Pek çok nedene bağlı olarak gelişebilen skolyozda; yaş, cinsiyet ve eğrinin şekli tedavi sürecini etkiliyor
Skolyoz, omurganın yana yatışı olarak ifade ediliyor. İnsan omurgası, gelişim evresinde dış kuvvetlere açıktır ve bu da çeşitli eğilmelere yol açabilir. Ancak bir omurun sadece diğer omur üzerinde hafifçe eğilmiş olması skolyoz olarak tanımlanamaz. Skolyoz olan kişide eğilen bölgedeki omur, diğer omur üzerinde sağa veya sola doğru rotasyona uğramış yani sağa ya da sola dönmüştür.
Her bin çocuktan 3-5’inde tedavi gerektiren eğrilikler olduğu biliniyor.
Skolyozun çok çeşitli nedenleri olabilir. Sinir ve kas hastalıklarına bağlı gelişebilir. Metabolizma rahatsızlıklarına bağlı ya da doğuştan omur ve kaburgaların yanlış gelişimine bağlı da oluşabilir. Araştırmalar, skolyozun en çok gözlenen tipinin ‘idiopatik’ (latince: Kendiliğinden gelişen) olduğunu gösteriyor.
1-2 yaşlarında ortaya çıkan şekline idiopatik infantil skolyoz, 4-6 yaşlarında ortaya çıkana juvenil idiopatik skolyoz ve 10-14 yaşlarında ortaya çıkana da idiopatik adölesan skolyozu deniyor. Hastalık, ortaya çıkış nedenlerine göre yapısal ve yapısal olmayan şeklinde iki gruba ayrılıyor.
1-Fonksiyone
Bazı hastalarım, el ve ayaklarındaki uyuşmadan ya da karıncalanmadan çok şikayet ediyor. Bu tür rahatsızlıklarda çevresel sinirlerin bir kısmının veya tamamının tutulumu sonucu ortaya güçsüzlük ve duyu şikayetleri çıkıyor. Genel olarak bu hastalıklar, polinöropati olarak isimlendiriliyor. Bu hastalıklar genetik olabilir ya da sonradan kazanılabilir. Sinir tutulumuna yol açan edinsel hastalıklar arasında kanser, bağışıklık sistemi bozuklukları ve bazı metabolik hastalıklar yer alıyor.
Polinöropatiler hastalık sürelerine göre üçe ayrılıyor
1-Akut (kısa dönem)
2-Subakut (orta dönem)
3-Kronik (uzun dönem)
His kusurları
Sinirlerin etkilenmesi uçtan gövdeye doğru olduğu için his kusurları ve kas kayıpları önce ayak parmaklarından başlıyor. Sonrasında gövdeye doğru yükseliyor. Hatta his kusurunun dağılımı o kadar tipik ki, hasta eldiven ve çorap giymiş gibi hissediyor. Bu his kusurlarına tendon reflekslerinin kaybolması da eşlik ediyor. Merdiven çıkma ya da saçları taramada güçsüzlük, kramplar veya kas seğirmeleri gözlenebiliyor. Otonom sinir sistemi denilen vücudun bağımsız çalışan sinirlerinin tutulması sonucundaysa baş dönmesi, sıcağa katlanamama, terlemede artış ya
Plantar Fasiit cinsiyet, yaş, ırk ve aktivite düzeyinden bağımsız olarak ortaya çıkabilir. Özellikle 40-60 yaş arası kadınlarda ve fiziksel aktivitesi yüksek olan kişilerde sık görülür
Plantar Fasiit
Plantar faysa denilen bağ ayak taban kemiğinden başlar ve ayağın önüne doğru yelpaze şeklinde uzanır. Yürüme ve koşma esnasında aşırı yüklenme ve tekrarlamalı travmalar sonucu bağ dokunun kalkaneus denen topuk kemiğine yapışma yerinde meydana gelen dejenerasyonla karakterizedir. Yetişkinlerde bu bölgedeki ağrının en sık nedenidir. Cinsiyet, yaş, ırk ve aktivite düzeyinden bağımsız olarak ortaya çıkabilir. Özellikle 40-60 yaş arası kadınlarda ve fiziksel aktivitesi yüksek olan kişilerde sık olarak görülür. En sık neden sinsi ilerleyen tekrarlamalı darbeler ve aşırı kullanımdır. Kas güçsüzlüğü, yumuşak doku sertliği gibi faktörler bu duruma eşlik edebilir. Ayağın plantar fleksör ve intrinsik kaslarında sertlik görülebilir. Risk faktörleri arasında antrenman hataları, uygunsuz ayakkabı kullanımı, sert yüzeyler, kubbe ayak (pes kavus), düz tabanlık (pes planus), ayak kaslarındaki güçsüzlük ve esneklikte azalmadır.
Daha çok sporcularda görülen diz ve çevresin-deki doku hastalıklarına yakalanma riski, yaş ilerledikçe artıyor
Diz eklemi çevresinde sürtünmeyi azaltan ‘bursa’ adında birçok yastıkçık var. Patella denilen diz kapağı kemiğinin önünde bulunan yastıkçık, sık diz çökme sonucunda sıvı biriktirerek şişebilir. Genelde dizde ağrı olmaz ancak basma sırasında ortaya çıkabilir.
Dizdeki çevre yapılar
Popliteal kist denilen durumdaysa dizin arka tarafında kalan iki kas arasında sıvı birikimi olur. Menisküs yırtıkları, ön çapraz bağ yaralanmaları ve kireçlenmeler de popliteal kiste yol açabilir. Dizin iç kısmında ağrı varsa ‘pes anserin bursit’ denilen rahatsızlık akla gelmeli. Bu yastıkçık, üç kas arasında yer alır. Koşucularda sık görülür, uygunsuz antrenman, koşu mesafesinin ani artışı, tepelere tırmanma nüksetmesine katkıda bulunabilir. Ayrıca bu bölgeye darbe sonrası, dizde kireçlenme sorunu yaşayanlarda gelişme riski yükselir.
Tendonların zorlanmasına bağlı olarak ortaya çıkan ‘tendinit’ tekrarlayıcı hareketler, gerilim,fazla yüklenme sonucunda oluşabilir
Yumuşak doku yaralanmaları arasında en sık gözlenen tip tendonların zorlanmasına bağlı tendinit adı verilen durumdur. Tendinit nedenleri arasında tekrarlayıcı hareketler ve gerilim, ergonomik girişimlerin yetersizliği, tendona fazla yüklenme, bazı antibiyotiklerin kullanımı, yetersiz protein alımı yer alır.
Biseps tendiniti
Omuz başındaki biseps tendonu iltihabı devamlı ve tekrarlayan omuz aktiviteleri sonucunda olur. Fırlatmalı sporlar, yüzme, raket veya sopa kullanılan sporlarda risk mevcuttur. Omuzun üzerine düşme gibi doğrudan yaralanmalar sonucunda da olabilir. Omuzda sıkışma ya da rotator manşon yırtıkları sonucunda da biseps tendonu hasar görebilir. Bu rahatsızlık durumunda omuz üzeri ve önünde ağrı olur, ağrı baş üzeri aktivitelerle kötüleşebilir. İstirahat edildiğinde ağrı azalır. Dirseği bükme ve döndürme sırasında güçsüzlük olabilir.Tedavide dört hafta kadar kolla ağır aktivitelerden kaçınmak, analjezik, soğuk ve fizik tedaviyle omuz çevresi kaslarının güçlendirilmesi önerilir.
1900’lü yıllarda özellikle savaşlar sonrası artan sakat sayısı, fizik tedavi ve rehabilitasyon alanındaki çalışmaları hızlandırdı
Rehabilitasyon, yeni alışkanlıkların kazandırılması ve yeni bir duruma adaptasyon sağlanması anlamında kullanılıyor. Tıbbi ve sosyal rehabilitasyon olmak üzere ikiye ayrılıyor. Tıbbi rehabilitasyon, sağlık personeli tarafından yapılandır. Sosyal rehabilitasyonsa sosyal çalışmacılar tarafından uygulanır. Rehabilitasyon tıbbı, koruyucu ve tedavi edici hekimlik yanında ayrı bir alan haline geldi.
Savaşlar, alana ilgiyi artırdı
I. Dünya savaşı sonrası Amerikalı general Frank B. Granger, 53 hastanede rehabilitasyon tıbbının temellerini attı. Savaş sonrası çok sayıda sakat insanın kalması, bu alana ilgiyi artırdı. Ayrıca ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt’in polio hastası olması, bu konuda çalışma yapan birçok enstitü kurulmasına yol açtı. 1927’de kurulan Warm Springs Enstitüsü'nde polio nedeniyle felçli olan hastalara su terapileri ve diğer çığır açıcı yöntemler uygulanmaya başlandı. 1938 yılında rehabilitasyon alanında ilk ciddi bilimsel derginin de temeli atıldı. II. Dünya Savaşı’ndaysa yaralanan askerlerin rehabilitasyonu için Baruch
Bazı spor türleri boyun ağrısı nedeni olabilir. Bunlardan başlıcaları güreş, basketbol, judo, boks, aletli jimnastik, yüzme ve futbol. Bu sporlar arasında boyun omurgası zedelenmesine en çok yol açan, güreş. Zira bu sporda güreşçilerin yaptıkları ilk hareket ‘el-ense çekmek’tir. Bunun dışında rakibin boynunu döndürmek ve sıkıştırmak sporun doğasında var.
Karşılaşmayı kazanmanın şartıysa rakibin sırtını yere getirmek. Tuşa gelmemek için inanılmaz şekilde çabalayan bu sporcuların boyun omurgasının zedelenmesi kaçınılmaz. O yüzden herhangi bir nedenle aşırı zedelenmiş bir boyun gördüğümüzde bu gibi omurgalar için “Güreşçi boyunu” deriz. Güreşçilerin bu nedenle boyun grafilerini belli aralıklarla çektirmeleri, fizik tedavi uzmanı veya spor hekimi nezaretinde düzenli koruyucu egzersizler yapmaları, maçlardan sonra bir süre koruyucu boyun korseleri kullanmaları tavsiye edilir.
Boks sırasında kafasına ve çenesine yumruk alan sporcuların omurgasının çok erkenden yıpranacağı da muhakkaktır. Koruyucu kask, kafayı korur ama boyun için tam bir koruma sağlamaz. Boksörler de tıpkı güreşçiler gibi takip altında olmalıdır.
Boyun ağrısına yol açan meslekler
Şoförler, boyacılar,
Fıtıktan yanlış duruşa boyun ağrılarının pek çok nedeni var. Kamburlaşmaya kadar giden bu ağrılar, yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor
Boyun omurgaları arasında bulunan disklerde fıtıklar oluşabilir. Burada ağrı sadece boyunda değil kürek kemiği üzerinde yoğunlaşabiliyor. Boyundaki ağrı, kola yayılma eğilimindedir. Bölgenin anatomik yapısı nedeniyle fıtıklar belde olduğu kadar sık görülmez. Boyun fıtığına omurlar üzerine gelen aşırı zorlanmalar yol açabilir.
Fıtık, yüzde 70 oranında beşinci ve altıncı omurlar arasında ortaya çıkıyor. Belirti olarak öksürme ve ıkınmada ağrı artışı, başın tepesinden aşağı doğru basınca ağrı oluşması, bu ağrının baş yukarı doğru çene tutularak kaldırıldığında azalması gösterilebilir. Fıtığın şiddetine göre refleksler kaybolabilir, uyuşukluklar belirebilir, adale güçleri azalmış veya kol çevresi zayıflamış olabilir. Erken tanı sonucu başlanacak tedaviyle çok kez ameliyata gerek kalmadan başarılı sonuçlar alınabiliyor.
Stres, ağrı nedeni
Yoğun stres altında yaşamak mide, bağırsak, sırt ve bacaklarda ağrıya yol açabiliyor. Devamlı sinirli ve gergin insanlarda boyun ağrıları vücuda yerleştiğinde burayı terk etmiyor. Aynı anda