Ligin ikinci yarısına fırtına gibi bir başlangıç yapan ve peşi sıra dört maç kazanan Trabzonspor’da işlerin erken yoluna girmesi beklentileri de yükseltmişti kuşkusuz... Ardından bir düzine golün kaçtığı Alanyaspor ve Konyaspor beraberlikleri de hızını kesmemişti camianın. Neden? Sahadaki futbol ümit vericiydi çünkü...
Değişimin istikrarlı hale gelmesi adına dün akşamki Karabükspor maçı bu yüzden önemliydi. “Aşı tuttu mu”, “Yoksa yalancı bahar mı yaşadık” soruları yanıt bulacaktı.
İyi oynadığı maçlarda skor üstünlüğünü sağlayamayan Trabzonspor bu defa vasat futboluna karşın, tek golle de olsa iki haftalık hasretine son verdi. Zaten böyle maçları kazanmak, kritik bir eşiği atlatmak gibidir, öyle oldu.
Trabzonspor ilk yarıda son dakikalar hariç, hücum organizasyonlarında son derece etkisizdi. Pereira ve Olcay’ın bulunduğu sağ kanatta yoğunlaşan trafiğe, solda Mas-Castillo ikilisi ayak uyduramayınca, son iki maçın aksine gol bölgelerinde fazla görünemedi bordo-mavili takım... Bu arada Pereira’yı çok beğendim, en iyi maçını oynadı.
Kopuk kopuk oyun
Karabükspor da rakip kaleye gitmekte zorlandı. Ta ki 41. dakikada orta alanda kaptırılan topla en son buluşan Seleznyov’un çok
Ne diyor insanlar Trabzonspor’un ligin ikinci yarısındaki performansı için? Üç tane yeni transfer takımı değiştirdi.
Doğrudur. Pereira, Mas ve Olcay Şahan’ın katılımı, bordo-mavili ekibe farklı bir hava getirdi.
Peki iki tane oyuncunun yokluğu, aynı takımı bu kadar aşağı çeker mi? Dün akşam Konyaspor karşısında gördük ki çeker.
Savunmanın emniyet sübabı Durica’nın sakatlığı, orta alanın savaşçı ismi Okay’ın cezalı olması, teknik direktör Ersun Yanal’ı farklı tercihlere zorladı. Göbekte Mustafa Akbaş, hemen önlerinde Onazi’nin partneri Medjani olunca, haftalardır tıkır tıkır işleyen sistem arıza verdi.
Trabzonspor ikinci bölgeden pas yaparak çıkamadı, dolayısıyla Konyaspor’un baskısı hem oyununu bozdu, hem de orta sahada kontrolün tamamen rakibe geçmesini sağladı. Buna kanatlardan Sukubic ve Douglas’ın hücuma etkin biçimde katılmaları eklenince, sağda Pereira, solda Mas’ın o alıştığımız ileri çıkışları aksadı.
Oyun kurgusu bozulan Trabzonspor’da topu ileri taşıması gereken Olcay ve Yusuf Yazıcı devreye giremedi. Son iki haftadır N’Doye’den görevi devralan Rodallega da onlara ayak uydurdu, topsuz alanda gezinip durdu.
Maçın ilk yarısında müthiş bir iştahla oynayan Konyaspor’un 3 tanesi
2002 Dünya üçüncülüğünden sonra dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, A Milli Takım Teknik Direktörü Şenol Güneş ve ay-yıldızlı oyuncuları kabul etmişti Çankaya Köşkü’nde.
Türk futbol tarihinin en parlak başarısıydı. Hâlâ da öyle.
Arşivi karıştırırken bir fotoğraf geçti elime. Cumhurbaşkanı, Güneş’i kutlar ve plaket verirken. Hoş bir anıydı. Şenol hoca ile paylaştım. Ertesi sabah aradı. Kısa bir sohbete vesile olmuştu o fotoğraf.
“Ne kadar gençmişiz. Şimdi saçlarımıza ak düştü. (Gülerek) Siz medya getirdiniz bu hâle” dedi.
“Kolay değil, 15 yıl olmuş hocam” karşılığını verdim.
“Son iki yıldır çok rahatım. Şimdi sadece işimi yapıyorum” yanıtında, huzur, gurur, mütevazılık, ne derseniz vardı aslında.
Krediyi kendi aldı
Geçen hafta Pire’de Karaiskakis stadının müthiş atmosferinde tur için avantaj sayılacak bir skor elde etmişti Osmanlıspor.
Hani maç öncesi sorsanız, tek farklı yenilgi bile umutları rövanşa taşıyacak bir sonuç denebilirdi. 25 bin Olympiakos taraftarı her saniye oyunun içinde kalmıştı. Hakeme de temsilcimize de öylesine bir baskı uyguladılar ki, kaleci Karcemarskas’ın da büyük katkısıyla gelen golsüz beraberlik, mucize gibiydi.
Kolay değildi, lakin Avrupa liginde sürpriz sonuçlara imza atmasına alıştığımız Osmanlıspor’dan son 16’ya adını yazdıracak bir sonuç bekliyorduk dün akşam. Olmadı. Deneyim ve kadro yapısı, temsilcimizi ilk kez mücadele ettiği kulvarda vedaya zorladı.
Aslında başkent ekibi dengeli başlamıştı maça. Ceza alanı çevresinde dikkatli, top ikinci bölgede iken baskı yaparak rakibin oyun kurmasına engeleme çabasında idi. Ndiaye ve Musa’nın önderliğinde takım savunmasını başarılı bir şekilde yaptı. Tabii bu arada bir Osmanlıspor klasiği haline gelen hızlı hücumları da etkili oldu. Webo çok ciddi iki pozisyona girdi, gol vuruşu gelmedi. Oysa bu tip maçlarda daha dikkatli olmak zorundasınız. Atamazsanız, faturayı ödetirler çoğu kez. Buna rağmen ilk yarıda işler
İlk yarının son haftasındaki Fenerbahçe yenilgisinden sonra Trabzon camiasının kafasındaki soru ve yaşadığı endişe şu idi; “Bu takım küme düşer mi?..”
İşler gerçekten kötü gidiyor, bordo-mavili takımdan en ufak bir umut ışığı yansımıyordu tribünlere.
Çok değil, aradan 4 hafta geçti. Dün geceye kadar dört galibiyet. Uzun yıllardır peşi sıra böyle bir seri yakalamamıştı Trabzonspor. Bir elin parmakları kadar transfer böyle bir değişime yol açabilir miydi? Ersun Yanal’ın oyun sistemine uyarsa evet. Çünkü hocanın sistemindeki çarkları çevirecek uygun dişliler katılmıştı ekibe. Bir başka deyişle kumaşın kalitesi iyi olunca, ustanın hünerini göstermesi kolaylaştırmıştı.
Trabzonspor müthiş bir iştahla başladı Alanyaspor karşısında maça. Bazı takımların 90 dakika boyunca bulamadığı pozisyonları ilk yarım saate sığdırdı. Hem de öyle böyle değildi fırsatlar. Yanal son haftaların kazanan takımına tek dokunuş yapmıştı. Düşüncesi N’Doye yerine seyircisi önünde Rodellega’yı vitrine çıkarmaktı belki de. Ama o Rodallega ilk yarıda inanılmazı başardı. Birbirinden kolay 4 pozisyonu adeta ıskaladı. Hele biri penaltıdan basitti. Olcay, Yusuf ve Costillo’nun kaçırdıkları da cabası. Hani antrenmanda
Vay efendim sezon ortasında bir büyük kulüp, bir Anadolu takımının teknik direktörünün aklını niçin çelermiş!
Etik değerler nasıl yerle bir edilirmiş... Bu tavır Galatasaray’a hiç yakışmamış...
Tudor garibim, zaten karın tokluğuna çalışırken teklife balıklama atlamış, ahlaki kriterleri ayaklar altına almış.
Panik yapmayalım. Bir dakika...
Bu federasyonun Etik Kurulu yok mu? Senede bir, bilemediniz iki tane dosyayı görüşüp, mevsimlik işçi statüsünde çalışmıyorlar mı zaten?
İşte fırsat. İlla birilerinin şikayet etmesi mi gerekiyor?
Belki Karabükspor Başkan’ı bile bilmiyor işlerin nasıl yürüdüğünü. Yaşananlardan rahatsız olan bir vatandaş göreve çağıramaz mı kurulu?..
Avrupa’da holiganizmin tavan yaptığı taraftar gruplarından birine sahip Olympiakos. Bunun farkında olan Osmanlıspor teknik direktörü Mustafa Reşit Akçay’ın bir gün önce düzenlediği basın toplantısında “Hem adımızı, hem ülkemizi temsil edeceğiz” mesajını Yunanlı gazeteciler üzerinden vermesi manidardı.
Beklendiği gibi müthiş seyirci desteği ve baskısıyla başladı maç. Baskı sadece temsilcimize değildi. Fransız hakem de ilk yarıda ateşli seyircinin etkisinde kaldı. Olympiakoslu oyuncuların aşırı sertliğine göz yumdu. Figueiras’ın daha 10. dakikada ikinci sarıdan ihraç edilmesi gerekirken, kendi otoritesini hiçe saydı. 74. dakikada ise o da dayanamadı ve Viana’ya kırmızıyı göstermek zorunda kaldı.
Osmanlıspor’un ilk yarım saatte iyi kapanıp direnç göstermesi gerekiyordu. Öyle de oldu. Bu bölümde Yunan temsilcisine istediği pozisyonları vermedi. Sadece devrenin son bölümlerinde Botia ve Cardozo’nun iki tehlikesi vardı, kaleci Karcamarskas için bunları savuşturmak zor değildi.
Buna karşın en iyi yaptığı işi denemeye başladı temsilcimiz. Delarge, Regattin, Ndiaye gibi hızlı ve top becerisi yüksek oyuncularıyla Olympiakos savunmasını eksik yakalamaya çalıştı. 44. dakikada Ndiaye istediği
Skor şahane, gerisi bahane diyebileceğimiz bir maçtan söz etmiyoruz. İki devresi de çok farklı bir mücadele izledik. Niye derseniz, sevgili hocamız Ersun Yanal kusura bakmasın, bu sezon ilk defa bu kadar isabetsiz oyuncu değişiklikleri yaptı da ondan. Umarız nazar boncuğu olur!
Karşılaşmanın ilk yarısında ezici bir şekilde topa sahip olmasına karşın, hücumda istediklerini yapamayan bir Trabzonspor vardı sahada. Amaç peşi sıra alınan üç galibiyetten sonra Osmanlıspor’un hazırladığı tuzağa düşmemekti.
Sıkıntılı bir süreç geçirse de rakip ligde hızlı hücumu en iyi oynayan takımlardan biri. Savunmayı biraz ihmal ettin mi, cezayı kesecek fırsatçılıkta oyuncuları var. Dolayısıyla Ersun Yanal’ın önce kaybetmemek, sonra fırsat bulursa bitirici darbeyi vurmak şeklindeki stratejisi doğruydu.
İlk 45 dakikada işe de yaradı. N’Doye sürekli savunmacılarla boğuştu. İndirdiği topları Olcay ve Yusuf Yazıcı takip etmeyince, oyunu üçüncü bölgeye taşımakta zorlandı. Gol ise enteresandı. Geldiği günden bu yana takıma büyük katkı sağlayan Olcay’ın dün tek olumlu hareketi, skor tabelasını değiştirdi. Uğur’un savunmadan, yaklaşık 30 metreye attığı pası takip eden ve kalecinin kapadığı köşeden ağlara asan