Plastiksiz Temmuz kampanyasıyla birçok kişiye ulaşıldı ve farkındalık arttı ama hâlâ endişelenmemiz gereken bir durum var; geçtiğimiz günlerde deniz tabanında en yüksek mikroplastik konsantrasyonuna ulaşıldı.
Zaman hızla akıp geçiyor, koronavirüsle mücadele dünya genelinde devam ederken, geleceğimizi tehdit eden doğa ve iklim krizleri de unutulmamalı. Hatırlarsanız temmuz ayı başında Plastiksiz Temmuz kampanyasından söz etmiştim; bu kampanyanın birçok kişiye ulaşması ve farkındalığın artması beni çok mutlu ediyor. Temmuz ayı bitmeden plastik kullanımını azaltmanın hem kendinize hem gezegene hem de gelecek nesillere sağlayacağı faydaları bir kez daha konuşalım istiyorum.
Sizlere iyi haberlerle gelmek isterdim ama endişelenmeniz gereken bir durumla karşınızdayım. Bilim adamları, geçtiğimiz günlerde deniz tabanında kaydedilen en yüksek mikroplastik konsantrasyonuna ulaştığımızı belirtti. Manchester Üniversitesi, metrekare başına 1.9 milyon plastik parçası bulduğunu açıkladı. Hem de çok uzaklarda değil, İtalya yakınlarında Akdeniz kıyılarında.
Plastik kirliliğinin temelinde çoğu Akdeniz ülkesinin plastik atık yönetimini geciktirmesi ve tamamlamaması yatıyor. Avrupa’da her yıl açığa çıkan 27 milyon ton plastik atığın sadece üçte birinin geri dönüştürüldüğünü biliyor musunuz?
Her yıl milyonlarca ton plastik atığın okyanusta son bulduğu unutulmamalı. Bunun bir örneği, dünyanın en büyük deniz atık girdapları olarak da tanımlanan Büyük Pasifik Çöp Alanı. Bu alanı çöp girdabı olarak duymuş olabilirsiniz. Pasifik Okyanusu’nda bulunuyor ve 1.6 milyon kilometrekare büyüklüğünde, Fransa’nın yaklaşık üç katı veya Teksas’ın iki katı olarak düşündüğünüzde kulağa daha korkunç geliyor. Daha da korkunç olansa bu girdabın giderek daha da büyüyeceğinin tahmin edilmesi… Tabii ki birçok şeyde olduğu gibi insanların bunun üzerinde de çok büyük bir etkisi var! Eğer yeterli önlem alınmazsa 2030 yılına kadar, 104 milyon ton plastiğin daha ekosistemimize karışacağı söyleniyor.
Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın raporunda okuduğum bir çalışmadan bahsetmek istiyorum. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin Mersin ve İskenderun körfezlerinde yaptığı araştırmada araştırmacılar 28 türe ait 1337 balığın yüzde 58’inin sindirim sisteminde mikroplastik bulmuş. Balıkların midelerinde bulunan parçacıkların yüzde 70’i fiber iplik, yüzde 20.8’i sert plastik, yüzde 2.7’si naylon, yüzde 0.8’i kauçuk ve yüzde 5.5’i ise tanımlanamayan plastik olarak tespit edilmiş. Beslenmeyle ne ilgisi var diye düşünmeyin. Sağlıklı ve dengeli beslenme örüntüsünde balık tüketiminin çok önemli bir yeri bulunuyor. Haftada 2-3 kez balık tüketmek Omega-3 açısından çok değerli; peki balıkların da tehlike altında olduklarının farkında mısınız?
Plastiksiz hayat
Okyanustaki plastik ve mikroplastik miktarını azaltmanın tek yolu kullandığımız plastik miktarını azaltmaktan geçiyor. Hayatınız boyunca iki büyük çöp bidonu kadar mikroplastik tükettiğinizi düşünün. 2050’de depolama sahalarında 12 milyar ton plastik atık olacağı tahmin ediliyor. Plastik üretimine bu şekilde devam edilirse üzülerek söyleyebilirim ki bizi pek de iyi şeyler beklemiyor.
Kısacası plastik sadece vücudumuz ve sağlığımız için değil, ekosistemler için de zararlı. Daha güzel bir gelecek istiyorsak #PlastiksizTemmuz’un ötesine geçmeli ve plastiksiz bir hayata kendimizi hazırlamalıyız. Plastiksiz Temmuz kampanyasını plastiksiz hayata dönüştürmeye ne dersiniz? Gezegeni besleme vakti geldi de geçiyor. Haydi, siz de gezegene olan küçük sevgi hareketinizi gösterin. Küçük farkındalıklar yaratarak kendinizin ve gezegenin sağlığına öncelik vermiş oluyorsunuz. Daha güzel bir gezegene sahip olmak hepimizin elinde... Unutmayın bu gezegen bizim yaşam alanımız, yani evimiz. Evim evim güzel evim diyerek gezegeni koruma vakti!
Gezegene sevgi göstermek için;
Yeniden kullanın veya geri dönüştürün.
Doğayı fark edin.
Sürdürülebilir beslenmeye çalışın.
Yerele yönelin, pazarlara gidin.
Duş sürenizi kısaltın, musluğu kapatın.
Bir fidan dikin.