Elbette değil, olmamalı. Lakin başlığı okuyup; iç geçiren, ya sabır çeken ya da öfkelenip ağzına geleni söyleyen o kadar çok insan vardır ki!..
Yıllardır hakem hatalarından canı yanmamış bir kulüp gösteremezsiniz. Hakemlerden dertli olmayan bir tek teknik adam ve futbolcu da hakeza.
Buna karşılık, yakın geçmişte özellikle büyük takımlar aleyhine hata yapmış pek çok ismin hakemliğinin bitirildiğini ya da “etkisiz” hâle getirildiğini söyleyebiliriz.
Peki ya hakemler? Vicdanları ile baş başa kaldıklarında, içlerinde “falanca maçta yanlış düdük çaldım”, “şu bayrağı hatalı kaldırdım”, “kartın rengi kırmızı olmalıydı” diyen çıkar mı acaba?
Onların da kafalarını yastığa koyduklarında, rahatsız olacakları bir şeyler vardır mutlaka!
İç dünyalarında neler yaşadıklarını kestiremiyoruz. Hatalarını eşlerine dahi anlattıklarını sanmıyoruz. Pozisyonları izleyip öz eleştiri yapıp yapmadıklarını bilmiyoruz. Maalesef yanlışlarına gözlemci ve MHK kalkanı da eklenince, bazı hakemlerin başka boyuta geçtiğini gözlemliyoruz.
Genellemede bulunmak doğru mu? Yarıdan fazlası bu psikoloji ile yaşıyorsa, kimse alınıp gücenmesin. İşler niçin kötü gidiyor, ipin ucu nerede kaçıyor, sistem neden alarm
Hakem hatalarının tavan yaptığı bir sezon yaşıyoruz. Ligin ikinci yarısı daha zor geçecek. Hakem performansları göz önüne alındığında bu durum en fazla Merkez Hakem Kurulu’nu tedirgin ediyor kuşkusuz. 7 Ocak’ta Antalya’da başlayacak seminer endişeleri nasıl giderir, sihirli değnek dört günde kimlere değer bilmiyoruz. Sadece Süper Lig’i konuşmuyoruz, 1. Lig’de de hakemlerin durumu parlak değil.
Böyle bir dönemde futbolun paydaşları, Video Assistant Referee (VAR) programını, video hakemliğini tartışıyor.
Yazarlar, teknik adamlar, kulüp başkanları ve futbol yorumcularının çoğunluğu VAR’ı desteklese de, projenin bugünden yarına uygulanamayacağını bilmeyenler var aralarında!
Hele, ligin ikinci yarısını işaret edip “hemen başlayalım” diyenleri duyunca, şaşırıyor insan!
Öncelikle şunu söyleyelim. FIFA ve UEFA video hakemliğini savunuyor. Bu önemli bir avantaj. VAR’ın Oyun Kurulları kitabına girebilmesi için Uluslararası Futbol Birliği Kurulu’nun (IFAB) onay vermesi şart. Konu, mart ayındaki toplantıda gündeme gelecek.
İtalya’da deneme aşamasında, bazı organizasyonlarda kullanılıyor. Gelecek sezon kupadaki 70 maçta devreye girecek. Hollanda bir yıldır çalışıyor. Onlar da video
Kusura bakmasınlar, o gün maalesef başkan ve yöneticilerin yalancısı olmuştuk! Antalyaspor sınavının Avni Aker Stadı’ndaki son maç olduğuna inanıp, Trabzonspor’un tek gollü yenilgisinden sonra “Böyle veda olmaz” demiş, takıma ve taraftara sitem etmiştik.
Dün gece şampiyonlukların yaşandığı, kupaların kaldırıldığı, kah ağlandığı, kah yüzlerin güldüğü, nice yıldızların ağırlandığı Avni Aker Stadı, Fenerbahçe maçıyla tarihteki yerini aldı. Vedanın ezeli rakip Fenerbahçe ile olmasının ayrı bir önemi vardı kuşkusuz. Galibiyet, en kötü sezonlarından birini yaşayan bordo-mavili ekibe ilaç gibi gelebilir, beraberlik pansuman olabilirdi.
Lakin eksik kadrosuna karşın, kağıt üzerinde de, sahada da Trabzonspor’dan en az iki gömlek üstün bir Fenerbahçe vardı.
Bordo-mavili ekip oyuna etkili başladı. Pozisyonlar da buldu. Henüz 6. dakikada Mustafa Akbaş’ın vuruşunda topun direğe çarpıp çıkması, şanssızlıktı. Önde oynayarak Fenerbahçe’ye hakimiyet kurmaya çalışmak belki doğru düşünceydi, ancak riski yüksekti. Üstelik kırılgan kadro yapısı da çok uygun değildi bu tarza. Gole kadar istediklerini yapar görüntü veren Trabzonspor, rakibin ilk etkili hücum girişiminde ağır bir bedel ödemek zorunda kaldı.
So
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Akyazı Stadı’nın açılışında Şenol Güneş’i işaret ederek şöyle demişti: “Marifet iltifata tabidir. Biz bu ülkede emeği olanları, taş üzerine taş koyanları ödüllendirmeyi bilen bir milletiz”
Sadece Akyazı Spor Kompleksi’nin değil, yeni stadın da adının Şenol Güneş olduğunu bizzat Erdoğan açıklamıştı.
Peki, Cumhurbaşkanı niçin “marifet iltifata tabidir” demişti?
Yıllarca hizmet ettiği A Milli Takım’a, teknik direktör olarak dünya üçüncülüğü kazandırmasının yanı sıra, ülke futboluna katkısı ve onu Şenol Güneş yapan değerleri taşımasıydı kuşkusuz.
Karar bazılarının hoşuna gitmemiş, Trabzon’un öz evladı Güneş’e, geçmişteki husumetlerini bahane ederek tepki duyanlar çıkmış olabilir.
Racon kesildiğine göre, dileyen istediği gibi konuşmaya devam edebilir!
Gelelim Sayın Erdoğan’ın “Biz bu ülkede emeği olanları, taş üzerine taş koyanları ödüllendirmeyi bilen bir milletiz” sözlerine...
Yüreğimizi dağlayan haberle uyandığımız bir günde, futbol konuşmanın ne anlamı var diye sorgulamadan edemiyor insan.
Polis, asker, sivil demeden onlarca cana kıyan hainlerin sokaklarda cirit attığı, savunmasız masum çocukların katledildiği bir dünyada maç yazmanın çelişkisini yaşıyor sahaya bakan gözlerimiz.
Göğüs göğüse savaşmaktan korkan, yüreksiz kalleşlere inat; yaşamaya, alçaklarla mücadele etmeye devam diyor bir yanımız.
Üzgünüz, kızgınız, öfkeliyiz. Bir kez daha ulusumuzun başı sağ olsun diyoruz.
Başakşehir ligin zirvesinde olmayı hak eden bir takım. Ne oynadığını, nasıl oynaması gerektiğini bilen, sistemi tıkır tıkır çalışan bir ekip. Emre, Mossora, Visca çarkın en önemli parçaları. Son iki haftada sıkıntı yaşasa da, ligin en çok gol atan takımı olması rastlantı değil.
Dün de Trabzonspor karşısında özellikle ilk yarıda sonuca gidecek dört net pozisyon buldu Başakşehir. Kaleci Onur’un kritik müdahaleleri yerindeydi, lakin ceza alanı içinde rakibin etkili oyuncularının bu kadar kolay vuruş yapabilmesi, savunma adına düşündürücü idi. Sürekli rotasyon, savunmanın da kurgusunu bozuyor, dikkat.
Geçmişteki hırçınlıklarından kurtulan ve futbol yaşamının ustalık dönemini
Trabzonspor’un yeni stadına “Şenol Güneş Spor Kompleksi” adı verileceğini duyunca içim ısındı nedense!
Bordo-mavili camianın en parlak günlerine tanıklık eden, şampiyonluk kupalarını kaldıran, kentin futbol kokulu toprağından fışkıran Güneş tercihinin doğru ve isabetli olduğunu düşünen taraftayım ben...
“Şenol Güneş” adının Trabzonspor’a ve taraftara pozitif bir enerji vereceğine inanıyorum. Bugün olmasa da yarın mutlaka!
Şenol hoca A Milli Takımla ulaştığı dünya üçüncülüğünden sonra teknik direktörlük kariyerinin en parlak dönemlerini yaşıyor Beşiktaş’ta.
Hiç bozmadığı duruşu, dünya görüşü, bilgeliği, mütevazı kişiliği ve eğitimci kimliği ile taraflı tarafsız pek çok futbolseverin takdirini kazanmış durumda.
Beşiktaş’taki hedeflerine ulaştıktan sonra tekrar ay-yıldızlı takımın başına geçer mi, çıtayı bıraktığı yerden daha yukarı taşımak için riske girer mi bilmiyorum.
Bildiğim, gönlünde Trabzonspor’un her daim farklı bir yeri ve sevgisi olduğu. Zaten bunu her fırsatta kendisi de dile getiriyor.
Umut tükenmez
Futbolda hakem hataları dünyanın her ülkesinde yaşanıyor. FIFA ve UEFA’nın gündeminde hataları asgariye indirmek için çeşitli alternatifler var.
Bunlardan biri de Video Assistant Referee (VAR) programı. Merkez Hakem Kurulu Başkanı Yusuf Namoğlu ve kurul üyesi Murat Ilgaz geçen hafta İtalya’da gitti, Juventus-Atalanta maçında sistemin saha uygulamasını izledi.
Statta özel olarak konumlanmış odada tıpkı naklen yayın aracındaki gibi onlarca ekran var. Başlarında ise deneyimli eski iki hakem.
Sistem; yanlış verilen gol, penaltı, kırmızı kart veya hatalı cezalandırılan oyuncunun belirlenmesinde kullanılacak. Hakemin bir karar için yardım istemesi durumunda devreye girecek. Pozisyon, “VAR” ekibi tarafından anında incelenecek, hakeme iletişim seti ile bildirilecek. O da iletilen bilgi doğrultusunda kararını verecek.
Amaç, hakem hatalarından doğan tartışmaları en düşük seviyeye çekebilmek. Gol teknolojisinin çok ötesinde bir proje olduğu kesin.
Futbolda insan faktörünü önemseyen ve teknolojik çözümlere sıcak bakmayan tarafta durmamıza karşın, gerek hakem performanslarının kötü gidişi, gerek eleştirmenlerin acımasız tavırları, oyunun marka değerine ciddi zarar verir hale geldiği için,
Geride kalan 13 haftada üst üste iki galibiyet alamayan Trabzonspor, dillere pelesenk ettikleri o seriyi yakalayabilmek adına, ligin en uygun rakibini buldu dün akşam. Üstelik işlerin yolunda gitmediği bölümlerde bile her şey lehine gelişti Karadeniz ekibinin!
İlk yarıda rakip savunmanın büyük hatasında, sahanın en iyisi Yusuf Erdoğan’ın gol vuruşu yapması kolaydı. Lakin üç dakika sonra Trabzonspor’un yediği gol, evlere şenlikti. Ders gösterilecek hatalar zinciriydi adeta.
Trabzonspor’un kalabalık ama yumuşak karnı orta sahasıydı. Topu ileriye taşırken sıkıntı yaşayan bu bölgeye bölgeye neşteri Ersun Yanal vurdu. İkinci yarıya Aytaç’ın yerine Castillo’yu alarak başladı, dolayısıyla onun oyuna girmesiyle hücum etkinliği ciddi ölçüde arttı. Topla hızla ve çabuk adam geçebilen Costillo, fitili ateşleyen isim oldu.
Bizce maçın kırılma anı 52. dakikadaki penaltı kararı idi. Hakem Özgür Yankaya, Edgar’ın ceza alanı içinde Mustafa’ya hareketini penaltı olarak değerlendirirken, ikinci cezayı da kırmızı kart ile kesti.
Sakın skora bakıp Trabzonspor’un ahım şahım oynadığını düşünmeyin. Adanaspor, on kişi kaldığı bölümde bile çok tehlikeli iki pozisyon buldu. Birinde kaleci Onur’un müdahalesi,