Yaz denince akla rengarenk meyve ve sebzeler gelir. Her meyvenin renginin altında ona özel faydalar yatar. Rengarenk beslenmek de çeşitli vitamin, mineral ve antioksidan alabilmek için çok önemlidir. Bugün size kırmızı renkteki meyvelerin sağlık için faydalarından bahsetmek istedim. Yaban mersini, böğürtlen, ahududu, çilek, karpuz, domates, biber… Düşündükçe daha çok çıkacak gibi.
Aslında gün içinde birçoğunu severek tükettiğimiz bu sebze ve meyveler, kırmızı-mor
renkleriyle ve içerdikleri antioksidanlarla sağlığımızı koruyucu etki gösterirler. Peki nedir bu yararlı etkileri?
1. Kalp sağlığını korur
Ahududu, böğürtlen, yaban mersini ve frambuaz gibi kırmızı meyveler, quercetin
adlı madde içerir. Antioksidan özellikteki bu madde, hem kansere karşı savaşır hem de kalp sağlığına faydalıdır. Kalp rahatsızlığı riskiniz varsa, meyve (özellikle kırmızı meyveler) ve sebze tüketimini arttırın.
2. Beyni destekler
Diyabet, yani halk arasında bilinen adıyla şeker hastalığı, son yılların en sık karşılaşılan kronik sorunlarından biri. Uluslararası Diyabet Federasyonu’na göre,
11 yetişkinden 1’i diyabetli. Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında diyabet görülme sıklığının en yüksek olduğu ülkelerden.
Diyabet; hayat kalitesini ve sağlıklı yaşamı etkileyen bir hastalık. Erken teşhis, doğru tedavi ve düzenli beslenmeyle yönetilebilir ve ilerlemesi engellenebilir. Bunlar için en önemlisi yaşam tarzı değişikliği. Ben de bugün sizlere diyabeti kontrol altına almaya yardımcı olacak
5 yaşam tarzı değişikliğini paylaşmak istedim:
1. Sağlıklı beslenin
Sağlıklı beslenmek aslında sadece diyabet hastaları için değil, tüm bireyler için geçerli. Diyabette yasak bir besin yok; sadece miktarına, sıklığına ve tüketim biçimine dikkat etmek gerekiyor. Kişiye göre hazırlanmış bir beslenme programı, diyabetlilerin sağlıklı ve kaliteli bir yaşam tarzı için çok önemli. Özellikle Tip II diyabetliler için hazırlanmış iyi bir beslenme planı, kan şekeri seviyelerini normal düzeylerde tutmalarına yardımcı olur.
Herkes için tek bir diyet örneği yoktur ve her kişi farklı olduğu için diyabetli bireylerin diyetleri de yaşam şekilleri
Yaz aylarının en sevilen meyvelerinden biri kiraz... Aslında gülgiller ailesinden gelen kirazın dünya üzerinde 1000’den fazla çeşidi bulduğunu biliyor muydunuz? Türlerini ayırt etmek her zaman çok kolay olmayabilir ama tadı bazen tatlı, bazen de buruk olabiliyor. Bence her türlü de kalbimizi fethediyor.
Doyum olmayan tadının yanı sıra birçok faydalı bileşen de içeriyor ve sağlığımıza katkıda bulunuyor. Peki nedir faydaları? Hatırlayalım...
1 Kirazda yaz ayları için ihtiyacımız olan potasyum, C ve A vitaminlerinin yanı sıra K vitamini ve bazı B grubu vitaminleri de bulunur.
2 Kiraz, doğal bir kan basıncı düşürücü olan potasyumdan zengin bir besindir. Vücudumuzdaki sıvı dengesini koruyan potasyum, bu görevi sodyumun kan basıncını yükselten etkilerini baskılayarak yapar.
3 Bol miktarda C Vitamini, beta karoten ve antosiyanin adlı antioksidan içeren kirazın, kendisi de güçlü bir antioksidan yapıdadır. Sahip olduğu bu yapı, kanser hücrelerinin büyümesine engel olur.
4 Karaciğer dostu olan kiraz, yüksek alkol tüketimi, fazla ilaç tüketimi ve zehirlenmeler sonucu zorlanan karaciğerin yükünü hafifleterek yenilenmesine yardımcı olur.
Her türlü yemeğin içinde, yanında ve hatta tek başına en fazla tükettiğimiz sebzelerden biri olan domatesin faydalarından haberdar mısınız? Yüksek oranda C vitamini içeren domates, hücre yenilenmesine yardımcı olmakla kalmayıp, kalp ve damar hastalıklarından korumada da etkilidir. İçerdiği antioksidanlarla kanserden koruyucu sebzelerin başında gelir.
Cilt sağlığına iyi geliyor
Güneş ışınları D vitamini etkisiyle kemiklerimiz için ne kadar faydalıysa, cilt sağlığımız için de bir o kadar zararlı olabiliyor. Yüksek faktörlü koruyucu kremlere rağmen hem güneş hem de bilgisayar karşısında çalışmak, ciltte kalıcı lekeler bırakabiliyor, bir sonraki aşamada ise cilt kanserlerine neden olabiliyor. Cilt sağlığınızı doğal yollarla ve pratik şekilde korumak isterseniz, mevsimine göre kolaylıkla erişebileceğiniz domates yardımcınız olacaktır.
Kanser riskini azaltıyor
Ölümcül cilt kanseri türü, Malign melanom ile melanom dışı cilt kanserlerinin görülme sıklığı son 30 yıldır dünyada ve Türkiye’de hızla artıyor. Özellikle güneş ışınlarının yeryüzüne dik geldiği saatlerde güneşlenme ve solaryumun etkisiyle oluşan bu kanser türünden beslenmeyle de korunmak mümkün. Ben de son zamanlarda bu konuda
Geçtiğimiz pazar, balık pişirme yöntemleriyle ilgili bir giriş yapmış ve üç pişirme yönteminden bahsetmiştik. Izgara, kızartma ve buharda pişirmeyi ayrıntılı bir şekilde yazmıştım. Bugün de diğer yöntemlerden bahsedelim ve en sağlıklısının hangisi olduğuna hep birlikte karar verelim.
Fırında pişirme
Fırında pişirmede esas olan, yiyeceğin kapalı ve sıcak bir ortamda ısının etkisiyle pişmesidir. Balığı pişirmek için uygun sıcaklık genellikle 160-250 derece arasında olur. Fırınlanmış balık, göze ve damak tadına uygundur. Bu pişirme yönteminde doğru zamanlama ve ısı kontrolü esastır. Balık fırına verilmeden fırının istenilen sıcaklığa ulaşmış olması önemli bir püf noktasıdır.
D vitamini kaybını önlemek için fırında pişirme iyi bir yöntemdir. Yapılan bir çalışma, fırında pişmiş somonun tüm D vitamini içeriğini koruduğu, buna karşılık kızarmış somonun bu önemli vitaminin yaklaşık yüzde 50’sini kaybettiğini ortaya koymuştur. Bu sebeplerden ötürü fırında pişirme, balıkları pişirmek için sağlıklı bir yol olarak gösterilir.
Vakumlama yöntemi
Vakumlama, günlük hayatta çok sık kullanılmayabilir ama en sağlıklı yöntemlerden biri olarak kabul edilir. Bu yöntemde balık kapalı bir kese içine
İnsan sağlığı açısından son derece önemli faydaları olan deniz ürünlerinin her biri adeta sağlık deposudur. Haftada en az iki kez balık tüketimi önemli. Tabii balıkların doğru hazırlanıp, pişirilmesi gerekir. Bugünkü ve çarşamba günkü yazılarımda balık pişirme yöntemlerine yakından bakacağız.
IZGARA: Aslında, en sağlıklı pişirme yöntemlerinden biridir. Ne zaman mı? Mangal ve ızgara birbiriyle karıştırılmadığı zaman. Izgara yanlış yapıldığında, balığı yüksek sıcaklıklarda ısıya maruz bırakırsınız. Doğrusu, ısı kaynağıyla balık arasında 15 cm.’lik mesafenin olması ve balığın yavaş yavaş piştiği bir ızgaradır.
Mangalda balık yemek çok keyifli ve lezzetli ama doğrudan ateşe maruz kaldığında, HAS ve PAH gibi bazı zararlı bileşiklerin oluşmasına yol açabilir. Et veya balıktaki kas dokusu, özellikle açık alev üzerinden çok yüksek sıcaklıklarla ısıtıldığında, bu iki zararlı bileşik türü ortaya çıkar.
Kısacası alevle pişirmekten kaçının, pişirme mesafesini iyi ayarlayın, süresini de mümkün olduğunca kısa tutmaya çalışın ve etlerin yanmasını önleyin. Ayrıca, ızgaraya başlamadan önce balıklarınızı marine etmek, zararlı bileşiklerin oluşumunu azaltır.
KIZARTMA: Özellikl
İlk bakışta yetersiz uykuyla fazla kilolu ya da daha kalın bir bele sahip olma arasında çok büyük bir ilişki yokmuş gibi görünse de yeterli ve düzenli uyku hayatımızda birçok şeyi değiştirebiliyor. Ben de bu konuda yeni okuduğum ve ilgimi çeken bir araştırmayı da sizlerle paylaşmak istedim.
Temmuz ayında yayımlanan bir araştırmaya göre; kalitesiz uyku düzenine sahip yetişkinlerin kilolu ve obez olma eğilimi daha yüksek ve metabolik sağlığı daha kötüdür.
Sonuçlara göre; günde ortalama 6 saat uyuyan bireylerin bel çevreleri, günde 9 saat uyuyanlara göre 3 cm. daha fazla. Ve daha kısa uyuyanların vücut ağırlıkları da daha yüksek. Sonuçlar, yetersiz uykunun diyabet gibi metabolik hastalıkların gelişmesine katkıda bulunabileceğine dair kanıtları güçlendiriyor.
Çalışma sadece uyku kalitesi, kilo ve bel çevresi arasındaki ilişkiyi incelemekle kalmamış. Aynı zamanda kan basıncı, kolesterol ve tiroid fonksiyonlarına da bakılmış. Çalışmaya belirli bir süre boyunca uyku ve yemek düzenlerini kayıt altına alan bin 615 yetişkin katılmış ve kişilerin ağırlık, bel çevresi, kan basıncı ve tirod fonksiyonu ölçümleri de yapılmış.
PCOS yani Polikistik Over Sendromu, son zamanlarda sizlerden sosyal medya hesaplarım üzerinden en çok soru aldığım konulardan biri. Mümkün olduğunca cevaplamaya çalışıyorum. Bugün de ‘PCOS nedir?’ ve ‘Nasıl beslenilmelidir?’ konularını hatırlatmak istedim.
PCOS, üreme çağındaki kadınları sık etkileyebilen hormonal bir bozukluktur. Hormon dengesizliği sebebiyle yumurtalıklarda keselerin meydana gelmesiyle oluşur.
Hastalık, genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimiyle ortaya çıkmış, kompleks bir bozukluk olarak değerlendirilebilir.
Nasıl anlaşılır?
Belirtileri arasında;
- Âdet düzensizliği
- Âdet görememe
- Aşırı tüylenme