağlık önerilerini bir araya toplamanın faydalı olacağını düşündüm.
KİM YAŞLI, KİM GENÇ?
Bu yaşadığımız ne ilk ne de son salgın. Bugün, insanlığı kırıp geçiren, toplumsal hafızadan silinse de tarihin akışını değiştiren geçmişteki salgınları inceliyoruz...
“Bu salgın ne zaman bitecek?” Herkesin sorduğu ama kesin cevabı kimsenin bilmediği bir soru. Acaba tarihe bakarak salgının nasıl evrileceğine dair bir fikir sahibi olabilir miyiz?
Bugün son zamanlarda çıkan bilimsel yayınları inceleyeceğiz. COVID-19 daha az ölümcül bir virüse mi dönüşüyor? Yeni çalışmalardan daha sağlıklı bir yaşam için neler öğrenebiliriz? Dilerseniz başlayalım...
Salgının global seyrine bakıldığında vaka sayısında ciddi bir artış gözleniyor, ama istatistiklere göre hastalık yüzünden hayatını kaybedenlerin sayısı aynı oranda artmıyor.
Genel görüş bu tabloda pek çok faktörün yol oynadığı yolunda... Peki bu görüşler neler?
Sosyal yaşam yeniden start verince, doğal olarak vakalarda da artış oldu. Ama vakalar en çok genç nüfus arasında arttığı için ölüm oranları aynı oranda yükselmedi.
Sağlığınızı formda tutmanın özellikle önemli olduğu bu zamanlarda şifanın bütüncül yaklaşımda olduğunu sakın aklınızdan çıkarmayın...
Koronavirüs günlerinde bağışıklık sisteminizi güçlü tutmanın ne kadar önemli olduğunu anladınız. Hatta bu salgın size sağlığın önemini hatırlattı ve doğru beslenmek adına bir motivasyon kaynağı oldu. Ama yoğun hayat temponuz uykunuzdan çalıyorsa istediğiniz kadar sağlıklı beslenin, egzersiz yapın nafile. Yeteri kadar uyumadığınızda bağışıklık sisteminiz çöker.
Bugün sık sık göz ardı edilen bir gerçeğe dikkat çekmek istiyorum: Sağlık bir bütündür ve maalesef yanlışlar beraberinde doğruları da götürür.
Hastalığa davetiye çıkarmayın
Nedense uykunun sağlık için elzem olduğunu sık sık unutuyoruz.