Çocuklarınızı hastalıklardan, dışarıdaki tehlikelerden koruma içgüdünüzü çok iyi anlıyorum. Peki evdeki tehlikenin farkında mısınız? Koronavirüs sebebiyle evde kalma süreci hepimizi etkiledi, ama çalışmalara göre çocuklar en çok etkilenen gruplardan
Geçtiğimiz günlerde okuduğum bir çalışma Covid-19 salgını nedeniyle dünya çapında uygulanan sınırlamaların, sokağa çıkma yasaklarının, özellikle obez çocuklar arasında diyet, uyku ve fiziksel aktiviteyi olumsuz etkilediğini söylüyor. Obesity dergisinde yayımlanan bu çalışma İtalya’nın Verona kentinde 41 çocuk ve genç üzerinde yapılmış. İtalya’da zorunlu sokağa çıkma yasağı olan zamanlarda fiziksel aktivite, ekran süresi, uyku, yeme alışkanlıkları, kırmızı et, makarna, atıştırmalık, meyve ve sebze tüketimi gibi başlıklarda birçok soru sorulmuş ve veriler toplanmış, daha sonra bu veriler 2019 ile karşılaştırılmış.
‘’Comfort food’’ kelimelerini daha önce duydunuz mu? Aslında her zaman sadece karnımız aç olduğu için yemek yemeyiz. Öfke, depresyon, sinir, kızgınlık, stres gibi bazı durum ve duygular da yeme durumumuzu tetikler. Duyguları hafifletmek için seçilen besinlere de ‘comfort food’ yani iyi hissettiren besinler denir. Her bireyin comfort food’u farklı olabilir. Kimisi şeker ve karbonhidrat içeriği yüksek besinleri tercih ederken kimisi protein kimileri ise yağ içeriği yüksek seçimler yapar.
Size kendinizi iyi hissettiren, comfort food’unuz ne? Eğer böyle durumlarda yağ içeriği yüksek besinleri tüketmeye eğilimliyseniz okumaya devam edin.
50’li yaşlar, hem çok güzel hem de kendinize iyi bakmanız konusunda en kritik dönemdir. Kas kütleniz azalabilir, metabolizma hızınız yavaşlayabilir ve sindirim sorunları yaşayabilirsiniz; ama bunları yönetip sağlığınızı korumak da sizin elinizde
Yıllar çok hızlı ve acımasız geçiyor. Uzaktan bakınca daha çok varmış gibi görünen yaşlar, nasıl yaşadığımızı bile anlamadan hızlıca azalıyor. Evet, her yaşın ayrı bir güzelliği olduğu doğru; tabii o yaşın değerini ve vücudumuzun bizden o yıllarda neler istediğini bilirsek, yılar daha güzel geçer. Örneğin 20’li yaşlar, metabolizmanın en şanslı olduğu dönemlerdir. Özellikle metabolizmaya yatırım yapmak için fırsat bulduğunuz; en hızlı, en üretken olduğunuz yaşlardır. 30’lu yaşlardan sonra metabolizmanızdaki değişiklikleri hafif hafif fark etmeye başlarsınız; metabolizmanız eskisi kadar hızlı değildir; kilo verebilmek de 20’li yaşlarınıza oranla sizi biraz daha zorlayabilir. Özellikle 40’lı yaşlardan sonra yavaşlamaya başlayan metabolizma hızı, daha dikkatli beslenme konusunda sizi uyarır. 50’li
Yaz rengârenk meyveleriyle beraber geldi. Her mevsimin kendine göre sebze ve meyve çeşitliliği var elbette ama yaz meyveleri bir başka. Eğer siz de yaz meyvelerini yemeye doyamayanlardan ve porsiyonu biraz abartanlardansanız yalnız değilsiniz. Hatta itiraf edeyim, birçok danışanım gibi bana da yaz meyveleri ara öğünde 1 porsiyon yetmiyor. Porsiyonu biraz daha artırarak yanında protein kaynağı bir besinle ana öğünde tüketmek de çok keyifli oluyor. Sıcak havalarda serinlemeye yardımcı olurken bir yandan da vitamin, mineral desteği oluyorlar. Aslında sadece bu sıcak havalarda değil, meyve ve sebzeler yeterli miktarda tüketildiğinde kanser, kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon ve sindirim sistemi hastalıkları başta olmak üzere birçok kronik hastalık riskinin azalmasına ve yaşlanmanın gecikmesine de yardımcı oluyorlar. American Journal of Clinical Nutrition’da yayımlanan çalışmaya göre meyve ve sebzeler, antioksidan içerikleriyle bağışıklık sistemini destekleyerek vücuttaki inflamasyonu azaltmaya yardımcı oluyor.
BM Çevre Programı (UNEP), her yıl dünya çapında çevre koruma bilincini ve eylemini teşvik eden 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla etkinlikler düzenliyor. Bu yılın teması “Time for Nature” yani “Doğa Zamanı”
Artık çok iyi biliyoruz ki, doğayı, çevreyi, gezegeni iyi besleyemezsek bizler de iyi beslenemeyiz! Yediğimiz yiyecekler, soluduğumuz hava, içtiğimiz su ve gezegenimizi yaşanabilir kılan iklim, doğadan geliyor. Örneğin, atmosferdeki oksijenin yarısından fazlası deniz bitkileri tarafından üretiliyor. Yetişkin bir ağaç havamızı temizliyor; 22 kilo karbondioksiti emerek karşılığında bize oksijen veriyor. Doğamızın bize sağladığı tüm faydalara rağmen, hâlâ ona yeteri kadar iyi davranamıyoruz maalesef...
“İklim krizi” söylemini eminim son zamanlarda çok daha sık duyuyorsunuzdur. Sera gazlarının atmosferdeki seviyesinin, maalesef doğanın kabul edebileceği sınırların çok çok üzerinde olduğu biliniyor. Küresel ısınmanın, özellikle daha ılıman iklime sahip olan bölgelerin daha sıcak olmasına sebep
Akciğer sağlığı her zaman önemliydi ama koronavirüs süreci ve geçirdiğimiz son üç ayı düşününce eminim sizin de akciğerlerinize karşı bakış açınız az da olsa değişmiştir. Maalesef tütün kullanımının koronavirüse yakalanma riskini artırdığını ve koronavirüsü kolaylıkla atlatma olasılığını azalttığını da bu süreçte öğrendik. Ama sadece bununla da kalmıyor, bu konuda bakın Sağlık Bakanlığı verileri ne diyor?
Küresel tütün salgını önlenebilir hastalık ve ölüm sebepleri arasında ilk sırada yer alıyor ve dünyada her yıl 7 milyondan fazla kişinin ölümüne sebep oluyor. Sigara dumanında 5300’den fazla kimyasal madde mevcut. Bu kimyasal maddelerden bugüne kadar 70’den fazlası kanser yapıcı etkiye sahip maddeler olarak tanımlanmış. Yapılan incelemelere göre, 1.8 milyon kişinin akciğer kanser tanısı aldığı ve her yıl 1.6 milyonun da hastalığa bağlı olarak hayatını kaybettiği belirlenmiş.
Geçtiğimiz pazar “Dünya Tütünsüz Günü’’ydü ve bu verileri bu sebeple sizlerle
Zararlarını bilmemize rağmen tuzdan vazgeçemiyorsak eğer, baharatlar imdadımıza yetişiyor; üstelik sayısız yararı var.
Tuz tüketimi konusunda ülkece sınırları aştığımız bir gerçek. Dünya Sağlık Örgütü, günde ortalama 5-6 gramdan fazla tuz tüketmemeyi önerirken, ülkemizde bu rakam 18 grama kadar çıkıyor. Fazla tuzlu beslenmenin sağlık açısından birçok zararı olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Ama özellikle fazla tuz tüketiminin bağışıklık sistemini de olumsuz etkilediğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Damak tadınız tuzluya daha yatkınsa bu alışkanlığınızdan vazgeçmenizin çok kolay olmayacağını biliyorum, ama tuzun yerine yemeklerinizi baharatlarla zenginleştirerek hem tuzun zararlı etkisinden kurtulabilirsiniz hem de baharatların sayısız faydasını görebilirsiniz.
İnflamasyonu azaltıyor
Her ne kadar alışık olduğumuz bayramlar gibi olmasa da bu bayramın herkes için huzurlu, sağlıklı ve mutlu geçmiş olmasını diliyorum. Koronavirüs sebebiyle mart ortasından beri evlerdeyiz, beslenme düzenimiz ve birçok alışkanlığımız değişti, hareketimiz azaldı. Bunun yanı sıra ramazan ayıyla beslenme düzeninin normal hayattan çok daha farklı olduğu bir ay geçirdik. Şimdi bir de üstüne bayram sofraları ve bayram tatlıları da eklenince, tartıda karşılaşılan kilolar birçok kişi için alarm zillerinin çalmasına sebep oldu. Korkmayın, yalnız değilsiniz, bu süreç birçok kişinin değişen beslenme düzeniyle ipin ucunu kaçırmasına sebep olmuş olabilir. Unutmayın, beslenme düzeninizde yapacağınız bazı değişiklikler sizi rahatlatabilir, kilo verdirebilir ve eski enerjinize kavuşmanıza yardımcı olabilir.
Hızlı kilo verme telaşından vazgeçin
Son iki ay veya üç ay içinde aldığınız kiloları üç gün veya bir hafta içinde vermeye çalışmak gerçekçi bir yaklaşım değil. Hızlı kilo vermenize neden olacak, düşük