Devletin kontrol mekanizmasının ötesinde doğrudan üretimde yer alması yarattığı bazı hakkaniyetli sonuçlara karşın günümüz ekonomisinde fonksiyonel olmuyor.
Artık özelleştirmelere ‘Kamu malı özel sektöre peşkeş çekiliyor’ cephesinden bakmak da gerçekçi değil. Ancak özelleştirmenin stratejisini doğru kurmadan yapılan özelleştirmeler kar yerine zarar ve hayal kırıklıkları getiriyor.
Geçmişte bunun örneğini İzmirli ve Egeliler Alsancak Limanı ile doğrudan yaşarken, aynı mantıkla yapılan birçok özelleştirme de ya sonuçsuz kaldı ya da çoğu zaman karlı işletmelerin el değiştirmesine yol açtı.
Son olarak bu hayal kırıklıklarını gaz ve elektrik dağıtım ağlarının ihalelerini kazanan şirketlerde görüyoruz. Büyük şovlarla yapılan ihaleler sapır sapır dökülüyor.
* * *
Önce Başkent Gaz ihalesini kazanan Mehmet Emin Karamehmet-Mehmet Kazancı ortaklığı 1 milyar 200 milyon dolarlık bedeli karşılamak için gereken krediyi bulamadı, 92 milyon dolarlık teminat yandı. Ardından Ciner’in Park Holding’i 1 milyar 165 milyon dolara kazandığı Akdeniz Dağıtım’ı gönüllü olarak bıraktı. 10 milyon dolarını yaktı.
Ve şimdi 6 firma da ek süre talep etti.
Bu firmalardan İzmir ve Manisa elektrik dağıtımını alan Gediz Şirketi’nin özellikle farklı durumunu daha önce yazmıştım. Kütahya Eti Gümüş Madeni’ni de işleten ve şu sıralar atık su barajlarından birinin çökmesiyle ortaya çıkan siyanür tehlikesiyle başı dertte olan şirketin, 1 milyar 915 milyon TL’lik ihale bedelini ek süre almazsa 20 gün sonra ödemesi gerekiyor.
* * *
Yaşanan bu hayal kırıklıklarında stratejideki önemli yanlışlık, devletin öncelikle gözünü kasasını kurtarmaya dikmesiydi. Oysa stratejiyi özellikle sanayicilerin ödeyeceği enerji fiyatının minimize edilmesi üzerine kurmak gerekiyor.
İhalelerde en yüksek fiyatı vermeyi tek koşul kabul etmek yerine, en çok verim sağlamak ve kaçakların azaltılmasına yönelik firmaları zorlayıcı koşullar getirmek gerekirdi.
İhaleyi kazanan firmaların çoğu şebekeyi çok pahalıya aldıklarını ve para kazanamayacaklarını düşünme telaşına girdiler. Öyle ki ihalelerde verilen fiyatlar; devletin yüksek alım garantileri ve hatta sonuçta asıl faturayı vatandaşa yüklemenin bile ötesine geçti.
Kısa sürede sonuca ulaşalım, hem kar sağlayalım, hem bütçe açığı düşük kalsın, mali politika sıkı görünsün hem de icraat yapalım mantığı şu anda enerjideki özelleştirmeleri fiyaskoya dönüştürdü.
* * *
Kısa vadeli ekonomik ve siyasal çıkarlarla ortaya konulan yaklaşımlar uzun vadede ciddi sıkıntılara yol açıyor.
Şimdi bu yaklaşım özellikle bugünlerde bir başka açıdan önemli.
Seçim sürecinde çılgınlığın dibine vurduk. Bir iki derken, çılgın projelerin sayısı 35’e kadar ulaştı.
“Yap-İşlet-Devret”, ‘yap-işlet’ mantığında neredeyse her gün bir proje açıklanır oldu.
Ancak son özelleştirmeler de gösteriyor ki, hızlı alınan ve yanlış stratejilere dayanan kararlar sonuca o kadar çabuk ulaşmıyor.
Mesala, Alsancak Limanı’nı doğru bir stratejiyle dört- beş yıl önce özelleştirsek ya da özerkleştirseydik zaten dünyanın ilk 5 büyük konteyner limanından biri haline geleceği söyleniyordu.
Yüksek kar ve kamuoyuna hoş görünme beklentileriyle, beş yıl kaybettikten sonra şimdi Çandarlı’ya dünyanın en büyük 10 konteyner limanından birini kurmaya başlamanın sevinci bile bu nedenle buruklaşıyor.
Projeler, iddialar güzel ama başlangıçlarla sonuçların birbirini tutması daha önemli...