Okullar açıldı, her yer kalabalıklaştı, havalar da soğuyor... Yani kişiden kişiye bulaşan bazı hastalıklar kapıda. Boğaz ve baş ağrısıyla kıvranarak huzursuz bir gece geçirdiniz. Ateşiniz 37.8 derece, ama böyle giderse günün sonunda 39.5 dereceye çıkabileceğini düşünüyorsunuz. İşe giderek çalışma arkadaşlarınızı enfeksiyon riskine mi maruz bırakacaksınız? Yoksa stresli bir iş haftasında size ihtiyacı olan patronunuzu hayal kırıklığına uğratıp evde mi kalacaksınız? Gerçekten bu herkes için zor bir karar.
İnsanların işini kaybetme korkusu yaşadıkları bu kriz günlerinde kimse hasta olup işinden geri kalmak istemez kuşkusuz. Ama kendinizi gerçekten kötü hissediyorsanız ve özellikle ateşiniz varsa evde kalmanızı tavsiye ederiz. Zira viral ya da bakteriyel bir hastalığınız varsa işe giderek başkalarını hasta etme şansınız oldukça fazla. Evde kalarak hem kendi sağlığınızı hem de iş arkadaşlarınızın sağlığını düşünmüş olursunuz. Hasta hasta işe gidip bütün gün öksüren biri olmayın.
İş kaybına yol açar
Evde dinlenmek, vücudunuzun hastalığı daha kolay yenmesine yardımcı olacaktır. İstirahat etmediğinizde hastalık belirtileri daha da kötüye gidecektir. Birçok kişi hastalığın ilk
Çocuklar ve televizyon günümüzde neredeyse ayrılmaz ikili haline geldi. Bu durum kuşkusuz haklı olarak pek çok anne babayı kaygılandırıyor. Televizyon gibi video ve bilgisayar oyunları da gene çocukların vakit geçirme araçları arasında. Pek çok aktivitede olduğu gibi, ekran karşısında geçirilen zaman için de “azı karar, çoğu zarar” denilebilir. Uzmanlar küçüklerin zarar görmemesi için bu zamanı, “Eğer fazlaysa, kısıtlamakta ve bazı önlemler almakta fayda var” diyor.
Çocuğunuzun ekran karşısında geçirdiği zaman, belki de sizin fark ettiğinizden fazla olabilir. Onun televizyon, sinema, video veya bilgisayar oyunlarıyla geçirdiği zamanı azaltmak gerekiyorsa, bunun için bazı basit adımlar atabilirsiniz:
ONA UYGUN PROGRAMI SİZ SEÇİN
* Arka plandaki televizyonu elimine edin. Televizyon açıksa sadece arka planda olsa bile çocuğunuzun dikkatini çekebilir. Aktif olarak izlemediğiniz zamanlarda televizyonu kapatın.
* Yatak odasında televizyon bulundurmayın. Televizyonu evin ortak kullanım alanında bulundurarak çocuğunuzun neler izlediği hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz.
* Televizyon karşısında yemek yemeyin. Çocuğun televizyon izlerken yemek yemesine ve atıştırmasına izin vermek,
Uzunca bir yaz tatilinden sonra okullar açılıyor. Bazı çocuklar ilk defa, bazıları da uzun yaz tatilinden sonra okula gidiyorlar. Küçük bir çocuğun okula başlarken ihtiyaç duyacağı güven ve desteği ona verin, hislerini anlamaya çalışın ve onların yanında olduğunuzu bu minik öğrencilere hissettirin. Onlara destek olmanın yanında, okuldaki başarılarına sağlıkları açısından da katkıda bulunabilirsiniz.
Küçük çocuklar, gözlerinin iyi görmediğini fark edemezler ve dünya böyle görünür zannedip, tesadüfen bir göz muayenesinde görme bozuklukları tespit edilene kadar mutlu mesut yaşarlar. Tabii böyle bir durum çocuğun okuldaki başarısını ileri derecede etkiler ve sebebin ne olduğu araştırılmadan çoğu çocuğa tembel veya ilgisiz damgası vurulur. Eğer çocuğunuz göz muayenesi olmadan okul çağına gelmişse, muhakkak okula başlamadan önce göz kontrolünü yaptırın. Yapılan araştırmalar okul öncesi dönemdeki her 20 çocuktan birinde görmeyle ilgili sorunlar bulunduğunu gösteriyor. Buna karşın okula başlamadan önce göz kontrolünden geçen çocukların oranı yüzde 15’in altında kalıyor. Göz doktorları, okul çağındaki çocukların erken yaşta bir görme taramasından geçmesinin önemini sık sık dile
Sosyal fobi çoğunlukla ergenlik yıllarında başlar ve tedavi edilmezse ömür boyu sürebilir. Sosyal fobi aynı zamanda depresyon ve agorafobi gibi başka rahatsızlıklara da yol açabilir
Gün gelir kalkıp bir davete gitmek kişiye çok zor gelebilir. Ama bu durum, her davette veya her topluma karışmada tekrarlıyor ve ciddi bir korku ve bazı fizyolojik rahatsızlıklara kadar uzanıyorsa “sosyal fobi” denen durum söz konusu olabilir. Sosyal fobi tahmin edilenden çok fazla kişinin yaşamını olumsuz etkileyen bir rahatsızlıktır. İnsanda, aşırı derecede başkaları tarafından izlenme ve değerlendirilme korkusuna neden olan bir durumdur. Bu korku, basit utangaçlık ve toplum içinde heyecanlanma duygusundan çok daha ciddi boyutlarda bir korkudur. Sosyal fobisi olanlar, ömürleri boyunca, başkaları tarafından izlenebilecekleri durumlara girmekten kaçınırlar. Diğer insanlarla ilişkileri, eğitimleri ve iş hayatları bazen büyük oranda zarar görebilir.
Sosyal fobi çoğunlukla ergenlik yıllarında başlar ve eğer tedavi edilmezse ömür boyu sürebilir. Tedavi edilmeyen sosyal fobi aynı zamanda depresyon ve agorafobi (topluma açık yerlerde bulunma korkusu) gibi başka rahatsızlıkların da oluşmasına neden
Çok yenen bir yemekten sonra arada bir mide yanması çoğumuzun tanıdığı bir durumdur. Bu mide yanması şikâyetleri tekrarlıyorsa bunu hafife almamanız lazım. Eğer haftada iki-üç kez ya da daha sık mide yanmasından veya benzeri bulgulardan şikayet ediyorsanız, bu aslında reflü denen önemli bir sorunun göstergesi olabilir. Ayrıca göğüs kemiğinizin altında bir ağrı, dilinizin arkasında acı bir tat, ağza acı mide sıvısı gelmesi, gece öksürükleri, ses kısıklığı ve hattâ tekrarlayan zatürriye ve yutma güçlüğü gibi belirtiler görülebilir. Her 100 kişiden birinin doktora gitme sebebi olan reflü hastalığının nedeni, mide içeriğinin yemek borusuna geçmesini önleyen kapak gibi büzücü kasın bozukluğudur. Mide ile yemek borusu arasında bir kapak işlevi gören bu büzücü kasın fazla gevşemesi sonucunda, mide asidinin ve sindirim enzimlerinin yemek borusuna geri kaçmasıyla yemek borusu tahriş olur ve reflü belirtileri ortaya çıkar. Mide yapı olarak şiddetli aside karşı korumalıdır ve dayanıklıdır; yemek borusunda ise bu koruma yoktur, bu nedenle mideye zarar vermeyen asit, yemek borusunu tahriş eder.
Tedavi edilmeyen reflü, ciddi sağlık sorunlarına sebep olabilir. Reflü şikâyetinde muhakkak
Öfke; hem psikolojik, hem de fizyolojik yönleri olan bir durum. Öfkeye kapıldığınızda, sinir sisteminiz bir dizi biyolojik reaksiyonu tetikler. Öfkeden kaynaklanan stres hormonu artışları da ciddi sağlık problemlerine neden olabilir
Bir yaz geldi ve yavaş yavaş geçiyor. Ramazan nedeniyle tatil yerlerinden dönüş de bu sene daha erken başladı. Evet şehirler dolmaya ve yazın hareketliliği de bitmeye başladı tabii. Yazın ne de olsa daha hareketli bir yaşam sürülüyor. Kış aylarının rehavetine kapılmadan belki bir geçiş dönemi yapıp kışı biraz daha hareketli geçirmeye bugünden başlanabilir oysa. Yani, hazır yazın sıcak günleri yavaş yavaş geçerken, yaşamımıza biraz egzersiz katabiliriz; mesela günde yarım saat, 40 dakika kadar tempolu yürüyebiliriz. Üstelik eskiden zannedildiği gibi bunu bir seferde yapmanın şart olmadığı, beşer, 10’ar dakikalık sürelere bölünmüş de olsa, atılan her adımın, yapılan her hareketin bize katlanarak sağlık olarak döndüğü ispatlandı.
Evet bu alışkanlığa sonbaharın ilk günlerinden başlarsak, bunu kışın da devam ettirebiliriz ve gelecek yaza daha fit, daha sağlıklı bir şekilde girebiliriz. Hem yazın güzel günlerinde aldığımız moralle bu daha da kolay
Yüksek kolesterolün kalp damar hastalığı, kalp krizi ve inme gibi tehlikeli durumlara büyük katkıda bulunan önemli bir sorun olduğu artık günlük hayatımızdaki konuşmalarda bile yer alacak kadar yaygın bir bilgi. Yüksek kolesterol tedavisinin doğru yapılması bu sorunlar nedeniyle çok önemli ama bu tedavide doktorunuzun öneri ve düzenlemeleri yanında, sizin de bilinçlenmeniz ve gayretiniz başarınızda çok önemli rol oynar.
Birçok kişi için yaşam tarzında değişiklikler yapmak, yediklerine dikkat etmek, kilo vermek ve fiziksel egzersiz yapmak kolesterolü düşürmek için yeterli olabilmekte. Bazıları için ise yaşam tarzı değişikliklerine ilave olarak, ilaç tedavisi de gerekmekte. Yüksek kolesterolü, düşürmek için güvenli ve çok iyi yol haritası ve tedaviler var artık elimizde. Bunlar kalp krizi, inme ve ölüm riskini doğrudan azaltabildiğine göre, bu avantajı niçin kullanmayalım?
Yediklerinize ve kilonuza dikkat edin, egzersiz yapın
Kolesterolü yüksek olan biri, işe nereden başlamalı?
İlk önlem, yaşam tarzında üç değişiklik yapılmasıdır: Yediklerimize dikkat etmek, kilomuzu korumak ve egzersizi artırmak. Her ne kadar yaşam tarzı değişiklikleri gerçekten kolesterolü düşürmeye yardımcı
Migren tipi baş ağrıları genellikle bulantı, kusma ve ışığa karşı duyarlılığın eşlik ettiği oldukça şiddetli baş ağrılarıdır. Bu tip baş ağrılarının belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Bu nedenle kendi kendine teşhis koymak yanlıştır
Çoğu kişi, özellikle yaşları biraz ilerleyince, her baş ağrısını migrenle özdeşleştirir. Başım ağrıyor diyen birine sorduğunuzda, çoğunlukla “Migren herhalde, Ayşe ilaçlarından verdi, bayağı iyi geldi” gibi sözlerle durumun önemsiz olduğunu belirtip sizin de fazla kurcalamanızı istemediklerini vurgularlar. Böyle baş ağrılarının bir çoğunun migren olmama olasılığı vardır ve çeşitli sebepleri olabilir.
Belirtiler kişiye göre değişir
Migren tipi baş ağrıları genellikle bulantı, kusma ve ışığa karşı duyarlılığın eşlik ettiği, yerine göre oldukça şiddetli baş ağrılarıdır. Yarım baş ağrısı olarak da bilinir ve birçok tipi vardır. Kalıcı bir hasar vermese de, milyonlarca kişinin yaşamını etkileyen migren, kadınlarda erkeklere göre üç kat daha sık görülür ve migrenli kadınların dörtte birinde ayda dört veya daha fazla migren krizi gelişmektedir.
Genellikle belirsiz bir ağrı biçiminde başlayarak, zonklayıcı bir ağrı gelişir.