Öncelikle İzmir ve Manisa’nın elektriğine siyanür sıçradı demek mümkün. Elektriğe nasıl, anlatalım...
Önceki gün Türkiye’nin özelleştirme tarihinde en heyecanlı günlerden biri yaşandı. ‘Başkent Doğalgaz’ ihalesini kazanan MMEKA Konsorsiyumu 1.2 milyar dolarlık devir bedelini yatıramadı ve Özelleştirme İdaresi ihaleyi iptal etti. Bu iptal ile hem İstanbul’un toplam 4,8 milyar dolarlık elektrik dağıtım özelleştirmeleri belirsizliğe itildi hem de konsorsiyumun 92,6 milyon dolarlık teminatı yandı.
Aynı konsorsiyum daha önce Manisa ve İzmir’in elektrik dağıtımını yapan Gediz Elektrik’in ihalesine de girmiş ve 1 milyar 915 milyon dolar gibi yüksek bir rakamla ihaleyi almıştı.
Ancak daha sonra Özelleştirme İdaresi haksız rekabet gerekçesiyle, ihaleyi ikinci olan firma Eti Gümüş’e verdi. Yaşananlara bakınca, aynı konsorsiyum Gediz Elektrik’i iyi ki almamış demek mümkün.
Ama yine de sevinmek için erken, bizim başımız da henüz o kadar rahat değil.
* * *
Eti Gümüş’ ihaleyi 1 milyar 915 milyon dolara aldı. Ancak bu arada Kütahya’dan gelen başka bir haber Eti Gümüş’e epey sıkıntılı günler yaşatmaya başladı. Gümüş işletmesindeki siyanürlü su atık barajındaki setlerin çökmesiyle
İzmir’in 2015 EXPO’sunu kaybetmesi, konunun birçok muhatabına ders oldu.
O nedenle bu kez 2020 adaylığına hazırlanmak farklı olacak. Özellikle Hükümet açısından.
Geçmiş EXPO’da yaşanan büyük sıkıntının yerel dinamiklerin anlaşamaması ve gelişmelerin yeterli koordinasyonla yürütülmemesi olduğunu gören Hükümet, bu kez ipleri sıkı tutmaya hazırlanıyor.
Bu madalyonun bir yüzü...Diğer yüzünde ise EXPO kapsamında yapılacak tüm çalışmaların elbette primi var.
Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, bu konuda sinyalleri açık verirken son sinyal Cumhurbaşkanı Gül’den geldi.
İTO önderliğinde işadamlarıyla buluşan Cumhurbaşkanı, güzel sözlerin ardına ince bir fırça da sıkıştırdı. Uzun uzun herkesin metropol belediyeciliğine aykırı asabiyet ve davranışlardan kaçınmasını istedi.
Yani dedi ki, “Geçen sefer birbirinizle kapıştınız bu kez buna izin vermeyeceğim.”
Eğer iyi gelişmeler taşımış, beklentileri az çok karşılamışsa geçen zamana, acımıyor insan.
Hayat bu, geçecek ve tükenecek.
Zamanın güzel gelişmeleri peşinde sürüklemesi tek teselli.
Hayattan da, siyasetten de ekonomiden de öncelikli beklenti bu.
Ancak son zamanlarda yaşamı kolaylaştırıcı, ferahlatıcı gelişmelere az rastlar olduk. İcraatler neredeyse durdu, vaadler, laflar devreye girdi.
Uzun süredir yapısal reformları unuttuk.
Şimdi Doğu’dan yine iç acıtan sinyaller gelirken; ‘Ergenekon’, ‘şifreli sansasyon’, ‘belediyeli operasyon’larla yatıp kalkar olduk.
İZMİR’DE ekonomi, siyaset, kültür sanat her alanda artık tek gündem var;
Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik sarsıcı soruşturma. Kentte soluklar tutuldu. İfadesi alınanlardan 34 kişi adliyeye sevk edildi. Operasyonun bu kadar geniş tutulması ilk bakışta “Meğer, belediyenin tüm üst düzey yetkilileri çete olup İzmir’i soymuşlar” havası estiriyor.
* * *
Şaka bir yana..
Sanık avukatlarından, İzmir Büyükşehir Belediyesinde uzun yıllar danışman olarak da görev yapan Enis Dinçeroğlu ise şöyle diyor:
“Tüm iddialar hikaye gibi. 20 yıldır belediyenin soruşturmalarına bakarım, bugüne kadar, içi bu kadar boş Sayıştay dosyası görmedim. İddialar, yeme, içme ve temsil üzerine kurulu. Sayıştay denetçileri soruşturma yaparken muhbir bulup, konunun üzerine gitmişler görünüyor. İddiaları gördükçe, zanlı avukatları olarak şaşırıyoruz. Neden süt dağıttın, neden şal dağıttın diye sorguluyorlar. Sanatçıları şu fiyata neden getirdin diye soruyorlar. Herşey birbirine karıştırılmış. Büyükşehir, katrilyona varan ihale yaptı, metro, kamulaştırmalar, yollar gibi büyük ihaleler yapıldı. Bunlarla ilgili ima bile yok.”
Dinçeroğlu’yla konuşurken, eski genel sekreter Ersu Hızır’a ve Eshot’a yönelik
İLK kez bir toplantıda, en üst yetkilinin ağzından duyduğum bir benzetme vardı...
Çalışanlardan söz ediyordu.
Bize döndü. “Bunlara bir elinde havuç, bir elinde sopayı eksik etmeyeceksiniz” dedi.
Bunlar dediği çalışanlarımız, işarkadaşlarımız...
Masada oturanlar, yetkili diye üzerimize alınmayacağımızı düşünüyor. Aslında üzerime alınma noktasına kadar bile gelemedim, yalnızca kaybolup o ortamdan gitmeyi istedim.
O sesi, o benzetmeyi bir daha hiç duymamayı diledim.
Demek 21. yüzyılın çağdaş iletişim aracı bir elinde avuç, bir elinde sopa olacak, çalışanlarla ekiple diyalog bu minval üzerinden yürütülecekti.
ÖNCEKİ gün bir tanıdığım aradı.
Zor koşullarda meslek yüksekokulunu bitiren oğlu için uzun süredir iş arıyorlardı. Bulmuşlar.
Sevinçli ve bir o kadar da telaşlı, kaygılıydı.
İş buldukları firmayı söyleyince, “Neden telaş ediyorsun, köklü kuruluştur, rahat eder oğlun” dedim. “Ama taşeron firma” dedi, “Asgari ücret veriyorlarmış, yemek, var, yol parası yok. İleride koşulları değişir mi, ne dersin” diye sordu.
“Benim son yıllarda karşılaştığım en zor soru bu” dedim... Zor soru...
Bugün 1 Mayıs. İşçinin, emekçinin ve dayanışmanın bayramı. Bir endüstriden söz ederken; sermayeyi ortaya koyanların, yönetenlerin, yaldızlı markaların, gözalıcı üretimlerin ardında kaybolan emeklerin sahiplerinin bayramı...
İşçinin emeğinin değer bulmasının köklü güvencesi şüphesiz örgütlü toplum.
ÖNCELİKLE belirteyim.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı çılgın projeyi akıllıca buldum. Doğru olup olmadığı tartışılır ama bana göre akıllıca...
“Kanal İstanbul”, eleştirileri, beğenileri, eksikleriyle kendini 10-15 yıl konuşturacak bir proje...
En iyi ‘Decoy’ yöntemlerinden birisi... Yani hedef şaşırtma...
Sağ sol fark etmez, katmerleşmiş sorunlarla karşı karşıya kalan iktidarlar bu yöntemi uygular, gayet normaldir.
* * *
Ekonominin sarsıntıda olduğu süreçlerde dahi bu çılgın projelerle yol alabilirsiniz.
BİR İngiliz atasözü, “Hayat herşeyin tersini görecek kadar uzundur” der.
Bazen bu süreci siyaset daha çabuklaştırıyor. Bir yıl öncesine kadar İzmir’den uzak kaldığı için İzmir’i suçlayan Ak Parti neredeyse İzmir aşığı oldu. İki icracı Bakanı’na burada karargah kurdurdu.
‘Sorunları kim biriktirdi’, ‘yıllardır bu sorunlar neden çözülemedi’ gibi soruların üzerine beton döküldü. Kısaca, ‘İzmir adaylığı benim için sürpriz oldu’ diyen biri eski iki Bakanımız, bizler için sürpriz olmadı.
Ancak sürprizler onlarla birlikte geldi. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın adaylığı uğurlu mu geldi(!) nedir, İzmir’in iki büyük beklentisi gerçekleşti.