Obezitenin artık günümüzde en sık karşılaştığımız genetik, çevresel ve psikolojik etkileşimi olan kronik bir hastalık olduğunu biliyoruz. Obezite temelde; yağsız vücut kitlesine (vücuttaki su, kas ve kemik ağırlık toplamı) oranla vücut yağ kitlesinin artması sonucunda boya ve yaşa göre kilonun normal sınırın üzerine çıkması şeklinde tanımlanmaktadır.
Günümüzde yetişkinleri olduğu kadar çocukları da etkileyen bir problem haline gelen obezitenin tek suçlusu elbette genler değildir. Genetik faktörleri destekleyen hazır gıda tüketiminin artması, fiziksel aktivite yetersizliği, yanlış beslenme alışkanlıkları, kent yaşamının getirdiği zorluklar ve sosyal sorunlar gibi birçok faktör de bu oranın artmasına neden olur. Peki bu çözümü olmayan ve engellenemeyen bir süreç midir? Tabii ki hayır!
Özellikle çocukluk çağı obezitesinin engellenmesinde biz ailelere çok büyük görevler düşüyor. Ben de bugünkü yazımda çocukluk çağı obezitesinde ailelerin önemini bir kez daha hatırlatmak istedim.
Babalara görev düşüyor
Her ne kadar yemekleri anne hazırlıyor ve çocukların beslenme düzeniyle anneler ilgileniyor gibi görünse de bu konuda babalara da çok büyük görevler düşüyor. Araştırmalar, günümüzde
Omega 3 yağ asitlerinin sağlıklı ve iyi bir yaşamın devamı için çok önemli olduğunu biliyoruz. Ama buna rağmen Omega 3 içeren besinleri yeterli miktarda alıp almadığı konusunda hâlâ kafası karışık olanlar var. Ben de bugünkü yazımda yeterli Omega 3’ü hangi besinlerden alabileceğimizi ve ne kadar almamız gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istedim.
Omega 3 yağ asitleri, vücutta sentezlenemeyen ve dışarıdan almamız gereken esansiyel yağ asitleridir. Yaşamımız boyunca bedenimizi yapılandıran hücrelerin en iyi seviyede çalışmasını sağlar. Kanın pıhtılaşmasını kontrol etmeye yardım etmekten, beyin hücrelerinin yapımına kadar hayati rol oynar. Omega 3’ün faydaları konusunda çok sayıda çalışma yapılmış ve yapılmaya da devam ediyor.
Düzenli alımı, depresyon ve kaygıyla mücadele edebiliyor, kalp hastalıklarına, metabolik sendrom, bazı kanser tiplerine ve yaşa bağlı unutkanlık gibi birçok rahatsızlığa karşı koruyucu koruyucu etki gösteriyor.
Hangi besinlerden alabiliriz?
Omega 3 kaynağı besinler, bitkisel ve hayvansal kaynaklı olanlar olarak ikiye ayrılabilir. En iyi kaynağı hepimizin de bildiği gibi yağlı balıklardır. Yeterli miktarda Omega 3 alımı için haftada en az iki kez yağlı balık
Yaz-kış demeden mutfağımızda severek yer verdiğimiz patlıcanın mevsimi başladı bile. Patlıcan aslında biber ve domates gibi bazı sebzelerle aynı aileden gelir. Ama çiçekli bir bitkiden büyümesi ve iç kısmında tohum bulunması sebebiyle meyve olduğu da iddia ediliyor. Boyut ve renk bakımından çeşitlilik gösteriyor. Mor bir kabuğa sahip patlıcan, yeşil, kırmızı ve hatta siyah bile olabiliyor.
Patlıcan, tariflere lezzet getirmenin yanı sıra sağlık için de faydalı. Ben de bugünkü yazımda patlıcana biraz daha detaylı bakarak, faydalarını size hatırlatmak istedim.
1. Vitamin ve mineral içerir
Patlıcan çok yüksek miktarlarda olmasa bile birçok vitamin ve mineral içerir. A, C, K vitaminleri, B1, B2, B3 ve folik asit gibi B grubu vitaminlerini barındırır. Bunların yanı sıra demir, kalsiyum, magnezyum ve potasyum gibi minerallerden zengindir. Yaklaşık yüzde 92’si sudur ve 100 gramında 3-3.5 gr. diyet lifi bulunur. Yüksek su ve lif içeriği sayesinde düşük kalorilidir. 100 gramı ortalama 20-25 kaloridir.
2. Antioksidan içeriği yüksektir
Patlıcanın antioksidan içeriği de yüksektir. Ona canlı renklerini veren ve bir antioksidan bileşik olan ‘antosiyanin’den zengindir. Antioksidanlar, vücudu
Sabahları kahvaltınızı yapıyor ama saat daha öğleni bulmadan bir şeyler yeme ihtiyacı duyuyorsunuz. Çoğu kişiye tanıdık gelen bu örnekteki başrol oyuncusu eğer sizseniz bu yazım tam da sizin için. Sorun siparişi geç getirdiğine inandığınız garson ya da geciken öğle yemeğinde değil; yeteri kadar protein içermeyen kahvaltı menünüzde olabilir.
Düşük protein içeren kahvaltı alımından sonraki ikinci ve üçüncü saatler arasında kan şekeri açlık seviyesinin altına düşer ve açlık hissi duymanıza neden olabilir. Uluslararası Obezite Dergisi’nde yayımlanan bir araştırmada, eşit kalori içeren kahvaltı yapan bireyler karşılaştırıldı. Kahvaltıda yüksek protein alanların, daha az protein alanlara oranla öğle yemeğinde yüzde 26 daha az yedikleri görüldü. Yani, proteinli kahvaltılar tok tutuyor.
Kahvaltı yapmaya vakti olmayanların veya üşenenlerin olduğunu da biliyorum. Bu yüzden sizlerle hem pratik hem de daha fazla protein almanıza yardımcı olacak ve gün içinde tok tutacak önerilerimi paylaşacağım.
1. Güne sebzeli omletle başlayın
Biri protein mi dedi? O zaman cevap yumurta! Aminoasit örüntüsü anne sütüne benzeyen tek besin olan yumurtayı pişirirken içine biraz da yeşillik eklemek kahvaltınızı daha
Geçtiğimiz çarşamba sizlerle ‘Kilo vermeye ne kadar hazırsınız?’ testini paylaşmıştım. Şimdi kilo kaybetme yolunda verdiğiniz cevapları değerlendirelim ve yorumlarınıza yardımcı olmak için maddeleri tek tek inceleyelim.
1 Yemek ve egzersiz düzenihakkında çok düşündüm ve neleri değiştirebileceğimi biliyorum. Bilmediğiniz ve anlamadığınız bir konuyu değiştiremezsiniz. Yeme ve egzersiz alışkanlıklarınız hakkın- da biraz daha bilgi edinmek için bir hafta boyunca kayıt tutun. Neyi, ne zaman, neden yediğinizi ve ne kadar hareket ettiğinizi yazın. Kendinizi tanımanız, başarıya giden önemli bir yol.
2 Yemek ve aktivite alışkanlıklarımda geçici değil, kalıcı değişiklikler yapmam gerektiğini biliyorum. Yeme alışkanlıklarınızı veya fiziksel aktivite düzeyinizi aniden değiştirirseniz, kısa sürede hızlı kilo verebilirsiniz. Fakat bu bir kamp hayatı olursa ve normal yaşama uydurmazsanız sürekliliği sağlayamazsınız. Beslenme ve aktivite planlarınız sürekli uygulayabileceğiniz ve keyif alabileceğiniz sağlıklı değişimler içermelidir.
3 Çok fazla ve hızlı kilo verirsem kendimi ancak başarılı hissederim. Çoğu kişi gerçek olamayacak kadar düşük olan bir kiloya ulaşma hayali kurar. Yaşınızı ve vücut
Ramazan, oruç, bayram, aile ziyaretleri, tatlılar ve belki de çok daha fazlası… Yazın ilk aylarında kilo vermek ve korumak için biraz zorlanmış olabilirsiniz, sizi çok iyi anlıyorum. Ama bu günleri geride bırakmanın ve hedefe odaklanmanın zamanı geldi artık. Geçmişte yaptığınız hataları düşünmek yerine başarılarınıza ve gelecekteki daha sağlıklı güzel günlere odaklanın.
Vazgeçmeyin…
Birey, kilo vermenin psikolojik etkilerine ve değişimine hazır olmadığında bu süreçte neler yaşayabileceğini bilmiyor ve karşılaştığı en ufak bir pürüzde morali bozuluyor, mücadeleyi bırakıyor. Bu başarısızlık ve kısır döngü defalarca tekrar ettiğinde ise, kişi her kilo alıp verdiğinde başka şeyleri suçlamayı seçiyor. Diyet programı, yaşam şartları, kilo vermeye müsait olmadığını düşündüğü bünyesi veya ailesi, çevresi bunlardan bazıları. Oysa ki sık sık kilo alıp verme döngüsü, vücuda hafif kilolu olmaktan daha çok zarar verebiliyor. Bu yüzden doğru amacı bulmak ve diyeti bir yarış gibi görmeden, bir yaşam tarzı değişikliği olarak hayatının bir parçası haline getirmek büyük önem taşıyor.
‘Kilo vermek’ veya ‘ ideal kiloya ulaşmak’ doğru amacı bulduğunuzda hiç de zor değil. Bu konuda size biraz daha
Bugün bayramın 1. günü... Herkese sevdikleriyle çok mutlu, sağlıklı ve huzurlu bir bayram diliyorum. Bayramda yeme-içme konusunda kontrolü sağlamak biraz zor olabiliyor; bu nedenle bayramda nelere dikkat etmeliyiz ve nasıl beslenmeliyiz konusunu daha önceki yazılarımda sizlerle paylaşmıştım. Bugün de bayram sonrası vücudumuzu rahatlatmak ve toksinlerden arınmak için neler yapabiliriz bir bakalım.
Detoks nedir?
Her gün birçok toksin ile iç içeyiz maalesef. Sigara dumanı, egzoz, alkol, katkı maddeleri, tarım ilaçları, radyasyon ve daha birçok toksin kaynağı… Eğer bir de dengesiz beslenme, hareketsiz yaşam ve stres ilave olursa bu durumda vücudunuzun hem stresle baş etmesi hem ihtiyacı olan besin öğelerini karşılaması hem de bağışıklık sisteminizi güçlü tutması zor olabiliyor. İtiraf edeyim ben bazen yoğun tempoda bu dengeyi sağlamakta zorlanıyorum.
İşte detoks böyle dönemler için toksinlerden arınmak üzere vücuda yardım gibi düşünülebilir. Aslında vücudumuz doğal yollardan toksinleri temizler, bu konuda bize en yardımcı organımız karaciğerdir. Ama bazı dönemlerde karaciğere destek olmak, düzenli beslenme ve egzersizle stresi azaltarak vücudun detoksifikasyon sistemini
Uzun süren bir oruç serüveninden sonra bayramda vücuda çok yüklenmemek ve hafif tatlılarla sindirime yardımcı olmak önemli. Bayramda tatlı seçimleriniz sütlü veya meyveli tatlılar ile serinletici dondurma olabilir.
Yaklaşık bir ay süren Ramazan’ın tatlı sonu, adı üstünde ‘Şeker Bayramı’. Bayramın en can alıcı noktası da elbette bayram tatlıları... Korkmayın bayramda tatlı yemeyin demeyeceğim. Ama kontrollü olmakta fayda var tabii ki. Özellikle uzun süren bir oruç serüveninden sonra bayramda vücuda çok yüklenmemek ve hafif tatlılarla sindirime yardımcı olmak çok önemli. Bayramda tatlı seçimleriniz sütlü veya meyveli tatlılar ile serinletici dondurma olabilir. Özellikle dondurma gibi gıdalar, yaz aylarında sizi serinletir ve ihtiyacınız olan tatlı ihtiyacını karşılar. Bayram ziyaretlerinde ikramlara hayır diyemiyorsanız da sevdiklerinizle paylaşmayı ve tatlıları takip eden öğünlerinizi hafif tercih etmeyi deneyin.
Hayır demek zor
Bayramın klasiklerindendir baklava... Mis gibi kokusu ve çıtır çıtır lezzetiyle hayır demek çok zor oluyor. Ben de bu bayramda size sevdiklerinize hazırlayabileceğiniz hem serinleten hem de mutlu eden sağlıklı bir bayram baklavası tarifi hazırlamak