Geçen yazımızda koronavirüs salgınından ve bu salgına karşı alınacak önlemlerden bahsettik. Bağışıklık sisteminizi güçlendirmek için neler yapabileceğinizi keşfetmeye devam ediyoruz.
Dilerseniz önce geçen haftaki yazımızın ana başlıklarını hatırlayalım. Koronavirüse yakalananların çoğu hastalığı sıradan bir grip gibi atlatırken, kimileri hayatını kaybediyor. Farkı belirleyen ise bağışıklık sistemlerinin güçlü olup olmadığı. Güçlü bir bağışıklık sistemi için D vitamini rezervinizi dolu tutmalı, probiyotik zengini beslenmeli, hatta diyetinizi probiyotik takviyesiyle desteklemelisiniz. Tabii viral hastalıklara karşı alabileceğiniz en etkili önlemi de unutmayın, sık sık ellerinizi yıkayın!
Hastalığın gizemli yanı
Bu arada hastalıkla ilginç bir bilgiyi de paylaşmak istiyorum: Koronavirüse yakalanan çocuklar hastalığı hafif geçiriyor ve hastalık yüzünden hayatını kaybeden vakalar arasında çocuk yok.
Böyle bir salgından en çok etkilenenlerin küçük çocukların olacağı düşünülür, ancak durum
Şu sıralar en çok tartışılan konu koronavirüs. Sınırlarımıza kadar dayanan hastalıkta en çok kimler risk altında? Hastalığa yakalanmamak için ne tür önlemler alabiliriz? Bu yazımızda aklınızı kurcalayan soruların cevaplarını bulacaksınız...
İş yerindeki sohbetlerin, aile toplantılarının en çok konuşulan konusu koronavirüs. Henüz Türkiye’de rapor edilmiş bir vaka olmasa da herkes endişeli, herkes kaygılı.
Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization/WHO) hastalığın belirtilerini şöyle sıralıyor: Ateş, halsizlik, boğaz ağrısı, nefes darlığı ve kuru öksürük. Solunum yolu enfeksiyonlarıyla benzer semptomlar gösteren bu hastalığı teşhis etmenin tek yolu detaylı testler yapmak.
Aynı virüs, farklı tablolar
Susam, çörekotu ve kimyon... Doğanın bize sunduğu şifalı tohumları daha çok tüketmek için pek çok neden var. Peki, bu tohumların sağlık faydalarını ve onları tüketmenin püf noktalarını biliyor musunuz?
Susam dendiğinde aklınıza simit, çörekotu dendiğinde aklınıza poğaçalar, tuzlu kurabiyeler geliyor değil mi? Maalesef bu şifalı tohumlar genelde zararlı gıdalarla birlikte anılır. Et yemeklerini çeşnilendirmek için kullandığımız kimyonu ele alalım. Toz halinde satın alıp kullandığımız kimyonda, kimyon tohumunun içindeki faydalı bileşenleri bulamayacağınızı biliyor musunuz?
Bugün doğanın bize sunduğu üç şifalı tohumun sağlık yararlarını ve bunlardan optimum şekilde faydalanmanın yollarını keşfedeceğiz.
Kendinizi bitkin hissediyor, uyarıcı etkisi için kafeinden medet umuyor, bardak bardak kahve içiyorsunuz… Kafeinin problemi daha da kötüleştirebileceğini unutmayın ve çözümü sofranızda arayın
Kafein bir uyarıcıdır. Bol miktarda kafein içeren bir enerji içeceği ya da çok fazla kahve içtiğinizde sisteme stres hormonlarını üretmesini söyleyen bir mesaj gider. Böylece, kafein vücudunuzda fiziksel bir tehlike karşısında oluşan bir mekanizmanın tetiklenmesine neden olur. Evet, kısa bir süre için içtiğiniz o ikinci bardak kahve işe yarayabilir, kendinizi enerjik ve tetikte hissedersiniz. Ama kafeinin etkisi geçip de hormonlar geri çekildiğinde başlangıç noktanızdan çok daha geriye düşersiniz. Daha bitkin ve daha hâlsiz hissetmek elinizin biraz daha kafeine doğru uzanması anlamına gelir. Bu kısırdöngünün tam bir enerji düşmanı olduğunu unutmayın.
Eğer çok kahve içiyorsanız, sadece kafeinin stres hormonlarını tetiklemesi yüzünden değil B12 vitamini eksikliğinden de kendinizi hâlsiz
Temiz gıdaya ulaşmanın bazı püf noktaları var. Bugünkü yazımız bir kılavuz niteliği taşıyor. İşte bilinçli tüketici olmak için bilmeniz gerekenler
Bir cep telefonu satın alırken internette saatler geçirip özelliklerini öğreniyor, doğru telefonu bulmak için günlerce araştırma yapıyorsunuz. Aynı özeni, çabayı gıdanız için de gösterdiğinizde sağlıklı bir yaşamın temelini atmış olursunuz.
Bir kür antibiyotiğin bağırsak floranızda tsunami etkisi yarattığını unutmayın! Probiyotiklerinizi korumak için gelişigüzel antibiyotik kullanmaktan kaçınmak zorundasınız. Gereksiz ilaç kullanımı konusunda son derece temkinli olabilirsiniz, peki ya buzdolabınızdaki, tabağınızdaki antibiyotikler ne olacak?
Gıdada antibiyotik
Bugün dünyada antibiyotiklerin yüzde 90’ının hayvan yetiştiriciliğinde kullanıldığını biliyor muydunuz? Güneşsiz, kalabalık kümeslerde dip dibe yaşayan tavuklara antibiyotik vermeyeceksin de ne yapacaksın? Kümese en ufak bir hastalık girdi mi yüz binlerce tavuğu kırıp geçirir. Üstelik antibiyotiklerin danayı,
Fast-food dünyasında kullanılan ambalajların tehlikeleri, patatesin bir sağlık zararlısına dönüşme hikayesi ve bizi öldüren toksik yiyecekler… İşte gıda endüstrisinin endişelendiren görünümüYeni bir araştırmaya göre, fast-food yediğinizde vücudunuza PFAS (perfloroalkil ve polifloroalkil maddeler) de alıyorsunuz. Ama düşündüğünüzün aksine bu toksik maddeler yiyeceğin kendisinden değil ambalajından geliyor! Toksik yaşam alanlarında da bulunan (su geçirmeyen döşemelikler, bazı boyalar, cilalar vs.) bu kimyasallar teflon tavalarda da kullanılır. Teflon tavanızı attınız belki ama hamburgerinizin, sandviçinizin sarılı olduğu kağıtta, patates kızartmanızın içine konduğu kutuda hep PFAS var. Eve sipariş ettiğiniz pizzanın kutusunda, mikrodalgada yaptığınız patlamış mısırın paketinde yine bu kimyasallar kullanılıyor.
2019 yılında yayımlanan çalışmaya göre, fast-food tüketimi ile kandaki PFAS seviyesi doğru orantılı. Yani bu kimyasallar değdikleri yiyeceklere geçiyor, siz bu yiyecekleri yedikçe de onları vücudunuza alıyorsunuz.(1)
Önceki haftalarda uykunun öneminden, şifalı gücünden bahsettik. Bu yazımız ise uyumak için uyku ilaçlarından medet umanlara bir uyarı niteliğinde Birçok insan uyumak için küçük bir haptan yardım almakta bir sakınca görmez. Ama bu küçük hap beraberinde büyük riskleri de getiriyor. Her şeyden önce uyku ilacıyla uyumak, uyumak değildir. Hani geçtiğimiz haftalarda uykunun önemini, faydalarını, vücut fonksiyonlarının sağlıklı çalışması açısından nasıl önemli olduğunu anlatmıştık ya; uyku ilacı alarak uyuduğunuzda bu faydaları sağlayamazsınız. Üstelik bu ilaçlar son derece tehlikelidir de! Öncelikle şunu bilmeniz gerekiyor: Bir uyku ilacı alıp, ertesi güne zinde başlamak diye bir şey söz konusu değil. Bu ilaçların etkisi, azalarak devam etse de yaklaşık 18 saat sürüyor. Yani, zaman zaman uyumak için bu ilaçlardan yardım alanlar, ertesi gün kendilerini sarhoş gibi hisseder, bırakın işlerine konsantre olmayı tüm günü sersem gibi geçirirler.
Üstelik
Bir doktor olarak bazı besin maddeleri ile vücutta hayati görevler üstlenen vitamin ya da mineraller konusunda farkındalık yaratmanın son derece önemli olduğuna inanıyorum.
Çünkü sağlıklı bir yaşam için elzem olan bazı besinlerden, yapıtaşlarından mahrum kalmanın bedeli çok ağır oluyor. Mesela Omega-3 yağ asitleri, yani EPA ve DHA… Bunlar vücut tarafından üretilmez, mutlaka besinlerle dışarıdan alınması gerekir. Kronik hastalıklardan korunmak istiyorsanız diyetinizde yeterli EPA ve DHA olduğundan emin olmalısınız.
Omega-3 denildiğinde nedense akla hemen somon balığı geliyor. Hâlbuki bizim yerli balıklarımız varken şifayı uzak denizlerde aramanın âlemi yok. Özellikle balıkçı tezgâhlarının çinekop, sarıkanat ve kofana; küçükten büyüğe lüfer ailesinin tüm üyeleriyle şenlendiği şu günlerde! Hemen yanı başlarında diğer mevsim balıkları palamut, hamsi ve istavrit; her biri zengin birer Omega-3 kaynağı.