Menopoz kelimesi İngilizce “ay (moon)” ve “sonlanma (pause)” kelimelerinden oluşturulmuştur. Tam olarak kelime karşılığı âdetten kesilme olup, “menopoz yaşı” kadının en son fizyolojik âdet kanamasının olduğu zamanı ifade eder.
Kadınlarda menopoza bağlı âdetten kesilme, yumurtalıkların işlevlerinin sona erdiğini ve artık buralardan kadınlık hormonlarının salgılanamadığını işaret eder.
Menopoz, genel bilinenin aksine rahimin değil yumurtalıkların işlevinin sona ermesidir. Yumurtalıklarda yeni yumurta oluşumu gerçekleşememekte ve hormon üretimi yapılamamaktadır. Yeterince östrojen ve progesteron hormonları üretiminin olmamasına bağlı olarak âdetten kesilme gerçekleşmektedir.
Ortalama menopoz yaşı nedir?
Menopoz yaşı ortalama olarak 50 olarak kabul edilse de, 45 ile 52 yaş arası normal kabul edilir.
Menopoza girme yaşını belirleyen pek çok neden olmasına rağmen en önemli nedenler genetik özelliklerdir. Ayrıca aşırı sigara tüketimi de erken menopoza sebep olabilmektedir.
40 yaşından sonra genel olarak kadınlarda âdet düzensizliği problemleri başlar. Hatta bu dönemde
Meme kanseri meme dokusu hücrelerinden gelişen kanserlerdir. Meme kanseri kadınlar arasında en sık karşılaşılan kanser türüdür. Sıklığı sürekli artış göstermektedir. Türkiye’de kadınlarda görülen tüm kanser vakalarının yaklaşık dörtte birini oluşturan meme kanseridir.
Yayılım göstermeden, erken dönemde tanı konması durumunda, hastaların yalnızca %5’i ilk beş yıl içinde yaşamını yitirmekte, %95’inden fazlası hayatta kalmaktadır. Tanı yöntemlerindeki hızlı ilerlemelere karşın meme kanseri özellikle 35-55 yaş grubu kadınlar arasında önde gelen ölüm nedeni olmaya devam etmektedir.
Risk yaşla birlikte artıyor
35 yaş altı dönemde son derece seyrek olarak karşılaşılan meme kanserine yakalanma riskinin yaşla birlikte arttığı bilinmektedir. Çoğu meme kanseri 50 yaşın üstünde ortaya çıkmaktadır.
Araştırmalar aşağıdaki durumlarda meme kanseri riskinin yükseldiğini ortaya koymaktadır:
Daha önce meme kanseri gelişmiş kişiler. Bu kişilerde yeniden kansere yakalanma riski yükselmektedir.
Aile öyküsü.
Polikistik over sendromu, santral sinir sistemi, hipofiz bezi, yumurtalıklar, böbreküstü bezi ve diğer dokular arasındaki etkileşimlerin bozulmasına bağlı olarak, üreme çağındaki kadınlarda en sık ortaya çıkan endokrin bozukluktur. Kronik seyreden ve kadınların yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilen bir hastalıktır.
Polikistik over sendromu nedeniyle bir kadının âdet döngüsü, doğurganlığı, hormonları, kalbi, kan damarları ve dış görünüşü etkilenecektir. Kadınlık hormonlarında dengesizlik söz konusudur.
Polikistik over sendromu bulunan kadınlarda uzun dönemde şeker hastalığı, hipertansiyon, kalp ve damar hastalıkları ile rahim kanseri görülebilir.
Polikistik over sendromu olan kadınlarda genel olarak şu belirtiler görülür:
- Yüksek seviyede androjen hormonları (kadın vücudunda da üretilen erkeklik hormonlarıdır.)
- Düzensiz âdet görme (âdet görülmemesi, âdetin çok ağır geçmesi ya da âdet zamanının belirsiz olması gibi.)
- Yumurtalıklarda küçük kistler
Polikistik over sendromu neden olur?
Anksiyete, ruh sağlığı alanında çalışanlar tarafından çok sık kullanılan bir terim olmasına karşın, halk arasında depresyon kadar yaygın bir kullanım alanı bulamamış, daha doğrusu halk arasında günlük kullanıma girememiş bir terimdir. Oysa hepimiz için çok tanıdık çok bildik bir duygudur. Anksiyete (bunaltı), tehlike ya da tehlike olasılığı karşısında yaşanan bir duygudur ve günlük dilde endişe, korku, gerginlik, daralma, huzursuzluk, kaygı, sıkıntı, bunaltı, tedirginlik olarak ifade ettiğimiz duyguları karşılamak için kullanılır.
Kaygılanmak normal midir?
Kaygı yaşamın normal bir parçasıdır. Herkes günlük yaşam içinde değişik konularla ilgili kaygı duyabilir. Yetişmesi gereken bir iş, sınav, sağlık, para, çocuklar ve aileyle ilgili sorunlar birçok insanı kaygılandırabilir. Aslında kaygı, bir ölçüde bizim günlük sorunlarla baş edebilmemiz için hazırlıklı olmamızı, bir tehlike durumunda da hızlı karar verip kurtulmamızı sağlar. Normalde bu tür kaygı hafiftir ve baş edilebilir düzeydedir.
Anksiyete çoğu zaman her hangi bir hastalık
İnme, basitçe, beynin damarsal sebeplerle bir kısım işlevini kaybetmesi olarak tanımlanabilir. Halk arasında genellikle felç olarak da tanınır. İnme (felç), beyin kan akımının bozulması sonucu oluşur. Nasıl ki kalpte bu olay olursa kalp krizi diyoruz. Buna da bir yerde beyin krizi diyebiliriz. Bozulan kan akımı sürekli olursa beyin hücreleri canlılığını koruyamaz ve kalıcı beyin hasarı oluşur. Bunun adına da inme (felç) diyoruz.
İnme nasıl olur?
İnmenin iki tipi vardır:
İskemik (kan azlığına bağlı) inme: Beyinde infarktüs sonucu oluşur. Mekanizma kalp krizine benzer. Bilindiği gibi, kalp kası hücreleri uzun süre kansız kalırsa kalp krizi oluşur. Beyindeki infarktüs de değişik nedenlerden dolayı beynin kan damarlarının tıkanması ve böylece beynin beslenmesi bozulduğu zaman olur. Damarın tıkanması beynin kendisine ait olan damarlardaki aterosklerozdan (damar kireçlenmesi) dolayı daralıp tıkanması sonucu olabileceği gibi vücudun değişik yerlerinden gelen pıhtıların beyne kan getiren damarlar yoluyla beyne gelip beyni besleyen damarları tıkaması sonucu da olabilir. İskemik inmeler tüm inmelerin
Ağız sağlığında sorun yaşanmaması için tükürük salgısına ihtiyaç vardır. Tükürük ağzı nemli tutar, yiyeceklerin parçalanmasına ve yutkunmaya yardımcı olur. Aynı zamanda bir ağız temizleme aracıdır. Dişlerin ve dilin temiz kalmasını sağlar. Yeterince tükürük olmadığında ağızda kuruluk hissedilecektir.
Ağız kuruluğu tükürük salgısının yetersizliğinden kaynaklanır. Tıp dilinde ağız kuruluğuna ‘kserostomi‘ denir.
Ağız kuruluğu bir hastalık olarak kabul edilmez ve daha çok bir ilacın yan etkisi ya da bir hastalık belirtisi olarak ortaya çıkar. Tat alma duygusunda değişikliğe, çiğneme, yutma, konuşma zorluklarına yol açabilir. Diş çürümesi riskini arttırır. Tükürük salgısı yeterli olmadığında ağızdaki dokular zarar görebilir.
Ağız kuruluğu sürekli hale gelmiş gibi görünüyorsa tedavi vakti de gelmiş demektir. Ağız kuruluğunun nedenini anlamak, tedavi için tavsiye almak ve diş çürümelerine veya diş eti hastalıklarına yol açıp açmadığını görmek için bir rdrframe1
Bir buçuk yılı aşkın bir süredir koronavirüs ile uğraşırken maalesef son bir haftadır yurt genelinde yangınlarla mücadele ediyoruz. Bu nedenle yazımı yanığa ve dumana maruz kalmada yapılması gerekenlere ayırdım.
Yanıkta İlk Yardım
Herhangi bir ısıya maruz kalma sonucu oluşan doku bozulmasıdır. Yanık, genellikle sıcak su veya buhar teması sonucu meydana geldiği gibi, sıcak katı maddelerle temas, asit/alkali gibi kimyasal maddelerle temas, elektrik akımı etkisi ya da radyasyon nedeni ile de oluşabilir.
Kaç çeşit yanık vardır?
1- Fiziksel yanıklar:
- Isı ile oluşan yanıklar,
- Elektrik nedeni ile oluşan yanıklar,
Gastrit midenin iç yüzünde bulunan mukoza tabakasının iltihaplanmasıdır. Erişkinlerde daha sık olmak üzere tüm toplumda sık görülen bir rahatsızlıktır. Çoğunlukla kronik (müzmin) gastrit görülür. Ülsere göre daha yüzeysel bir hasar vardır. Fakat daha derinlere geçebilir ve ülser oluşturacak şekilde aşındırma yapabilir.
Gastritin nedenleri
Şimdiye kadar bilinen en önemli faktörlerin arasında Helikobakter pylori adı verilen mikropla oluşan enfeksiyon dikkat çekmektedir. Bütün dünyada bu bakteriye rastlanır. Gelişmekte olan ülkelerde en yüksek enfeksiyon oranına sahip, hastalık yapan bir bakteridir.
Beslenme alışkanlığı gastrit oluşumunda önemli bir faktördür. Kötü beslenme, alkol kullanımı, doğrudan mide yüzeyini tahriş ederek gastrite neden olabilir.
Sigara kullanmak, mide üzerinde etkili olan siniri uyararak asit salgısını artırır. Fazla asit gastrite sebep olur.
Gastrite sebep olan önemli faktörlerden biri de strestir.
Stresli kişilerde asit fazla salgılanır. Gastrite yakalanma riski artar.
Bazı ilaçlar mi