OSTEOPOROZ BAŞLAMADAN ÖNLEMiNiZi ALIN

19 Ağustos 2010

Pek bilinmez, ama kemikler aslında canlı dokulardan oluşur. Eski kemik dokusu sürekli olarak yeni kemik dokusuyla değiştirilirip, yenilenir. 30’lu yaşlardan itibaren bu değiştirilip yenilenenden daha çok kemik dokusu yıkılmaya başlar. İşte osteoporoz dediğimiz bu durum, yenilenenden daha fazla kemiğin yıkıldığında, yani kemiklerin güçsüzleştiği zaman oluşur. Menopoz sonrası dönemde kadınlarda sıklıkla görülen bir hastalıktır, aslında önlemi çok önceden alınmalıdır. En sık kalça kemiğinde kırık görülmekte, bunu sırt ve bel omurlarındaki çökme kırıkları takip etmektedir.
İntermed’deki odamda sabah erken saatte Nöroşirürji Uzmanı Dr. Kerem Bıkmaz’la hayretle bomboş olan Nişantaşı trafiğine bakıyorduk ve kışın bu köşenin ne hale geleceğini konuşuyorduk. Caddeyi yavaş yavaş geçen, görünüşe göre erken kamburlaşmış bir hanım görünce, haliyle laf omurgaların osteoporozdan ne çabuk zarar görebileceğine geldi. Dr. Kerem Bıkmaz bu konuda önemli bilgiler verdi, aynen aktarıyorum.

Üç kadından birinde görülüyor
Dünyada 50 yaş üstü üç kadından ve sekiz erkekten birinde osteoporoz görülüyor. 30 saniyede bir osteoporoza bağlı bir kırık oluşuyor. Osteoporozun erken safhalarında genellikle

Yazının Devamı

İLAÇ DOLABINIZI GÖZDEN GEÇiRiN

17 Ağustos 2010

Evimizdeki ilaç dolabında nelerin bulunması gerektiğini hiç düşündünüz mü? Buna biraz vakit ayırırsanız gündelik rahatsızlıklar ve ilkyardım için evinizde güvenilir bir tıbbi malzeme ve ilaç stokunuz olacaktır


Çoğumuzun evinde ilaçların ve ilk yardım malzemelerinin bulunduğu bir köşe, bir raf ya da dolap vardır. Küçük bir kesik, baş ağrısı veya hafif ateşimiz olduğunda oraya bakarız. Aradığımızı bazen buluruz bazen de bulamayız.

Yeri önemli
İlaç dolabında ne bulunması gerektiğinden çok nerede bulunması konusu önemlidir. İlaç dolapları çoğu zaman banyo ya da mutfak gibi bu işe hiç de uygun olmayan sıcak ve nemli ortamlarda bulunur. Bu tamamıyla yanlış bir uygulamadır, çoğu ilaç oda sıcaklığını geçmeyen ısılarda saklanmalıdır. Özellikle banyolarda duş ya da saç fönleme sırasında sıcaklık iyice artmaktadır. Mutfakta da başta fırınlar olmak üzere yemek pişirme esnasında yine oda sıcaklığı rahatlıkla geçilmektedir.
Tıbbi ürünlerin ışıktan korunan, serin ve kuru bir yerde saklanması gerekir. Bunun için evlerde en uygun mekan genellikle yatak odasıdır. İlaç dolabının da olması gereken en uygun yer yatak odasıdır. Tabii ki ilaçlar kesinlikle çocukların göremeyeceği ve

Yazının Devamı

HAŞiMOTO HASTALIĞI NEDiR?

12 Ağustos 2010

Endokrinoloji uzmanı, Prof. Dr. Taner Damcı ile orta yaş arasında kendinden çok bahsettiren Haşimoto hastalığı hakkında konuşuyorduk. Aslında bu hastalık, doktor muayenesi, kan tahlilleri ve sonografi ile kolayca teşhis edilebiliyor. Ama çoğu zaman hastalar belirsiz şikayetlerinin üstünde durmuyorlar ve çoğu zaman hastalık, check-up sırasında yapılan kan tahlillerinde ortaya çıkıyor. Prof. Dr. Damcı ‘Haşimoto’ konusunda dikkat edilmesi gereken bilgiler verdi. İşte dikkat edilmesi gerekenler:

* Orta yaşlarda, huzurlu ve keyifli bir şekilde yaşamının tadını çıkartanları bekleyen tatsız sürprizlerden biri de hipotiroittir. Hipotiroid, tiroit hormonlarının kanda çok az bulunması durumudur ve kadınlarda erkeklere göre daha sık görülür.
* Tiroit bezinin, yeteri kadar hormon üretememesinin nedenleri çeşitlidir. Ama orta yaşlarda bunun sebebi çoğu kez ‘Haşimoto tiroidi’dir. İlk kez Hakaru Haşimoto isimli bir Japon doktor tarafından tanımlandığı için hastalığa bu isim verilmiştir.
* Hastalık, bağışıklık sisteminin vücuda yabancı olanı algılama ve tahrip etme gücünün hatalı çalışması sonucu oluşan bir sorundur.
Hasta vücut, kendi tiroit dokusuna karşı savaş açar ve onu tahrip eder.

Yazının Devamı

“HAYIR” DEMEYi ÖĞRENiN

10 Ağustos 2010

Başkalarına yardım edeyim, destek olayım derken işin ölçüsü kaçabilir. Bir bakarsınız kendi hayatınızda ikinci plana düşüvermişsiniz. “Hayır” cevabı verirken kesin ifadeler kullanın, açık ve net argümanlar öne sürün

Hani bazı günler vardır ya, her şeyi bırakıp kaçmak istersiniz. Devamlı çalan telefonda bir şeyler soranlar, randevusuz hatırınızı sormaya geldiğini söyleyip de kendi dertlerini anlatan ziyaretçiler, “Geçerken şöyle bir uğradım” deyip bir saat sonraki arkadaş yemeğine kadar belli etmeden vakit geçirenler, “Zımban var mı?” diye odanıza dalıp o arada size gelen bir davetiyeyi, “Gitmezsen bana verir misin?” diye çaktırmadan rezerve eden iş arkadaşınız.
Kendinizi sokağa attığınızda da yüzlerce kişi arasında gözlerinizi size dikip, hedefe kilitlenmişçesine dosdoğru üstünüze gelen nazar boncuğu satıcısı, kendinizi arabaya attığınızda biraz sonra “Abi be bir şarj aleti alsana” diye peşinizden koşan, kibarlık edip “Sağol, ben aldım” deyince de “Olsun be abi, bi de benden al” diye ısrarını daha da artıran adam. Köprü gişesinde “Kartımı evde unutmuşum sizin kartınızla geçiş yapabilir miyim?” diye sırıtarak sorup, “Parasını takdim edeyim” diye bozamayacağınız bir 20

Yazının Devamı

DONDURMA GiBiSi VAR MI?

5 Ağustos 2010

Termometrelerin tavan yaptığı bu bunaltıcı yaz günlerinin en vazgeçilmez ve kışkırtıcı lezzeti kuşkusuz dondurmadır. Batı ülkelerinde yapılan istatistiklere göre kişi başına yıllık dondurma tüketiminin sekiz litre civarında olması da bunun bir göstergesi. Küresel ısınmayla yükselen sıcaklıkların önümüzdeki yıllarda dondurma üretimini artıracağı öngörülüyor. Tüketilen dondurmanın yüzde 85’i endüstriyel ürünken, yüzde 15’i de dondurmacılarda üretiliyor. 70 kadar dondurma çeşidi var, ama bunlar arasında en çok tüketilenlerin neler olduğuna bakıldığında kaymaklı ve çikolatalı dondurma başı çekiyor.
Yediğimiz dondurmanın sıcaklığı ortalama - 4 C ve daha ağzın içinde erirken sıcaklığı + 18 C oluyor. Mideye indiğinde ise sıcaklığı neredeyse vücut sıcaklığına ulaşıyor. Sonuç olarak dondurmayla ‘mideyi üşütmekten’ korkmayın.

Dondurma tutkusu
Dondurma yeni çağların buluşu değil. M.Ö. 2000 yıllarında Eski Yunan’da Olimpos Dağı’nın eteklerinden getirilen karın bal, meyve suları ve şarapla karıştırılarak dondurma hazırlandığı biliniyor. Ticari dondurma üretimi ise 16’ncı yüzyılda başlamış.

Dondurmanın içindekiler
Dondurmalar çeşidine göre değişmekle beraber genelde yüzde 70 oranında

Yazının Devamı

BEL FITIĞINDA DOĞRU BiLiNEN YANLIŞLAR

4 Ağustos 2010

Kulaktan dolma bazı yöntemler bel ağrısına çözüm olmuyor. Evde, işte, alışverişte hareket ederken belimizi korumak için nelere dikkat etmeliyiz?

Tahtada yatmaK: Hekimler 15 yıl önce bel rahatsızlığı çeken hastalara tahtada yatmayı önerse de günümüzde bu uygulamanın herhangi bir yararının olmadığı kanıtlandı.
Bel sağlığınız için ortopedik veya altı sert olmak koşuluyla normal yatakları kullanabilirsiniz. En uygun yatma pozisyo sırtüstü, yüz üstü ve yan yatmadır. Aslında vücudunuz rahat pozisyonu kendisi bulur.
Bardak çekmeK: Bardak çekme, masaj gibi uygulamalar sorunlu dokularda kanlanmayı artırarak geçici bir rahatlama sağlasa da kısa süre sonra sorunlar devam eder. Asla tedavi tekniği olarak bundan yararlanmayın. Sıcak uygulama süresinden iki kat daha fazla dinlenmeniz gerektiğini unutmayın. Örneğin banyoda 15 dakika kalıyorsanız sonrasında hemen dışarı fırlamayın, en az 30 dakika uzanın.
Kuşak sarmaK: Beliniz vücudunuzun diğer kısımları gibi kendini hava şartlarına göre ayarlar. Bel için soğuk kadar sıcak da zararlı olduğu için ekstra bir uygulamadan kaçının. Kuşak sarmak zaman içinde bel ve karın kaslarının zayıflamasına neden olur. Ancak bazen bel ağrısı çekenlere

Yazının Devamı

Beslenme Uzmanı ne yapar?

3 Ağustos 2010

Bana biri “Beslenme uzmanları, diyetisyenler ne yapar?” diye sorsa, herhalde cevabım çok kısa olurdu. “İnsanları uzun ve sağlıklı yaşatırlar” derdim


Ben yıllar önce Almanya’da dahiliye ihtisasımı yaparken, diyetisyenlerin hayatımdaki önemli rollerini kısa sürede anlamıştım. Diyetisyen bir dahiliyecinin en önemli desteğiydi. Hastaneye yatırdığımız her hastamızı muhakkak diyetisyenlerimizden biriyle görüştürürdük. Biz hastalığı nedeniyle ne tip bir beslenme gerektiğini söylerdik ve diyetisyenimiz bunu detaylı bir şekilde anlatır, kalorilerini hesaplar, yağ, protein, karbonhidrat gibi öğeleri bizim verdiğimiz kısa bilgiler üzerine planlar ve uygulatırdı. Hastalarımız taburcu olurken de, ister hastalığı nedeni ile olsun, ister hiçbir beslenme veya kilo problemi olmasın, biz son konuşmayı yapar, arkadan odaya diyetisyen girerdi, o da çıkacak olan hastaya bundan sonraki hayatında sağlıklı kalmak için nasıl beslenmesi gerektiğini anlatırdı, eline kısa notlar verirdi. Diyaliz hastaları konusunda da diyetisyenler çok önemli rol oynardı. Diyaliz merkezimizin kendi diyetisyenleri vardı, onlar ilk günden itibaren hastaları sahiplenirlerdi. Geçenlerde hayretle bir şey duydum, eğer

Yazının Devamı

iDEAL GÜNEŞ KREMi HANGiSi?

27 Temmuz 2010

Elimizi sıcak bir yere değdirip yaktığımızda bunun bir yaralanma olduğunu fark ediyoruz ama güneşte yandığımızda bunun aynı şekilde bir yaralanma olduğu aklımızdan dahi geçmiyor. Dermatolog Dr. Yıldız Dizdaroğlu ile güneş koruyucu kremler hakkında konuştuk

Ev dışında geçirilen zamanın ve aktivitelerin yaz aylarında artması, ozon tabakasının incelmesi, giysilerin ince olup vücudu yeterince koruyamaması, güneş hasarının artmasının en önemli nedenlerindendir. Tüm bunlara solaryum kullanımının yaygınlaşması da eklenince, cildimizdeki hasar giderek artar.
Ultraviole ışınlarının cilt kanseri oluşmasındaki rolünün son yıllarda bilimsel olarak kanıtlanması, beraberinde tüm dünyada korunma ve koruyucu krem kullanımı arayışını getirmiştir. Ultraviole ışınları ‘a’ ve ‘b’ diye ikiye ayrılır. İlk etapta ‘uvb’ zarar verir sanılıyordu ve sadece ‘uvb’ye karşı hazırlanan kremler kullanılıyordu. Zamanla ‘uva’nın da kanser ve cilt yaşlanmasında en az ‘uvb’ kadar katkısı olduğu belirlenince, kremler ‘uva’ filtreleriyle de zenginleştirilmeye başlandı.
Buna göre ‘uvb’ ölçüm birimi olan ‘spf faktörü’ en az 15 ve üzeri, bunun yanı sıra ‘uva’ ölçüm birimi ‘ppd faktörü’ de 15 ve

Yazının Devamı