Hastalıklara karşı direncinizi artırmak için aldığınız takviyeleri gözden geçirmek, stres faktörüne dikkat çekmek için doğru zaman.
D vitamininin bağışıklık fonksiyonlarının etkin ve dengeli bir şekilde çalışması için ne kadar önemli olduğunu sık sık dile getiriyorum. D vitamini eksikliği ile COVID-19 enfeksiyonunun ağır seyretmesi arasında korelasyon olduğunu gösteren çalışmalardan bahsetmiştik. (1) D vitamini eksikliği olanların hastanelik olma, koronavirüs yüzünden hayatını kaybetme riski önemli oranda artıyor.
Peki ya tüm çabanıza rağmen D vitamini değerinizi yükseltmeyi bir türlü başaramıyorsanız?
Magnezyum olmadan olmaz
“Hocam o kadar D vitamini alıyorum, ama kan testi yaptırdığımda D vitamini değerimin neredeyse aynı olduğunu gördüm. D vitaminim neden bir türlü yükselmiyor, ne yapmalıyım?” Bu çok sık duyduğum bir sorudur.
Onlara da söylediğim gibi, vücudunuzda yeterli miktarda magnezyum yoksa ne kadar D vitamini takviyesi alsanız da nafile. Magnezyum olmadan D vitamini aktif bir forma dönüşemiyor.
Mevsim sebzeleriyle probiyotik ev yoğurdunun, vitamin, mineral zengini yağlı tohumlar ve şifalı baharatların bir araya geldiği ferah içeceklerle bağışıklık dopingi yapmanın tam zamanı!
Besleyici, vitamin ve mineral zengini sebze kokteylleri hazırlamak için ihtiyacınız olan tek şey bir blender. Ama bunları sakın son yıllarda moda olan sebze sularıyla ya da ‘juice’larla karıştırmayın. Katı meyve sıkacağı kullanarak sebzelerin suyunu çıkardığınızda, bitkinin en değerli bölümlerinden birini, posasını çöpe atmış oluyorsunuz. Posa bağırsaklardaki dost bakterilerin ana besin kaynağıdır.
Çeşitliliği artırmanın en pratik yolu
Mesela, en son ne zaman pancar yediniz? Peki, ya karalahana? Şimdi hemen mutfağa girip kendinize bir karalahana ve pancar karışımı hazırlayabilir, içine kereviz yaprakları da ekleyerek sebze kokteylinizin antioksidan gücünü artırabilirsiniz. Her sebze bir diğerinde bulunmayan vitamin, mineral ve fitobesinlere sahiptir. Hepsi de sizi virüslerden, kronik hastalıklardan, kanserden korumak için el birliğiyle çalışır. Bitkisel besinlerin içindeki bu bileşenler
Önce grip ve zatürre aşılarıyla başlayacağız, ardından çok yakında piyasaya çıkacağı duyurulan korona aşısını inceleyeceğiz...
Bazı aşılar insanlık adına mutlak bir zaferdir. Mesela çiçek hastalığına karşı geliştirilen aşı ve bu aşının global kampanyası sayesinde çiçek virüsü dünyadan tamamen silindi. Ama kimi aşılar hayat kurtarırken, bazılarının faydaları abartılmış, yan etkileri görmezden gelinmiştir. Örneğin, her sonbahar gündeme gelen grip aşısını ele alalım...
Yakın zamanda grip aşısının Covid-19’a karşı da koruyucu etkisinin olduğu yolunda bir ön çalışma bile yayımlandı. (1) Çalışmayı incelediğimizde, çalışmanın, grip aşısının Covid-19’a karşı koruduğuna dair hiçbir kanıt sunmadığını ve henüz hakem heyetinden geçmeyen bir ön baskı olduğunu görüyoruz. Yani, ispatlanmamış bir iddiayı bize mutlak bilgi gibi sunuyorlar! Grip aşıları, bırakın koronadan korumayı, gripten bile korumaz! Grip virüsü her sene değişir, mutasyona uğrar. Bir sonraki kış virüsün nasıl bir mutasyon geçireceğini kestirmek
D vitamini ve COVID-19 arasındaki sıkı ilişki ve bir Avrupa ülkesinde alınan ilham verici bir karar... Uyku hormonu olarak bildiğimiz melatonin etkili bir koronavirüs tedavisi olabilir mi? Salgın cephesinden bildiriyorum.
Korona vakalarındaki tırmanış üzerine önlemler, kısıtlamalar yine artırıldı. Tüm dünya ülkelerinde durum aynı. Ama bir gelişme var ki, bu önlemleri alkışlanacak, umut verici bir kararla taçlandırdı.
İngiltere hükümeti, D vitamini eksikliğinin koronavirüs için ciddi bir risk faktörü olduğunu gösteren bilimsel yayınlara kayıtsız kalmayarak yeni bir karar aldı. Bu karar çerçevesinde yaşlılara, huzur evinde kalanlara ve kronik hastalıkları olanlara dört ay boyunca bedava D vitamini takviyesi dağıtılacak.
Tüm hastalıklara karşı daha dirençli, daha sağlıklı bir toplum için İngiltere’nin attığı bu adım tüm dünyaya ilham kaynağı olur umarım. Peki, bu kararın alınmasında etkili olan yayınlar, bilimsel bulgular neler?
İspanya’da yapılan bir araştırma, koronavirüs yüzünden hastaneye kaldırılanların % 82.2’sinde D
Mineral, vitamin açısından zengin bir kaynak olan ay çekirdeğinin pek çok sağlık faydası var. Tabloya bu tohuma özgü bileşenleri de eklediğinizde ortaya son derece değerli bir besin çıkıyor.
Bağışıklığı destekleyen, sisteme yük yerine güç veren, minerallerden, vitaminlerden yana zengin gerçek besinler tüketmenin önemini her fırsatta dile getiriyorum.
Bugün küçük bir tohumda pek çok faydayı bir arada sunan ve bu özelliğiyle “süper besin” kategorisinde yer almaya hak kazanan ay çekirdeğini mercek altına alacağız.
Risk faktörlerine karşı
Yüksek tansiyon, insülin direnci ve Tip 2 diyabetin koronavirüs için birer risk faktörü olduğunu biliyoruz. Ay çekirdeği, susam ve kabak çekirdeği gibi yağlı tohumlar magnezyum içerikleriyle tüm bu sağlık sorunlarına karşı etkili bir savunma hattı oluşturuyor.
Yüksek tansiyon probleminin arkasında genelde magnezyum eksikliği vardır. Magnezyum eksikliği damarların kasılmasına, bu da tansiyon yüksekliğine neden olur. Yine bu önemli
Modern yaşamla birlikte kaçınılmaz bir tehlike olarak hayatımıza giren ağır metal yükünün zarar verdiği ilk nokta, hastanın bağışıklık sistemidir.
Koronavirüs tehdidiyle hemen herkes bağışıklık fonksiyonlarını güçlendirmek için beslenmesine özen göstermeye, diyetini besin takviyeleriyle desteklemeye başladı. Bunlar güzel gelişmeler, pandemi sonrasında da devam etmesini umuyorum. Ama yeterli olmayabilir. Bugün bağışıklık sistemini felç eden, bağışıklığı baskılayan bir tehlikeye dikkat çekmek istiyorum: Ağır metal zehirlenmesi. Modern yaşamla birlikte kaçınılmaz bir tehlike olarak hayatımıza giren ağır metal zehirlenmesi bağışıklığımızı tehdit ediyor. (1)
Sık rastlanıyor ama araştırılmıyor
Bilim insanları, ağır metallerin bağışıklık sistemini olumsuz etkilediği, tüm vücuttaki dokulara, özellikle de beyin hücrelerine zarar vererek dejeneratif hastalıklara neden olduğu konusunda hemfikir. (2) Nedeni açıklanamayan hâlsizlik şikâyetinde, enfeksiyonlara karşı dirençsiz olanlarda sık sık grip olan, soğuk algınlığına yakalananlarda vücutta ağır metal
Normalde her insanda bulunan bir bakterinin kanserin ne yöne doğru seyredeceğine dair bir belirleyici olduğunu biliyor muydunuz?
Kanser ölümlerinin yaklaşık % 90’ı kanserin metastaz yapmasından kaynaklanır. Metastaz, kanserin vücutta başka bir yere sıçramasıdır.
Peki, metastazı hızlandıran, yani ölüm riskini artıranın bir bakteri olduğu yolunda bulgular olduğunu söylesem? Aslında bu bakteriyle kanserin ilişkisi bundan dokuz yıl önce, bilim insanlarının kolon tümörü dokusunda bu bakterinin DNA’sına rastlamasıyla keşfedildi.
Aradan geçen süre içinde yapılan pek çok çalışmaya göre, kanserli dokuda Fusobacterium nucleatum bakterisine rastlanması kötü bir işaretti ve kolon, meme, pankreas, yemek borusu kanserlerinde bu bakterinin varlığı ile kansere bağlı ölüm riskinde belirgin bir korelasyon söz konusuydu.
Koronavirüs yüzünden sağlık kontrollerinizi aksatıyor, hatta sizi alarma geçirecek semptomları bile görmezden mi geliyorsunuz? Aman sakın yapmayın!
Göğsünüzde bir ağrı hissettiğinizde ne yaparsanız? Hemen bir ambulans çağırır ve en yakındaki hastaneye gidersiniz değil mi? Ama maalesef pandemiyle birlikte vücudumuzun imdat çağrılarına bile kulak tıkar olduk. Koronavirüse yakalanmamak adına alınan önlemler, virüsün kendisinden daha tehlikeli bir hâl almaya başladı.
Kalp krizi semptomlarını görmezden gelenler, memesinde bir kitle olduğunu fark edip kontrole gitmeye çekinenler, prostat muayenesini atlayanlar... Listeyi uzatabiliriz ama sözün özü şu; herkes hastaneye, doktora gitmekten korkar oldu. Ve bu korku koronavirüsten çok daha tehlikeli!