Bir süredir bu gidişe, kimin itirazı olacak, kimin sesi yükselecek diye bekliyordum.
Başka bir Türkiye’ye kim itiraz edecek, kim uyaracak?
Yaklaşık bir yıldır Türkiye’de ekonomi toz pembe görünüyor, gösteriliyor. Fabrikalarda kapasiteleri yüzde 40’lar seviyesine indiren global krizin ardından jet hızıyla iyileştik.
Geçen yıl bu sıralarda yükselen işsizliği, düşen kapasite kullanımlarını yazarken, neredeyse bir yıldır uçuştayız.
Öyle güven geldi ki, milyarlarca liralık çılgın projeler havalarda uçmaya başladı. Hükümet, yarın İzmir’e 35 milyar dolarlık proje açıklayacağını müjdeledi.
Yalnızca İzmir’e 35 milyar dolar...
Biz ekonomi dünyasına, üretim dünyasına yakın olanlar sevindirici gelişmeleri de vurgulamakla birlikte, yaşamaya başladığımız”çılgınlıkla” paralel bir gelir sağlanamadığını fark etmiyor değildik. Ancak, işler o kadar yolunda görünüyor ki, şimdi seçim sürecidir, her itiraz siyasi olarak algılanacak diye biraz da iyimserliğin simidine tutunduk.
Bazen hayatta enteresan gelişmeler yaşanıyor. Yurtiçi ve yurtdışında mesleğim gereği birçok yere ulaşmama rağmen bugüne kadar Zeugma Antik Kenti’ni göremedim, olmadı, denk gelmedi.
Geçenlerde Zeugma Müzesi’nin Gaziantep’de tamamlanmak üzere olduğunu okuduğumda, “Zeugma’yı yerinde göremedim, bir fırsat olsa da müzeyi görebilsem” diye düşündüğümü hatırlıyorum.
Aradan sanırım 10 gün kadar geçti.
Fırsat biraz da politik yoldan geldi.
Kültür ve Turizm Bakanımız İzmir’den aday olmasa bu fırsat zor doğardı!..
Ertuğrul Günay’la birlikte bir grup gazeteci, resmi açılışı daha sonra Başbakan tarafından yapılacak olan Zeugma Müzesi’ndeydik.
* * *
Devletin kontrol mekanizmasının ötesinde doğrudan üretimde yer alması yarattığı bazı hakkaniyetli sonuçlara karşın günümüz ekonomisinde fonksiyonel olmuyor.
Artık özelleştirmelere ‘Kamu malı özel sektöre peşkeş çekiliyor’ cephesinden bakmak da gerçekçi değil. Ancak özelleştirmenin stratejisini doğru kurmadan yapılan özelleştirmeler kar yerine zarar ve hayal kırıklıkları getiriyor.
Geçmişte bunun örneğini İzmirli ve Egeliler Alsancak Limanı ile doğrudan yaşarken, aynı mantıkla yapılan birçok özelleştirme de ya sonuçsuz kaldı ya da çoğu zaman karlı işletmelerin el değiştirmesine yol açtı.
Son olarak bu hayal kırıklıklarını gaz ve elektrik dağıtım ağlarının ihalelerini kazanan şirketlerde görüyoruz. Büyük şovlarla yapılan ihaleler sapır sapır dökülüyor.
* * *
Önce Başkent Gaz ihalesini kazanan Mehmet Emin Karamehmet-Mehmet Kazancı ortaklığı 1 milyar 200 milyon dolarlık bedeli karşılamak için gereken krediyi bulamadı, 92 milyon dolarlık teminat yandı. Ardından Ciner’in Park Holding’i 1 milyar 165 milyon dolara kazandığı Akdeniz Dağıtım’ı gönüllü olarak bıraktı. 10 milyon dolarını yaktı.
Ve şimdi 6 firma da ek süre talep etti.
İki gün, iki ayrı yerde, birinde havada birinde yer altında İzmir adına iyi haberler geldi.
Önce sondan başlayalım. Yeraltından yani metrodan.
İzmir metrosunun en sorunlu bölgesi olan Üçyol-Hatay istasyonlarını gezdik. Gece gündüz 24 saat çalışarak iki ay sonra bu iki istasyonun açılacağı belirtiliyor.
Başkan gözlerinizle görün dedi, gazetecileri metro hattına indirdi.
Gözlerimizle gördük; Üçyol-İzmirspor hattı bitmek üzere, ince işler kalmış, İzmirspor ve Hatay arası ise tünel tamam, ince işlere başlanıyor.
* * *
Ondan sonra gelen Poligon-Üçkuyular hattında ise özellikle Poligon kısmında zemin çok zorluyor. dere yataklarının üzerine kurulu Poligon’da tünel yapmak için sürekli yeni metotlar deneniyor. Başkan Kocaoğlu’nun da belirttiği gibi orada iş biraz çetrefilli. Sonuçta bu henüz tam öngörülemeyen alan, öngörülemeyen yeni sıkıntılar yaratmazsa Başkan Kocaoğlu yılsonuna kadar Üçyol-Üçkuyular hattının devreye gireceğini söylüyor.
25 Mayıs’a az kaldı ilk çılgın proje o tarihte açıklanacak. Gerçek çılgın projeyi Başbakan 4 Haziran’da açıklayacak ona daha zaman var, beklemek çoook zor olacak.
Siyaset böyle birşey... baktınız vaadler istediğiniz sonuca ulaşmaya yetmiyor, çıldırıyorsunuz. Eskiden İzmir Körfezi’e tüp geçit çılgın projeydi, şimdi o bile çılgın olmaktan çıktı.
Azmış bir ruh hali içindeyiz, yetmez.. Projeler daha çılgın olmalı...
Aslında bu projelerin tek amacı var toplumda heyecan yaratmak. Binali Yıldırım da itiraf ediyor; ‘İzmir’in ihtiyacı olan projeler’ desek kimse ilgilenmezdi’ diyor. Gerçekten bizler de artık o kadar mı heyecansız kaldık ?
* * *
Ya da kendi gerçeklerimizin içinde çok mu bunaldık?? Öyle olmasa turistleri hala faytonlarla Montrö meydanında döndüren, Havaalanından merkeze gelirken gecekondu bölgelerinin önünü ağaçlarla kapamaya çalışan bir şehirde yaşadığımızı bu kadar çabuk mu unuturduk ? 300 bin işsizimiz olduğunu bir yana bırakır, milyar dolarlık çılgın projelerin peşine mi düşerdik ?
* * *
İÇİNE kapalı sermaye yapısıyla bilinen İzmir ve Egeli şirketlerde son birkaç ayda yeni bir trend başladı. Uluslararası güçlü fonlar, bu şirketleri ya satın aldı ya da ortak oldu.
Aslında konu yeni.
İlk örnek karşımıza Ege Sağlık Grubu’nda çıktı. Gürel Grubu, beş hastanelik Ege Sağlık Grubu’nu, dünyanın büyük yatırım fonlarından ADM ve IFC’nin ortak olduğu konsorsiyuma ait Universal Sağlık Yatırımları Holding A.Ş’ye sattı.
Gürel Ailesi, sağlık grubunu uzun süredir satmayı düşünüyordu ve en iyi fiyatı bu kuruluş verince satarak sektörden çıktı.
Akgerman Ailesi’ne ait AKG Gazbeton ise ADM Capital ile yatırım ortaklığı anlaşması imzaladı. Fon, yüzde 45,7 pay ve 15 milyon avro ile AKG Gazbeton’a azınlık ortağı oldu.
* * *
İki örnek birbirinden farklı. Ancak biz bu örneklere daha sık rastlayacağız görünüyor.
İZMİR’DE seçime yönelik yapılan kamuoyu anketleri ile sokak analizlerinin ortaya koyduğu tespitlerden biri de EXPO adaylığının halk tarafından bilindiği ve önemsendiği oldu.
Açıkçası her EXPO kelimesini tuşların arasına aldığımda, hafif bir utanma duygusu da belirir bende. Halk nelerle uğraşıyor, hangi sıkıntılarla boğuşuyor, bir EXPO tutturmuşuz afyon niyetine diyerek arsız bir ses içimde beliriverir.
Neyse ki artık sokak analizleri var! Gönül rahatlığı ile yazabilirim.
Bu kez yazılmayacak gibi de değil. İzmir’in EXPO 2020 adaylığı için bugün, önemli günlerden birisi. Vali Cahit Kıraç, BIE Başkan Yardımcısı, Usul Komitesi Başkanı Necil Nedimoğlu, Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş, İzmir Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Ergüder Can, bugün Paris’te.
Ancak Heyet Paris’e kadroda bir eksikle gitti.
* * *
Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, son operasyonlar nedeniyle gitmekten vazgeçti. ‘Belediyede fiili bir operasyon varken Paris’e gidemem’ dese de ‘Arkadaşları dört duvar arasında özgürlük ve onur mücadelesi verirken’, Paris’te Loscartales’e mutluymuş, kentte, ülkede herşey yolundaymış gibi yapmayı kaldıramadı Başkan.
Bu haftaki konu biraz tesadüfle ve daha çok da “karşı çıkışlarla” doğdu.
İlk karşı çıkış benden oldu.
Sanayi Bakanı Nihat Ergün geçtiğimiz günlerde İzmirli sanayicilerle buluştu. Bir dizi açıklamalarının ardından kamuoyunda Hipermarketler Yasası olarak bilinen Alışveriş Merkezleri ve Büyük Mağazalar Yasa Tasarısı kesinlikle yasalaşacak” dedi.
İşte orada içimden spontane bir ses yükseldi, “Tabii, tabii...” Bu tepki Bakan’ın şahsına yönelik değil, yaklaşık onbeş yıllık bir takibin sonucuydu. Üç Sanayi Bakanı değiştiren tasarı hala bekliyor ve Ergün şimdi müjde veriyor.
Bakan’ın bu son açıklamasının ardından görüş istemek için uzun yıllar Esnaf Konfederasyonu’nda görev alan CHP Milletvekili Mehmet Ali Susam’ı aradığımda yanıtı “Dilek, o kadar çok anlatacaklarım var ki, nasıl kısa görüş vereyim” oldu.
Haftanın sohbetinde bir araya gelmeyi önerdim.. Mehmet Ali Susam’ın CHP adaylığını bir kenara bıraktık, İzmir’de 140 bin 767 aktif üyeyi ilgilendiren yasayı ve gelinen noktada “Hipermarketler” ile esnafın dengesinin nasıl kurulabileceğini konuştuk.
- Kaç yıldır bu konuyla meşgulsünüz?