Ağız sağlığı sadece sağlam diş demek değildir

15 Aralık 2009

Ağzımız bir bakıma vücudumuzun dış dünya ile bağlantıyı sağlayan giriş kapısı sayılır. “Sağlık, ağızdan başlar” sözü yanlış olmaz. Bu sebeple de çok değişik dış etkilerle karşılaşır. Sözgelimi sıcak yiyecekler ve içecekler, sert gıda parçacıkları, birbirinden farklı mikro organizmalar.
Bütün bunlarla başa çıkabilmek için ağzımızın içi tümüyle bir mukoza tabakasıyla kaplıdır. Ağız mukozasının kan dolaşımı çok iyidir, hücreler hızlı ve sık bölünür, bu nedenle ağız içindeki yaralar vücudun başka yerlerine göre çok hızlı iyileşir. Yine de farklı uyaranlara bağlı olarak ağız mukozasında bazı değişiklikler meydana gelebilir.
Tükürük salgısı ağız boşluğunun ve dişlerin kendini temizlemesinde ve bağışıklık savunmasında önemli bir yere sahiptir. Tükürük bezleri günde yarım litreye yakın salgı üretir. Tükürüğün içindeki maddeler ve nötral pH değeri ağızda zararlı mikroorganizmaların çoğalmasını önler. Yaşlanmayla veya bazı ilaçların yan etkisine bağlı olarak ağızda tükürük salgısının azalmasıyla bu savunma bozulabilir. Genel durumu bozuk olan hastalar, diyabetikler ve bağışıklığı bozulmuş olan kişiler ağız hijyenine özellikle dikkat etmelidir.
Örneğin sigara içenlerde binlerce

Yazının Devamı

Müziğin sesini kısın

10 Aralık 2009

Kulak çınlaması çok sık bahsedilen ama şiddetli değilse pek de ciddiye alınmayan bir şikayettir. Kulak çınlamasını çoğu kişi normal yaşamlarının bir parçasıymış gibi kabul eder ve bir önlem almaya gerek duymaz. Oysa her türlü kulak çınlaması doktora danışılması gereken bir durumdur.
Kulaklarda çınlama ya da uğultu, aralıklı ya da sürekli olabilir, şiddeti değişebilir. Genellikle arka plandaki gürültü ve sesler düşükse kulak çınlaması artar. Gece sessiz bir odada uyumaya çalışırken daha çok farkına varılır ve rahatsız ederr. Kulakta işitilen ses nadiren kalp atımıyla senkronize olabilir.
Milyonlarca kişinin ortak şikayeti olan kulak çınlaması, şiddetli olduğunda konsantrasyonu ve uykuyu bozabilir, iş ve kişisel ilişkilerle etkileşerek psikolojik strese neden olabilir.
Yüksek seslere uzun süre maruz kalınması kulak çınlamasının en sık nedenidir. Kulak çınlaması olan kişilerin yüzde 90 kadarında değişik düzeylerde işitme kaybı vardır. Yüksek ses iç kulakta spiral biçiminde bir organ olan salyagozun sese duyarlı hücrelerinde kalıcı hasara neden olur. Marangozlar, pilotlar, rock müzisyenleri, yol tamiri işçileri, zincirli testere, tüfek kullananlar riskli meslek gruplarıdır.

Yazının Devamı

DOMUZ GRiBiNi DAVET ETMEYiN

8 Aralık 2009




Konuştuğum bazı kişiler, domuz gribi nedeniyle herhangi bir davet karşısında, acaba katılmasam mı, başıma iş almayayım, diye endişe duyduklarını belirtiyor. Tabii haksız değiller, toplu ortamlarda aksırık ve öksürükle yayılma olacağı gibi, kişilerle yakın temas, tokalaşma ve öpüşmek de davetleri kısmen riskli hale getiriyor.
Kuşkusuz davet ve partilerin mantığı insanları kaynaştırmaktır. Bu da aslında içinde bulunduğumuz grip sezonunda tam da tersini yapmamız gereken bir davranış. Ama sosyal hayatı da sıfırlayamayacağımıza göre, makul bir risk yönetimiyle, toplantıları domuz gribine yakalanmadan atlatmaya çalışmak mümkün olabilir.
Bunun için yapılması gereken, bazı temel kurallara uymak. Kolunuzla tokalaşmadığınız için, öksürür veya hapşırırken kolunuzu siper edin, avucunuzu siper etmeyin. Bu önlemi ciddiye alın, hakikaten başkalarını koruyabileceğiniz basit, ama çok güçlü bir önlem bu.
Davetleri düzenleyenlerin herkes tarafından görülecek birkaç yere dezenfektan el solüsyonları ve kağıt mendil konulması, hem herkese hijyeni hatırlatacak, hem de kullanılması ciddi koruyucu etkisi olan etkili bir yöntem.

Öpüşmek daha riskli

Yazının Devamı

YETERLi POSA, SIVI ALIMI VE DAHA ÇOK HAREKET ŞART

3 Aralık 2009

Kabızlık basit bir deyişle seyrek dışkılama olarak tanımlanabilir. Dışkılama sıklığı yaş ve beslenme gibi birçok faktöre bağlı olmakla birlikte, kişiden kişiye de farklılık gösterebilir. Alışılagelmiş olarak dışkılama sayısının günde bir kez olması düşünülse de, günde üç kezden, haftada üç keze kadar dışkılama, eğer ağrılı, sıkıntılı ve çok sert değilse, normal sınırlar içinde kabul edilebilir.
Dışkılama sayınız bu sınırlarda olsa da, ortadan uzaklaşıyorsa bir kez doktora danışıp bunun sizin için normal olup olmadığını öğrenmeniz, herhangi bir sorunu gözden kaçırmamak adına yararlı olacaktır. Dışkılama seyrek olduğunda, dışkıdaki su miktarının giderek azalması nedeniyle sertleşmesi ve kuruması; şişkinlik, karın ağrıları ve gaza neden olabilir, sonuçta dışkılama daha da zorlaşabilir.

Kendiniz tedavi etmeyin doktora gidin
Çoğu zaman kabızlık çeken kişiler bunu normal yaşamlarının bir parçasıymış gibi kabul eder ve kendi kendilerine çareler arayarak, başkalarının kullandıkları yöntemleri dener. Oysa kabızlık çekiyorsanız bunu kesinlikle kendiniz tedavi etmemeli, teşhis ve tedavi için doktorunuza danışmalısınız.
Eğer altta yatan bir hastalık yoksa, düzenli dışkılama

Yazının Devamı

‘iKiNCi BAHAR’I KADINLA ERKEK FARKLI YAŞIYOR

1 Aralık 2009



Orta yaş krizi dendiğinde aklımıza gelen bazı klişeler vardır: Spor otomobil almak, teknede yaşamayı arzulamak, işini, evini, sosyal yaşamını, kıyafet ve yaşam tarzını değiştirmek gibi. Kısacası pek çok kişinin yaşadığı bu değişim, pek de olumlu sayılmayan bir durum olarak görülür. Ama günümüzde bu anlayış değişme yolunda. Eskiden acayip davranışlar olarak görülen ve yakın çevresinin “Bizimkine de neler oluyor” diye kaygılandığı bu tabloya, şimdi “orta yaşa geçiş” deniliyor ve kötü bir şey olmadığı düşünülüyor.
1980’lerden başlayarak orta yaş krizi psikologların dikkatini çekmeye başladı. Orta yaşlarla daha ileri yaşlar arasında yaşanabilen bu dönem, genellikle bir insanın yaşamındaki kendince önemli olaylara yakın zamanlarda ortaya çıkıyor. Bazen küçük çocukları liseyi bitirdiğinde, yeni bir 10 yılın başlangıcını simgeleyen 50 yaş gibi doğum gününe yaklaşıldığında, hayatlarında bir değişiklik olduğunda; örneğin anne veya babanın ölümünden sonra veya bazen pek de belirgin bir sebep olmadan kişiler böyle bir dönemi yaşayabiliyor.


Orta yaşa geçiş dönemi

Yazının Devamı

SÜRESi DEĞiL KALiTESi ÖNEMLi

26 Kasım 2009



Son zamanlarda yapılan pek çok araştırma, yeterli sürede dinlendirici bir uyku uyumanın sağlığımız üzerindeki büyük önemini vurgulamakta. Buna karşın uykusuzluk yaygın bir şikayet. Uyku bozukluğu denince bu, uykuya dalma güçlüğü, uykuyu sürdürememe ya da sabahları erken uyanma anlamına gelebilir. İnsanların yüzde 30 kadarının bu gibi şikayetleri var.
Bir bakış açısına göre yaşamımızın üçte biri uykuda geçtiğine göre, bu durumun düzelmesi ile yaşamımızın üçte birini düzeltmiş olacağız.
Sağlıklı ve iyi bir uykunun tek göstergesi uykunun süresi değildir. Ne kadar uyuduğunuzdan çok nasıl ve ne kalitede uyuduğunuz önemlidir. Eğer rüyalarla süslü derin uyku dönemlerine yeterince girip çıkabildiğiniz, bölünmeden tamamlayabildiğiniz bir uyku süreci yaşamışsanız, o uykudan daha fazla istifade edersiniz. Kısacası, uykunun süresi kadar yapısı ve içeriği de anlamlıdır.
Pek çok neden uykusuzluğa sebep olabildiğinden, uykusuzluk durumunuzun devamlılık göstermesi halinde bunu tanıdıklarınızın kullandığı ilaçları deneyerek halletmeye çalışmayın, muhakkak doktorunuza danışın.
Uykusuzluk çekmenizin sebebinin bilinip, zamanında önlem alınması, genel sağlığınız açısından çok yararlı

Yazının Devamı

ERKEKLERiN KABUSU: KIL DÖNMESİ

24 Kasım 2009

Geçen gün odamda Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Hovsep Hazar’la ‘kıl kesesi’ nedeniyle ameliyat ettiği bir hastam hakkında konuşuyorduk. Özellikle gençler arasında süregelen şikayetlere yol açan bir problemdir kıl kesesi. Oldukça sık duyarız, “Kıl kesesinden ameliyat oldu” diye. Ama birçok kişi bunun nasıl bir ameliyat olduğunu bilmez, bir kıl kesesi var ve bu iltihaplandı zanneder. Dr. Hazar’dan rica ettim bu konuyu anlatmasını, işte anlattıkları.
Kıl dönmesi genellikle hayatı tehdit eden bir durum değildir. Ancak üretken çağdaki genç insanlarda zaman ve verim kaybına yol açtığı için önem taşır. Ayrıca tekrarlaması nedeniyle, doğru tedavi uygulanmayanlarda ve yanlış alışkanlıkların devamında çekilen sıkıntı, kaybedilen iş gücü ve kozmetik bozukluklar problem yaratır.
Doğuştan bir kıl kesesi yoktur, ciltten çıkan kılların ters yönde, yani içeriye doğru büyümesi sonucu deri altında kılların doldurduğu bir boşluk, kese gelişir. Bu minik mağara içinde bazen tek bir tel, bazen de yu-mak halinde kıllar vardır. Bu boşluğa deri üstündeki bakterilerin de gelip çoğalmasıyla iltihabi bir süreç başlar. Mikropların deri altındaki bölgeye yerleşmesine zemin hazırlayan, bu bölgede gömülü olan

Yazının Devamı

VÜCUDUN ENERJİ DEPOSU BOŞALIRSA

19 Kasım 2009

Son zamanlarda kendinizi yorgun hissediyorsanız bunun nedeni magnezyum eksikliği olabilir. Magnezyum eksikliği oldukça sık görülür. Araştırmalar özellikle sağlıksız yaşayanlarda hafif magnezyum eksikliği bulunduğunu gösteriyor. Özellikle işlenmiş hazır gıdalarla beslenme, alkol alımı, yaşlılık, doğum kontrol hapı kullanımı, diüretik yani idrar söktürücü alınması magnezyum noksanlığı için risk faktörleri arasında sayılıyor. Adet öncesi yakınmaları olan bazı kadınlarda, alyuvarlardaki magnezyum düzeylerinin düşük olduğunu gösteren çalışmalar var. Ayrıca sindirim sisteminden emilim sorunları, ameliyatlar, böbrek hastalığı, pankreas iltihabı, karaciğer hastalığı, şeker hastalığı, hormonal bozukluklar, kanser, ağır egzersiz ve gebelik sırasında da magnezyum noksanlığı oluşabiliyor.
Magnezyum, insan dokularında en bol bulunan minerallerden biridir.
Erişkin bir kişinin vücudunda 20 - 28 gram magnezyum vardır. Bunun yüzde 60’ı kemiklerde, geriye kalanı kas, yumuşak doku ve vücut sıvılarında bulunur. Özellikle kalp ve beyin hücrelerinde yoğunluğu yüksek düzeyde olan magnezyum, bu organların işlevi için çok önemlidir.
Magnezyum vücutta enerji üretimi, protein yapımı, hücre çoğalması,

Yazının Devamı